YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yönetici ve sahipleriyle Cumhuriyet

Her ülkede yönetenler ve yönetilenler vardır. Cumhuriyet'ten bir aile ya da grup yönetimine kadar hiçbir yönetim biçimi bütünüyle yanlış ve kötü değildir.

Zamanın ruhuna ve çağın ritmine ayak uyduramayan yönetim biçimleri, toplum tarafından yeniden yapılandırılır. Çünkü yönetimde canalıcı olan yönetimin biçimi değil, özüdür.

Bizim kültürümüzde bir toplumun yöneticileri, yönetilenlere hizmet etmesini başardıkları ölçüde yönetici olmaya hak kazanır. Bu yüzden, Anadolu'da "Halka hizmet Hak'ka hizmettir" denilir.

Ülke yönetiminde amaç, yönetilenler arasında kimseye haksızlık yapmadan herkesin durumunu daha iyiye götürmektir. Bu yüzden, yalnızca yönetenlerin değil, yönetilenlerin de iyilikleri özendirme, kötülükleri önleme görevleri vardır.

Türkiye Cumhuriyet yönetimini benimseyeli 77 yıl oldu. Ancak bu dönem içinde yönetenlerle yönetilenlerin arasında uyum ve düzen hiçbir zaman beklenen düzeyde sağlanamadı.

Tanzimat'tan bu yana şeffaf ve adil bir yönetim kurmaya çalışan Anadolu insanı, ülkeyi tapulu toprakları olarak gören dayatmacı yöneticilerin elinden kurtaramadı.

Sultanlık'tan Meşrutiyet'e, Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e geçildi. Yönetim biçimleri değişti. Ancak dayatmacı zihniyet hiç değişmedi. Bu gidişle de değişecek gibi görünmüyor.

Cumhuriyet deyince, bütün dünyada herkesin aklına Atina gelir. Oysa Atina'daki "şehir devleti" köle çoğunluğun değil, özgür azınlığın "Cumhuriyeti"ydi. Kölelik olmasaydı, Atina hiçbir zaman olmayacaktı.

İslam tarihi içinde "Dört Halife Dönemin"de Medine'de "Cumhuriyet" yönetimin temelleri atıldı. Onlar arasında yönetim hiçbir zaman babadan oğula geçmedi. Onlar cumhuriyet yönetiminin ilk örneklerinden birini verdiler.

Hz. Ömer döneminde bir "danışma meclisi" de oluşturuldu. Çünkü o "Müşaveresiz hilafet olmaz" diyordu. Ayrıca danışma meclisi dışında da herkesin birebir yönetime katılma imkanı ve hakkı vardı.

O dönemde devlet yönetimi hep bir hizmet yeri olarak görüldü. Bunun için, herkes istediği zaman yöneticilere ulaşabiliyordu. Onlar kapısız ve duvarsız yönetimin şah örneğini verdiler.

Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılarda devlet yönetimi babadan oğula geçen bir saltanata dönüştü. Sonradan gelen yöneticiler ülkeyi mülkleri olarak gördüler. Halifeler, topluma hizmet edenler değil, hizmet edilenler olarak görüldü.

Osmanlı yönetimi Tanzimat'la dünyadaki gelişmelere ayak uydurmak için yönetim biçimini büyük ölçüde yenilemeye çalıştı. Ancak iç ve dış dinamikler onların ayakta kalmasına izin vermedi, Cumhuriyet'e geçildi.

Cumhuriyet demek, ülkenin yöneticileriyle birlikte sahiplerinin de değişmesi demektir.

Bir ülkede, seçimlerle yöneticiler değişiyor da sahipler değişmiyorsa, o ülkede Cumhuriyet'ten söz edilemez.


31 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazif Gürdoğan

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...