![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Zafer Mutlu'nun yükselişi ve düşüşü
En iyi arkadaşı Selahattin Duman'a göre "etrafında hemen sempati yaratan" bir tip değildi. Bunun nedeni "çok itici görünüşlü" olmasıydı. Yine Duman'a göre "Onu tanımadan seven insan yoktur. Tanıdıktan sonra da sevmeyen yoktur." Kimden sözediyorum? Elbette Zafer Mutlu'dan. Metin Münir, "Sabah Olayı" adını verdiği kitabında İzmir'de mütevazı bir gazetenin sahipliğinden "basın imparatorluğu"na yükselen Dinç Bilgin'le birlikte, "Sabah'a can veren" kadronun öyküsünü anlatıyor. Onsekiz yaşında gazeteciliğe başladığı günden itibaren Zafer Mutlu'nun ihtirasları çok sarih ve kesindi: Büyük bir gazetenin genel yayın yönetmeni olmak ve para kazanmak istiyordu. Gözü, "doğal olarak", bir genel yayın yönetmeninin aldığından çok daha fazlasındaydı. Çiçeği burnunda bir gazeteci olarak "Çankaya-Kızılay" hattında koşturduğu yıllarda bir gerçeğin farkına vardı. Bu işin manevi tarafı da, parasal tarafı da İstanbul'daydı. Ne olursa olsun İstanbul'a gidecekti. 1980 Haziranı'nda İstanbul'a geldi. 24 yaşındaydı ve iki yıllık evliydi. İtalya Büyükelçiliği'nde çevirmen olarak çalışan eşini ikna etmesi zor olmuştu. Çünkü, Günaydın gazetesinde Ankara'dan aldığı maaştan çok daha düşük bir paraya talim edecekti. İlk iki ay gazeteci Can Ataklı'nın Laleli'de oturduğu çatı katındaki perişan bekar evinde kaldı. Ataklı o zaman Günaydın'da gece sekreteri idi. Sefalete dayanamayınca Üsküdar Salacak'taki halasının evine taşındı. 1980 Aralıkı'nda eşi İstanbul'a gelince Üstbostancı'da bir daire kiraladılar. Üstbostancı'dan otobüsle Cağaloğlu'na gitmek bazen saatlerini alıyordu. Ciddi para sıkıntısı çekiyorlardı. Hem eşinin İtalyan sefaretinden aldığı paradan olmuşlardı, hem de Ankara'daki yüksek maaştan... Eline geçen 11 bin liranın 8 bin lirası ev kirasına gidiyordu. Müesseseye borçlanmaya başlamıştı. "Günaydın Market"in borç kuponuyla alışveriş yapan en iyi müşterilerinden biriydi. İstanbul'a taşındığıının ilk kışında ayakkabısının altı delindi, ama 1981 kışında maaşına zam alıncaya kadar değiştirmedi. Yağmur yağdığı günlerde deliğin olduğu yere bir mukavva parçası koyardı. Bir süre sonra tabanı yara bağladı. Gazetede canını dişine takmış çalışıyordu. Ocak 1981'de maaşı 11 bin liradan 80 bin liraya çıktı. Bu Zafer Mutlu'nun hayatında bir dönüm noktasıydı. Ondan sonra aldığı paralar hep artacak, hiç para sıkıntısı çekmeyecekti. Maaşıyla birlikte kilosu da artmaya başladı. Zaten uzun boylu, iriyarı, sporla başı pek hoş olmadığı için de kilo almaya müsait bir bünyeye sahipti. İkinci maaş zammında 99 kiloydu. Sabah'ta yöneticiliğe yükseldiğinde 130 kiloya çıkmıştı. Günaydın'da, Ankara haberlerine bakan Melih Aşık'ın yardımcılığını yapıyordu, ama "fiilen" genel yayın müdürüydü. Haldun Simavi sık sık yurtdışına çıktığı, Rahmi Turan da o sıralarda tirajı 1 milyona dayanan "Tan" gazetesine ağırlık verdiği için, Günaydın Zafer Mutlu'ya kalmıştı. Haldun Simavi bir gün İsmet