YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Türkiye çelmesi

Ortadoğu barışı konusunda kademe kademe 13 Eylül tarihine yaklaşıyoruz. Ondan önce 6-8 Eylül tarihlerinde BM Milenyum Zirvesi var. Bu vesile ile New York'ta önemli bazı temaslar gerçekleşecek.

Bu konuda iyi-kötü bir sonuca ulaşabilmek için, tahminlerin ötesinde önemli çalışmalar yapılıyor. Fas'ın başkenti Rabat'ta bazı İslâm ülkeleri temsilcileri bir araya geliyor, Doğu Kudüs ve Mescid-i Aksa için mühim kararlar alıyor. Afrika ziyaretinin sonunda Clinton kilit ülke Kahire'ye uğruyor, Hüsnü Mübarek'i gayretlerini sürdürmesi noktasında adeta teşvik ediyor. Hatta bir adım ötede Hüsnü Mübarek aracılığıyla Arafat'a mesajlar gönderiyor. Nitekim hemen ertesi gün Arafat Kahire'de Mübarek'le görüşüyor.

Mescid-i Aksâ spekülasyonu

Beri yandan Mısır'ın yanısıra, aynı konuda Türkiye de devreye giriyor. Ağustos MGK toplantısından çok daha önceleri, hazırlandığını bildiğimiz fakat içeriğine yeterince nüfûz edemediğimiz bir planı Türkiye, İsmail Cem aracılığıyla Arafat'a ve İran'a, arkasından da Ankara'ya gelen Barak'a intikal ettiriyor.

Şimdi hadise biraz daha netleşiyor ki, Mescid-i Aksa için Ayasofya modelinin önerilmesi gibi bir durum sözkonusu değildir. Nitekim Dışişleri Bakanlığının yaptığı açıklama da bu yöndedir:

"El-Aksa Camiî gibi Ayasofya'dan çok farklı özellikler ve nitelikler taşıyan, İslâmın en önde gelen bir kutsal mekânına "müze yapılsın" önerisini yakıştırmak, hele bu öneriyi Türkiye'nin yaptığını ileri sürmek, sadece gerçekle değil aynı zamanda ciddiyetle de bağdaşmaz." Özellikle de şu cümlelere dikkat edilmelidir: "Müslümanlığın en kutsal makamlarından biri olan Harem-i Şerif'in sadece Filistinlilere değil, Türkiye'ye ve tüm İslâm dünyasına ait bir hassasiyet olduğu" vs.

Dikkat ederseniz bu cümleler, bizim klasik hariciyeci uslûbumuzu aşan ifadelerdir. Burada refleks bir tepki yatıyor. Bu refleks tepki, yukarıdaki muhtevâya sadakat cihetiyle değil; tam aksine dışişleri bakanlığı, hazırladığı bir planın saptırılarak sabote edilmesinden rahatsız!.. Yani burada geliştirilmiş gizli bir stratejinin, asıl amaçlarının dışında, bir karşı straji ile boşa çıkartılması gibi bir durumla yüz yüzeyiz. Yukarıdaki uslûptan benim çıkardığım sonuç budur ve bunu önemsiyorum. Ama ba'de harabu'l Basra!..

Araplar ayakta, İsrail yalnız

Nitekim perşembe günü, planın deşifresi ile Barak'ın Ankara ziyareti arasında bir ilişki kurmuştuk. Ve demiştik ki, eğer bu plandan İsrail tarafı memnun olsa idi, kesinlikle deşifre işi gerçekleşmezdi. Devam edelim neler yazdığımıza:

"Bu noktada İsrail'in ya aşırı bir memnûniyete kapıldığına, ya da derinden derine rahatsız olduğu bir planı sabote denemesine giriştiğine hamletmek lâzım geliyor. Acaba bunlardan hangisi? Eğer İsrail'in memnun kaldığı bir durum sözkonusu olsa idi, büyük ihtimal, planın gizliliğine azami dikkat sarfedilir, gizlilik dereceli müzakerelerin devamı arzu edilirdi. Hayır böyle olmuyor ve sırf Filistinliler'in değil, bütün İslâm dünyasının tepkisini üretmeyi istihdaf eden bir sabote faaliyeti icra ediliyor."

Ayrıca bu kuşkumuzu kuvvetlendiren önemli bazı gelişmelere şahit olduk. Mübarek-Arafat görüşmeleri sırasında, uzaktan kumandalı ve muhtemelen bir istihbarat örgütü ile ilintili bir gazeteci, Mübarek'in danışmanına soruyor: "Türkiye Mescid-i Aksa'nın Ayasofya gibi müze yapılmasından yana, ne dersiniz?" Verilecek cevabın ne olacağı belli değil mi?

"Hiç bir arap ülkesi ya da müslüman ülke, Doğu Kudüs'ün ya da buradaki bir yerin uluslararası bir niteliğe kavuşturulmasını hayal bile etmemelidir."

Benzer bir tavrı, Rabat'taki 16 İslâm ülkesi de gösteriyor: "Ortadoğu'da savaşın ve barışın anahtarı olan Kudüs, Filistin devletinin başkentidir." İşte bu kadar!..

İ. Cem, suyunu mu ısıtıyor ne?

Peki bu deşifre girişimi kimin marifeti? Bu soruya cevap vermeden önce, Türkiye'nin geliştirdiği plana en çok ve asıl İsrail'in karşı çıktığını kaydetmemiz gerekiyor. Perşembe günkü Radikal'de, iddia edilen plan konusunda, İsrail tarafının reddiyeleri okunmaya değerdi doğrusu.

Planı sabote ve deşifre işinde iki kanal kullanılıyor. Biri eski bir D. News'ci, diğeri de resmi Anadolu Ajansı!.. Asıl kaynak ise İsmail Cem'in yakın bürokratları!.. Yani Türkiye, kendi kendine önemli bir gol atmış vaziyette. Ama niçin ve kimin adına?

Acaba diyoruz, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde, İsrail adına duyulan bir rahatsızlığa paralel kanallar mı bulunmaktadır? Ehud Barak yüz buruşturdu; hariciyedeki kanallar da, AA'ya ve Hürriyet'e planı sabote amacıyla bu konuşmaları mı yaptılar? Hem de Ayasofya ve Mescid-i Aksa arasında ilişkisi kurarak?..


2 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...