![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Siyaset üzerine yazmakYaklaşık on gün süren yolculuğumun sonuna geldim ve "konserve yazılar"ın kuşattığı köşemde yeniden "güncel olan"a ilişkin bir şeyler yazabileceğimi bilmenin mutluluğuyla bilgisayarımın başına oturdum. İyi de şimdi ne yazacağım? İşte bana son günlerde en can alıcı görünen soru bu: "Öncelikle 'siyaset' üzerine söz alacağı varsayılan bir kişi (yok, "kişi" değil de, kendi "köşe"sinde duran biri) olarak şimdi ne yazacağım?" İlk bakışta son on gün pek çok "siyasal gelişme" ile bezeli! Bunlardan birine yaslanarak, bir tutamak yakalayarak, bu tutamağı "anlamlı siyasal sonuçlar" ile bağıntılandırarak bir bilgisayar sayfasını doldurmak çok da zor olmasa gerek! Öyle mi gerçekten de? Bana pek öyle görünmüyor. Son on yedi yılın siyasal açıdan en "işlevsizleşmiş" dönemini yaşıyoruz belki de. Çoğumuz bu "işlevsizlik"e (mutlaka ama mutlaka "kendi dışımızda") bir "suçlu" aramak gibi "parlak bir tasarı"nın ardından koştuğumuz için olsa gerek, çözümlemelerimiz pek bir bitkin, pek bir soluk! Ama yine tasarının "parlaklığı"ndan olsa gerek, bu bitkin çözümlemeler renkli, varlıklı, karmaşık bir "kavram yüklüğü"yle gösteriyor kendini. Toplumbilimsel, ekonomik, öznel, nesnel, ruhçözümleyimsel (daha neler neler) öğeler bize "siyaset"in ne diye bu hale geldiğini açıklamak derdindeler. Kavramsal olan önemsiz mi? Değil kuşkusuz! Ama biz bitkinleştikçe kavramsallaştırıyoruz herşeyi, kavramsalın büyüsüyle gidermeye çalışıyoruz bitkinliğimizi. Nice önce "kavramaya" çalışmıştım bu tutumu: "Nice kişi sözcüklere, kavramlara neredeyse 'büyüsel bir güç' yükler hale geldi. Bir sözcüğün ya da kavramın kullanılmasıyla, dolaşıma sokulmasıyla, herhangi bir yasa maddesinin içeriğine katılmasıyla o sözcük ya da kavramın 'varlık' kazanacağına, yaşanır hale geleceğine inanmak gibi bön bir düşünce bu." Kavramlar çoğalıyor, sorunlar azalmıyor (Yeni sloganım bu işte)! Bugün siyaset kendi konumuna yaraşık bir görüntü sergilemiyor. Siyaset işlevsizleştikçe sorunları "yalınlaşıyor": Çoğumuzun göremediği, olasılıkla herhangi bir "çözüm önerisi"ne sahip olmadığı için görmemekte direndiği bu belki de! Ama bendeniz Türkiye'de hiçbir kesimin, hiçbir güç odağının bu "işlevsizleşme"den mutluluk duyduğunu sanmıyorum. Tam da bu yüzden, yazının başından beri aradığım tutamağı yukarıdaki önermede ("siyaset işlevsizleştikçe sorunları yalınlaşıyor") buluyorum: "Tamam, kavramlar çoğalırken sorunlar azalmıyor, ama işlevsizlik çözümü yalınlaştırıyor!" Eh, buradan ulaşacağım sonuç da açık aslında: "Çözüm yakında!" Böyle bir sonuca varmak benim için zorunluydu zaten. Çünkü "...den olsa gerek"lerin kuşattığı bir yazı kişinin fazlaca kaygılı olduğunu gösterir. O zaman beni yakından tanıyanlar da "Bu çocuk böyle karamsar değildi, ne olmuş buna?" diyebilir, kimi okurlarım "Yahu bu adam değil mi kaç aydır Merkez Sağ'da Yeniden Yapılanma diye kendini paralayıp duran?" sorusuyla beni bunaltabilir. Böyle bir yazgıya uğramamak için yineliyorum: "Çözüm yakında - Çözüm Merkez Sağ'da!" (bu da ikinci sloganım) Buna tek bir koşul ekliyorum: Siyasete sağlıklı bir düşünüş eşlik ederse (daha da iyisi "gürbüz bir düşünüş" diyelim buna -çünkü "gürbüz düşünce" çok mu çok ayrıdır "bitkin düşünce"den, kimi zaman sağlıklı görünmese de asla bitkin düşmez -tıpkı Nietzsche'de rastladığımızca), düşünsel düşkünlüğümüz bitkin "kavram yüklüğü"yle "siyasal olan"ı bozuşturmaya bir son verirse, en azından siyasal aktörlerimiz "yalın" olana gönül indirmeyi becerirse (ha bir de kimileri dünya üzerinde "ince alay" diye bir nesne bulunduğunu unutmazsa), çözüm yakındır, bir o kadar da yalındır!
harslan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|