![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Kıvrıkoğlu eleştiri alıyorOrgeneral Kıvrıkoğlu'nun "smokinli gazeteciler" vasıtasıyla siyasete âni müdahalesi, bakalım hükûmetten gerekli cevabı alacak mı? Hatanın üzerine süratle gidilmezse, taşları yerine oturtmak daha da güçleşir. Evren ve Ankaragücü
Hiç unutmuyorum. Evren, Milli Güvenlik Konseyi başkanıyken, Ankaragücü'nü, talimatla, 1'inci Lig'e yükseltmişti. Anayasa profesörü Orhan Aldıkaçtı, bir dost sohbetinde söz konusu keyfiliğe dikkat çekmiş ve "Göreceksiniz, bu ilk adımdır. Toplumdan ses çıkmadığı takdirde, diğer olumsuzluklar da peşpeşe gelecektir." demişti. Dediği de çıktı. Evren, daha sonra siyasi partileri kapattı. DYP ve SODEP'i devre dışı bırakarak, genel seçimleri tartışılır hale getirdi. Kendisinin cumhurbaşkanlığını Anayasa ile birlikte, halk oyuna sundu. Zaten karşısında alternatif aday yoktu. Anayasa'nın geçici 15'inci maddesiyle, Locheed Skandalı'nın üzerini örttü. Daha neler neler... Hep "küçük Atatürk" olmak isteyenlerden korkun. Deniz Gezmiş ve silâh arkadaşları "masa başı devrimciliği yapılmaz" diyen Uğur Mumcu gibilerin çağrılarına uyarak, Atatürk'ün yarım bıraktığı devrimleri gerçekleştirmek(!) üzere yollara dökülmemiş miydi? Küçük Atatürkler olmaya özenmek yerine, hakka hukuka saygılı büyük demokratlar olmayı hedef alalım. Nasrettin Hoca
Nasrettin Hoca sabah uyanmış... Ağlıyormuş. Karısı sormuş: "Hoca bu ne hal?" - Dün gece rüyamda sakalımın üzerinden fare geçti. Onun için ağlıyorum cevabını vermiş Nasrettin Hoca. Karısı şaşırmış: - İlâhi bey...Rüyada, olup bitmiş. Hiç bunun yası tutulur mu? - Tutulur hanım tutulur. Bir kere biri geçince ardından başkaları gelir. Yol olur, yol. Hoca ne kadar haklı! Demokrasiyi kemiren diğer farelere, 27 Mayıs darbesi yol açmadı mı? Sistem allak bullak oldu. O tarihten sonra Genelkurmay Başkanlığı'nın, Milli Savunma Bakanlığı ile bağı koparıldı. Kıvrıkoğlu'na tavsiye
Milliyet gazetesinde, Hasan Cemal, politikacılar için Avrupa Standardı talep eden Hüseyin Kıvrıkoğlu'na, güzel bir tavsiyede bulunmuş: "Yalnız politikacının değil, askerin de A.B. standartları açısından bazı konularda zihniyet değişimi geçirmesi lâzım geldiğine inanıyorum." Kıvrıkoğlu'nun demeci ve askerin siyasete müdahalesi üzerine, Hürriyet'ten Enis Berberoğlu da yorum yaptı: "...Aslında sorun belli, çözümü de... Eksik kalan cesaret. Asker kışlasına dönecek, Meclis işine bakacak..." "...Sistem partileri, bırakın 28 Şubat'a itirazı, iktidarı askerle paylaşma hevesine kapıldılar." "...Eğer Silâhlı Kuvvetler, 28 Şubat sürecindeki müttefikleri konumunda bulunan, bazı İslâmî figürleri ezmek uğruna, Avrupa hedefinden toptan vazgeçmeye kalkar veya üyelikte rötara yol açacak uygulamalara yönelirse, korkarız ki bu icraatta yalnız kalacaktır. Bu ülkenin demokrasi güçleri ve iş dünyası açısından Avrupa hedefi, belirsiz tehditlerden çok daha önemlidir. Lüzumsuz sınava gerek yok." Top yekûn seferberlik
Enis Berberoğlu, devletin sivil kanadını askeri modele uygun olarak yeniden örgütleme çabalarını da eleştiriyor. Kıvrıkoğlu'nun gazetecilere, Yüksek Askeri Şura kararlarıyla askerin yaptığı temizlik(!) sivillere örnek olsun demesi, Berberoğlu'nu haklı bir endişeye sevk etmiş. "İç düşmana" karşı top yekûn seferberlik! Sivil-asker el ele! Askerin, siyasete müdahalesini Sabah Gazetesi'ndeki köşesinde yeren Sedat Sertoğlu, buna karşı çıkmayan gazetecileri de "papyonlu demokrasiyi" içlerine sindirmekle suçluyor. Kıvrıkoğlu, üzerine vazife olmayan şeyleri konuşuyor. Papyonlu ve smokinli gazeteciler de not alıyor. Sanki her biri, basın mensubu değil de, tarihi olayları tesbit eden vak'anüvis. "Silâhsız Kuvvetler" yok
Papyonlu demokrasinin vak'anüvisleri, Avrupa Birliği hedefine kararlılıkla yürüyen Türk toplumunu, -Enis Berberoğlu'nun da belirttiği gibi- engelleyemeyecekler. Artık 28 Şubat'ın "Silahsız Kuvvetleri" yok. Avrupa Birliği hedefi var. Kıvrıkoğlu, küçük dünyasının doğrularını vak'anüvislere anlatmaya çalıştı; böylece silahsız kuvvetleri yeniden harekete geçirebileceğini hayal etti. İstediği etkiyi yaratamamak bir yana, hayli eleştiri de aldı. Bu durumda, tasarının kanunlaşması dahi zora girdi. Çünkü, milli iradeye karşı açık bir meydan okuma söz konusuydu. Türk aydını, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden ve halkın değerlerinden yana tavır koydukça, 28 Şubat da, aynı 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül gibi, demokrasinin çöp sepetindeki yerini alacaktır.
nilicak@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|