YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Sabah ve bankacılık

Dinç Bilgin, Avrupa'dan döndü; pasaportu elinden alındı. Artık imparator değil. Murat Demirel'in başına gelenleri, her an, o da yaşayabilir. TCK'nın 104'üncü maddesinden içeriye atılabilir.

Muhitimde, Dinç Bilgin'e acıyan, onun için üzülen tek bir kişiye rastlamadım.

Bir insanın etrafının bu kadar boşalması ne acı!

Her Firavun'un bir Musa'sı olur. Dinç Bilgin'i temizlemek vazifesi de Zekeriya Temizel'e düştü.

Darısı, "imparatorluk" taslayan diğerlerinin başına.

Basının bağımsızlığı

Bilgin'de banka sevdası, Bank İndosuez ile başladı. O güne kadar, Sabahçılar, Aydın Doğan'ı gazetecilik dışında işleri bulunduğu için eleştiriyordu.

1994 yılında, iki basın grubu birbirine girdiğinde, Sabah başyazarı Güngör Mengi şu satırları kaleme almıştı: "Basının onuru, bağımsızlığı, saygınlığı, özgürlüğü en çok bizi ilgilendiriyor. Çünkü bizim grubun başka işi yok. Medyanın devletle hiçbir alışverişi olmasın ki, hükûmetlere karşı bağımsızlığından halk şüpheye düşmesin. Medyamızın gücü hiçbir şekilde ticari menfaat için kullanılmamalı. Devletle ticari ilişkileri olanlar basının gücünün kaldıraç olarak kullanılmasının cazibesine kapılıyorlar."

Aynı gazeteden Necati Doğru da, "Basının bağımsızlığı midesinden geçer. Basın başından bağlanmışsa, gazeteci uydulaştırılır. Gazete iktidardan yemleniyorsa, iktidarın esiri olur" diye yazıyordu.

Bank İndosuez

Bu satırlar, Aydın Doğan grubunu hedef alıyordu. O tarihlerde, Dinç Bilgin, devletle menfaat ilişkisine girmemişti. Sonra, büyük ihtimalle, Aydın Doğan'a ayak uydurabilmek, onunla yarışabilmek için, Sabah Grubu da banka işine bulaştı.

1995 yılında, Tansu Çiller Başbakan'ken, Emlak Bankası ile ortak, Bank İndosuez'i almak istedi. (Bugün İndosuez, Bank Kapital adı altında, Etibank'ın yanısıra, el konulan ikinci bankadır.)

O sırada Aydın Doğan Alternatifbank'a sahipti ve İş Bankası Genel Müdürü Ünal Korukçu'dan çok tartışmalı biçimde pazarlıkla, Dışbank'ı almıştı.

Emlakbank ortaklığı ile, İndosuez'in 7 milyon dolara satın alınacağından söz ediliyordu. Mesut Yılmaz büyük bir iddia ile ortaya çıktı ve hem Tansu Çiller'i, hem de Sabah'ın sahibi Dinç Bilgin'i suçladı.

İşte partisinin grup toplantısında Mesut Yılmaz'ın söyledikleri:

"Özelleştirme Kanunu'na göre 2 yıl içinde özelleştirilmesi gereken Emlakbank'a bir yabancı bankayı aldırıyorlar. Sonra da bu bankayı bir medya kuruluşuna devrediyorlar. Bunu krediyle yapıyorlar. Bir basın kuruluşunu bedava banka sahibi yapıyorlar."

