YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Asıl sorun medya...

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun yaptığı açıklamalarla parelellik gösteren uygulamalardan ilk öne çıkanı DGM Başsavcısı Demiral'ın Fethullah Gülen hakkında yeni bir hamle yapmasıydı. Bu hamlenin legal zemini olan iddianamenin en kaydadeğer yönlerinden biri de Gazeteci ve Yazarlar Vakfı tarafından her seferinde çok geniş bir katılımla gerçekleştirilen Abant Toplantıları neticesinde yayımlanan bir bildiriye gönderme yapmasıydı. Bu bildirilerde son derece titiz ifadelerle ve teorinin ve pratiklerin evrensel performansını yakalayan bir düzeyde yer verilen 'laiklik' tanımının suç teşkil edecek bir yaklaşımla bir iddianameye konu olması hukuk tarihine geçmesi gereken bir konudur... Konunun gözden kaçmaması gereken yönlerinden biri bu...

Genelkurmay Başkanı tam da 'Milenyum Zirvesi' öncesinde yaptığı açıklamalarla, Türkiye'deki siyasi sistemin net bir fotoğrafını verdi. Genelkurmay Başkanı, ifadelerinde, yürütmenin, yasanın ve yargının üstünde bir koordinatı söylemselleştirdi. Böylece Türkiye 'Milenyum Zirvesi' öncesinde BM Genel Sekreteri Kofi Annan'nın yaptığı çağrıya karşılık vererek 'Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi' ile 'Ekonomik, Kültürel ve Sosyal Haklar Sözleşmesi'ni imzalamıştı. Türkiye bu sözleşmeleri otuz yıllık bir gecikmeyle imzalarken bile öyle çekinceler koydu ki, imzasının etkinliğini anında zayıflattı. İki gündür verilen 'Türkiye fotoğrafı' ise bu zayıflamış etkinliğin iç işleyişin dizaynında da daha etkili bir biçimde işlevselleştirileceğini gösterdi. Böylece AB tarafından yayımlanacak 'İlerleme Raporu' ile Kasım başında açıklanacak 'Katılım Ortaklığı Belgesi'nin Türkiye'nin milli çıkarları açısından olumlu bir şekilde içeriklendirilmesine katkıda bulunmamış oldu...

Artık demokrasinin klasik 'kuvvetler ayrılığı' ilkesini bile aratacak derecede iç dengeler sarsılmış görülüyor. İç dengelerin bu derece sarsılmasına karşı çıkması gereken hükümetin de muhalefetin de yargının da Meclis'in de sesi çıkmıyor. Hukuk, Avrupa Birliği vs. gibi gerekçelerin arkasına sığınıyor herkes ama kendi konumundan konuşmak yerine başka konumların ardına sığınıyor. Bu süreci 'özne' olarak ortaya çıkıp olumsuzlayan hiçbir odak yok, tam tersine uzak öznelerin ardına sığınarak başkalarının süreci olumsuzlamasını vurgulamakla yetiniyorlar. Bu noktada tek bir özneden değil öznelerden oluşması gereken basının durumu ise hiçbir zaman tamir edilemeyecek kadar zedelenmiş durumda. Üstelik basın bu konuma kendini seferberlik içinde sürüklüyor.

Filozofun gazetelere 'ilkel kabilelerin dini ayinleri' işlevini uygun görmesinin üzerinden çok zaman geçti. Ama Türk basını kendini total tek bir özne gibi tanımlama ısrarını sürdürerek her türlü olumsuz süreci haberin ve yorumun birbirine karıştırıldığı bir tutumla destekliyor adeta. Haber, yorum gibi veriliyor, yorumlar da haber gibi sunuluyor. Genelkurmay Başkanı'nın açıklamasından sonra askerlere ne kadar yakın siyasilere ne kadar uzak olduklarını ısrarla vurgulayan köşe yazıları ile doldu taştı gazeteler. Üstelik siyasetin sahasına hamle yaparak, siyasete neyi nasıl yapması gerektiğini öğreterek ve bu böyle olmadığı taktirde askerlerin ifadelerinin içerdiğini varsaydıkları müeyyideleri göstererek yapıyorlar bunu. Açıkçası Türk basını şu anda 'varlık sebebi'ni bozulmuş dengelerin devamlılığına endeksleyen bir tutum içindedir artık ve bu gerçekten yeni ve geri dönülmez bir durumdur.

Bunun neresi yeni, basın uzun zamandır bunu yapıyor da denilemez. Çünkü basın bugüne kadar 'işlev'ini 28 Şubat'ın devamlılığına ezici bir ağırlıkla bağlamıştı. Hatta bu ezici ağırlığın gelecekte altından kalkılamayacağını, basının demokrasiyle bağlantısının kaçınılmaz olduğunu bilenler 'artık biraz geri çekilelim' türünden satırlar yazmak zorunda kaldılar. Şimdi ise basın artık sadece 'işlev'ini değil 'varlık sebebi'ni de dengelerin sarsılmış halinin devamlılığına kenetlemiş bir tutum içindedir.

'Varlık sebebini', demokratik dengelerin sarsılmasına ve demokrasinin klasik tanımının bile gerisine düşülmesine bağlamış bir basın bir ülkenin en geri kurumudur ve gerçekten 'kriz kaynağı'dır..


2 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...