![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Hepimiz bu filmin seyircileri miyiz?Arkasında engin bir tarih bulunan, yerleşik bir devlet düzenine, dinamik bir nüfusa, çok önemli jeo-politik konuma sahip Türkiye Cumhuriyeti'nde, "belirli bir kesim ve bazı meslekler", filim çeviriyor. Devletin anayasası, yasaları, adaleti ve polisi var.. Yasaması, yürütmesi tamam.. Kırmızı plakalı-siyah Mercedesler, polis eskortları ile, resmi törenlere "önemli adamlar"ı taşıyor.. Törenler yapılıyor, ödüller veriliyor. Her kesimin de, kendine göre protokolu var.. Ankara'da "devlet"in, İstanbul'da "sermaye"nin ileri gelen ve ileri gidenleri, protokolün ön sırasında yer alıyor. Ve bu ülkede, çok dar bir kesim için, ne kanunlar, ne kurallar, ne de "ahlak"ı oluşturan davranışlar, önem taşıyor.. Kanunlar, "halk" söz konusu olduğu zaman etkili.. Ama Türkiye'nin imtiyazlı oligarşisi, ne anayasayı, ne yasaları önemsiyor. Örnek verelim mi? Halen yürürlükte olan RTÜK Kanununa (3984 sayılı) göre, televizyon ve radyo sahipleri için, şu hüküm var. -Belirli bir özel radyo ve televizyon kuruluşunda yüzde 10'dan fazla hissesi olanlar, devletten ve diğer kamu tüzel kişilerinden ve bunların doğrudan ve dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve ortaklıklardan, herhangi bir taahüt işini doğrudan ve dolaylı kabul edemezler ve menkul kıymetler borsalarında muamelelerde bulunamazlar.. İşte kanun maddesi ortada.. Anayasa da, "T.C. bir hukuk devletidir" demiş.. Peki söyleyin bana.. Bankası olmayan kaç tane özel televizyon sahibi var?.. Bu bankaların "menkul değerler" bölümleri, Borsa'da muamele yapmıyorlar mı? Televizyon sahibi olup da, devlet ihalelerine katılanları, özelleştirmeden ihale ile, mal ve imtiyaz ve işletme alanları hiç duymadınız mı? Şimdi "Etibank"a el koyulduğu için "Sabah"ın ve "ATV"nin sahibi olan Dinç Bilgin'in çeşitli iş ve muamelelerini, "kartel"in diğer kanadındaki gazetelerden öğreniyoruz.. Ama Cavit Çağlar'ın boşaltılmış İnter-Bank'ından, mal kaçırılır gibi, NTV ve Etibank hisseleri başka gruplara devredilirken, kimse bunları yazmıyordu.. Aynı yasalar ve kurallar, o zaman da vardı.. Ama "Kartel-içi sansür" de vardı.. Yine "yasal düzen"e ve "hukuk devleti"ne bakalım.. Örneğin, "kültürel ürünler dışında", basında promosyon yapmak yasak.. Kim dinliyor bu yasayı?.. Ayrıca şimdi gazeteler, köfte zincirlerinin, hiper-marketlerin, sütün, yoğurdun promosyonu olarak, bedava dağıtılmıyor mu? Her hamburger yiyene bedava gazete verilmesi, "hamburger kültürü"nü geliştirecek bir promosyon mu yani? Peki "tekeller ve karteller", yasalar açısından, yasaklı, suç oluşturan şeyler değil mi? "Rekabet Yüksek Kurulu", bu yasaların gereği sonucu oluşturulmadı mı? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde, yasalar halk için var.. Ama bir kısım bürokrasi, bir kısım siyasetçi, bir kısım medya için, yasalar delinebilir şeyler.. Türkiye'nin sermaye kesimini oluşturan "elit"i de, esen rüzgâra göre, bunların peşinden koşuyor.. Düne kadar Cavit Çağlar'lar, Dinç Bilgin'ler, Demirel'ler, anlı-şanlı TÜSİAD'ın onur konuklarıydı.. Bir iki medya patronu olmadan yapılan davetler, boşa yapılmış sayılırdı.. Şimdi belli ki Dinç Bilgin ve adamları, bu protokolden çıkacak.. Olsun.. Neticede, kalan sağlar bizimdir.. Eğer bir gün, Türkiye'de birileri cesur, ahlaklı, erdemli olmaya karar verirlerse, şu noktaya geleceklerdir.. -Kanun önünde eşitlik, serbest rekabet, hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve özgürlükçü demokrasi, her kesim için adam olmanın ön-şartıdır!.. ŞAKA
Sıra Rauf Tamer'de..
Rauf Tamer için, birgün "Sabah"ta şu manşet yayınlanmıştı.. -"Sabah üst yönetimi", Rauf Tamer aklanana kadar yazılarına ara verme kararı aldı.. Acaba Rauf Tamer, şimdi neden şu açıklamayı yapmıyor?.. -Rauf Tamer, "sabah üst yönetimi" Etibank'ın boşaltılması olayından aklanana kadar, bu gazetede yazı yazmamak kararı aldı!.. MEDYA-BANKA
Sadece patronlar mı sorumlu?
Murat Demirel'in acemi olduğu belli.. Bir gazete, bir televizyon kanalı olmadan, insan banka boşaltma girişiminde nasıl bulunabilir? Şimdi Murat Demirel'i savunan yazarlar, programcılar olurdu.. Cavit Çağlar gibi bir televizyon kanalı kurup, yazarları "programcı" diye maaşa bağlasaydı, onun arkasından da "suskun gazeteciler" gelirdi.. Dün "Akşam"da Deniz Gökçe soruyordu: -Bugün batan gazete ve banka konusunda feryat eden televizyoncu ve gazeteciler (kendi kurumları veya başka kurumlara ait) gazete ve televizyonlara banka lisansı hediye edilirken, kıllarını kıpırdatıp tek bir satır yazdılar mı? Yoksa maaşlarını, gazetenin sahibi olan holdingin bankasından tıkır, tıkır alıp, çifte standartlarını devam ettirdiler mi?.. Bazı geri zekalılar, "Yeni Şafak" yazılamayanları yazdığı zaman, "Dinci Medya" gibi sıfatları seslendiriyor.. Ne diyelim biz onlara?.. -Hortumcu Medya.. -Bankacı Medya.. Eğer bir ülkede banka almak, sağlam ve güvenilir bir bankadan kredi almaktan daha kolay olursa, anlayın ki o ülkede iş çığırından çıkmıştır. Eğer bu iş "medya gücü" ile yapılmışsa, "suskun kuşlar" patronlar kadar sorumludur.
mbarlas@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|