Yılmaz'dan tehdit

Yılmaz Sabah'a yönelik tehdit savurmayı da ihmal etmiyordu: "Hükûmetin yaşanmakta olan kirli işlerine destek verenler, kendi küçük menfaatlerini gerçekleştirebilmek için hükûmetin başarısızlıklarını gizleyenler, hesaplarını bir daha yapsın. Çünkü bu hesaplar, 1995 değilse bile, 1996'da geri dönecek. Yanlış hesap yapanlar, kendi hesabını vermek zorunda kalacaklar." (16 Şubat 1995 - Hürriyet)

Yılmaz 21 Ekim 1995'te Kırmızı Koltuk'ta yaptığı konuşmada da, Sabah gazetesi ile Çiller hükûmetinin arasındaki menfaat bağına temas etmişti:

"Şimdi, eğer bir gazete asıl işlevini, yani iktidarı denetleme işlevini, kamuoyunun çıkarlarını kollama, koruma görevini bir yana bırakıp da, hükûmetin kurulması için partiler arasında aracılık ederse, bunun bedelini halk öder. Çünkü bu alışverişten bazı siyasi güçler memnun olabilirler, Sayın Başbakan memnun olabilir, nitekim o gazete bir buçuk seneden beri Sayın Başbakan'ın borazanlığını yapıyor. O gazete de memnun olabilir, çünkü Sayın Başbakan da onlara bir sürü maddi menfaatler sağlayabilir. Ama, burada kaybeden halktır. Basının görevi, halkın sesini iktidara yükseltmesini sağlamaktır. Halkın menfaatlerini korumaktır. Bugün medya, halkın menfaatlerini koruyan değil, tam tersine, bir bölüm medyayı kastediyorum, örnek veriyorum, Sabah gazetesini özellikle kastediyorum. Halkın sıkıntılarını dile getiren değil, halkın dertlerine tercüman olan değil, tam tersine halkın, Türkiye'de olup bitenleri anlamasını engellemeye çalışan, halkın iktidar hakkında, gerçekçi, sağduyulu bir değerlendirme yapması önünde engel teşkil eden bir unsur haline gelmiştir. Türkiye bu şekilde bu sorunları aşamaz. Demokrasimizin bugün en önemli sorunlarından birisi, işte bu bir bölüm medyadır, satılmış medyadır. Halkın sesi engelleniyor. Halkın sesini yansıtması gereken, halkın bu konuda sağlıklı karar vermesine yardımcı olması gereken medya bu görevini bırakmış, iktidarla menfaat ortaklığına girmiş. Hep bir bölüm medyayı kastediyorum. Bunun belgeleri var elimizde.

...Sağlanan menfaatler, o kirli pazarlıklar, hepsini biliyorum, hepsini yakından biliyorum. Ama ben bunları bugün ortaya getirip bir netice elde edemem. Çünkü öyle alışmışlar, benimle oturup pazarlık edecekler. Gerçekleri çarpıtacaklar, bana siyasi çıkar sağlayacaklar, ben de onlara bunun karşılığında maddi çıkar sağlayacağım.

... Siz Sabah gazetesini okuyan bir okuyucunun Türkiye'de, 350 bin işçinin grev yaptığının farkında olduğunu söyleyebilir misiniz? Hayır, boru hattında büyük bir zafer kazanmışız, Gümrük Birliği'nde çok büyük hamleler... Yani Sabah gazetesi okuyan bir kişi Türkiye'de değil de bir an için, Yeni Zelanda'da, İsveç'te yaşadığını düşünebilir."

Etibank peşkesi

Mesut Yılmaz muhalefetteyken, medya-siyaset ilişkilerindeki çarpıklığı eleştirdi de iktidara gelince ne yaptı?

İnterbank, bozuk yönetimi dolayısıyla 64'üncü madde kapsamındayken, NTV'nin sahibi Cavit Çağlar'a, bir de Etibank'ı vermedi mi? Çağlar, Etibank'ın % 49 hissesini hemen Sabah Grubu'na ve Dinç Bilgin'e devretmedi mi? Etibank'ın özelleştirilmesi ile, devletin kasasına 155.5 milyon dolar girmişti. Zekeriya Temizel'in açıklamasına göre bugün Etibank'ın taşıdığı risk 450 milyon dolar.

İnterbank'a el konulmadan birkaç gün önce, Cavit Çağlar'ın, Etibank hisselerinin tümünü Dinç Bilgin'e satması karşısında Yılmaz'ın sesi çıktı mı?