Ararat, Sedat Sertoğlu ve Zafer Mutlu'yu çağırdı, "Bundan sonra Günaydın'dan üçünüz sorumlusunuz" dedi. Sonra Zafer Mutlu'yu işaret etti: "Bu da sizden sorumlu." Zafer Mutlu'nun Günaydın'da ilk icraatı, 12 Eylül yönetimi ve Turgut Sunalp'e karşı Turgut Özal'ı desteklemek oldu. Bu "destek" bir süre sonra Günaydın'ın kapatılmasıyla sonuçlandı. Askerlerden nefret eden Haldun Simavi "Devam oğlum" diyordu, "Devam... Bildiğin gibi yap!" Mutlu'nun gazetecilikten, kendi ifadesiyle, "iyi ekmek" yiyeceğine olan kanaati giderek güçleniyordu. Günaydın'da çalıştığı süre içinde Babıali'de profesyoneller arasında yavaş yavaş zeki, atak ve çabuk karar verip risk alabilen bir editör olarak isim yapmaya başladı. Zafer Mutlu, Rahmi Turan'ın Dinç Bilgin'le bir gazete çıkarmaya hazırlandığını duyduğunda yıl 1984'tü. Sabah gazetesi 1985 yılında yayına başladı. Rahmi Turan genel yayın yönetmeniydi. Zafer Mutlu da "resmen" olmasa da "fiilen" onun yardımcısı... Bir süre sonra Rahmi Turan ayrıldı. Genel yayın yönetmenliği de Mutlu'ya kaldı. Sabah gazetesi, Zafer Mutlu'yla birlikte Babıali'de birçok "ilk"e imza attı. Eski alışkanlıkları sarsan, teamülleri tersyüz eden gazete, Türk basınının amiral gemisi Hürriyet'i sollayarak kısa sürede zirveye oturdu. Sabah bu dönemde daha sivil, daha demokrat, daha liberal bir görüntü çiziyordu ve Turgut Özal'ın "değişim ve transformasyon" politikasına sahip çıkıyordu. 54. hükümetle birlikte herşey tersyüz oldu. Sabah yavaş yavaş kabuk değiştiriyordu. Vaktiyle "Gelin şu darbe sözcüğünü hayatımızdan çıkaralım, darbecileri hayatımızdan kovalım, onları rezil edelim" şeklinde yazılar yazan Zafer Mutlu, 54. hükümetten sonra kendisine "Etibank" Yönetim Kurulu üyeliği yolunu açan postmodern darbeyi destekleyen yayınlar yapmaya başladı. 54. hükümet düştü. Yerine, "Anasol-D" adı verilen ara dönem hükümeti kuruldu. Zafer Mutlu da bu değişimden nasibini almıştı. Artık "gazeteci" değil, bir "işadamı"ydı. Önemli bankalardan birinde murahhas aza ve yönetim kurulu üyesi... Geçtiğimiz hafta, Zafer Mutlu'nun da ortakları arasında bulunduğu bankaya devlet el koydu. Soruşturma "derinleştirilerek" sürüyor. Egebank örneğinde olduğu gibi, bir ihmal ve irtikap saptanırsa, Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu bileğine kelepçe takılarak DGM'ye gönderilecek. Sabah gazetesi başyazarı Güngör Mengi dün köşesinde, "Bu olay, yeniden gazeteciliğe dönmemizi sağlayacak hayırlı bir gelişmedir" kabilinden şeyler yazıyordu. Yeniden gazeteciliğe dönüp "itibar" arayacaklar da, buna haber alma hakkı gaspedilmiş geniş yığınları inandırabilecekler mi? Bilmiyoruz... Daha doğrusu, sanmıyoruz. Bugün "gazeteci" dendiğinde zihinlerde "banka ve holdinglere yönetim kurulu üyesi yazılan, devlet katlarında ihale kovalayan, darbe cuntalarıyla iş tutan" özel, çok çok özel birileri canlanıyorsa, bunda öncelikle Zafer Mutlu gibi aklıyla hırsını dengeleyememiş arkadaşların payı vardır...
meyavuz@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|