1999 seçimlerinden sonra gene iktidar ortağı oldu. Gerçi, bu defa devlet hazinesi kendisine emanet edilmedi ama, Etibank'ın Dinç Bilgin'in şirketlerine açtığı kredileri, takip edebilir, banka murakıp raporlarını okuyabilirdi. Acaba, Sabah gazetesinde çıkan pembe haberlerin rehavetine mi kapıldı?

Pembe manşetler

Milliyet'ten Umur Talû, dikkati Sabah gazetesinin manşetlerine çekiyor (29 Ekim 2000):

12 Ekim Sabah: "Cesur kararlar, devlet oh diyecek. Rüya gibi tablo"

24 Ekim Sabah: "Nereden nereye... Feryadın yerini güven aldı. 10 yıl sonrasını görebiliyoruz. İşler iyi gidiyor."

21 Ekim Sabah: "Etibank orta ölçekli bankalar arasında yerini sağlamlaştırdı. İki yıl önce 9 trilyon olan toplam mevduat, 1 katrilyona ulaştı. 25 bin olan mevduat hesabı 600 bini buldu."

Ekonominin hârika bir yolda olduğunu sanan Sabah okurları, üstelik "orta ölçekli bankalar arasında yerini sağlamlaştıran" Etibank'ın başına gelenlerin sebebini bir türlü anlayamadılar.

Sabah'a göre hem ekonomi, hem de Etibank iyiye gidiyordu. Ne oldu? Acaba işe Rıfailer mi karıştı?

Övgüler

1995 yılında Dinç Bilgin İndosuez'i almaktan vazgeçmişti.

Vazgeçince Sabah yazarları müesseselerini öven yazılar kaleme almışlardı:

Can Ataklı (1 Mart 1995-Sabah): "Önceki gün Dinç Bilgin tarihi kararını açıkladı: 'Bankaya ortak olunmasından vazgeçiyoruz' Önemli olan bir ilkeyi savunmaktı. Bu davranışıyla Dinç Bilgin ve Sabah, Türk basın tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Gelin, Batı ülkelerinde basın sektörü nasıl çalışıyorsa öyle çalışalım. Gazete sahiplerinin banka, finansman kurumu sahibi olmalarını önleyen yasal düzenlemeyi yapalım... Bu gazetede çalışmak bana gurur veriyor. Son banka olayında, ilkeler adına konan tavır herkese ders olmalı. Keşke, bütün gazetelerde çalışanlar bu eşsiz zevki tadacak güzellikler yaşayabilseler."

Sabah'ın başmakalesi (1 Mart 1995): "Gazeteniz Sabah, Bank İndosuez'i satın almaktan vazgeçti. Biz baştan beri, gazetelerin başka bir işle, örneğin bankacılıkla uğraşmaması gerektiğini savunuyoruz. Mevcut rekabet şartları dolayısıyla, banka edinmek mecburiyeti ile karşı karşıya kaldık... Sabah'ı hiçbir bankaya feda edemeyiz... Bağımsız gazeteciliğin gücü sayesinde haksız rekabetin zararlarını göğüsleyeceğimize inanıyoruz. Gazetelerin başka bir işle uğraşmaması ilkesinin yasalaşmasını istiyoruz. Sabah bu davanın takipçisi olacaktır."

Ne yazık ki Sabah ve yöneticileri, bu davanın takipçisi olacaklarına, iş takipçisi oldular. Zafer Mutlu hem Sabah'ın Genel Yayın Müdürü idi, hem de Etibank'ın Yönetim Kurulu üyesi.

Bilgin ve Sabah Grubu, 1997'nin Aralık ayında Etibank'ın % 49'una, 1999'un Ocak ayında ise tamamına sahip oldu.

Keşke, basın dışı iş yapılmasın ilkesinin takipçisi olsalardı. Keşke, mevduat sahiplerinin paralarıyla kendilerine yatlı/katlı bir ihtişam inşa etmeye özenmeselerdi.

Belki o zaman, bu kadar "ah" almalarına rağmen, basın mesleği adına "vah vah" diyen çıkardı.

İnanın Bilgin için üzülen Allah'ın tek bir kuluna rastlamadım.


31 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...