![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Piyasada neler oluyor?Piyasalara karamsar hava hakim olmaya başladı. Başta iş çevreleri olmak üzere ilgili tüm kesimler ekonomik programdan ümitlerini kesmiş durumdalar. Temel göstergelere sırasıyla bakalım. BORSA
Borsa hızla kan kaybediyor. Yabancılar net satış pozisyonundalar. Yılbaşından bu güne kadar Hazine itfa ettiğinden daha az borçlandı. Bu yolla piyasaya 7 katrilyon liralık fon girişi sağlandı. Buna rağmen Borsa'da çöküş yaşanıyor. Yatırımcılar Borsa'dan ümitlerini kesmiş durumdalar. Endeksin değeri 1.60 cent civarında. Borsa'da hisse senedi fiyatlarının tekrar yukarıya doğru yönelmesi için hiçbir neden yok. Endeksin 1 cent seviyesine kadar gerileyeceğini tahmin ediyorum. DÖVİZE ARTAN TALEP
TL mevduatında daralma yaşanıyor. Yılın 8 aylık döneminde TL mevduatı reel olarak % 7 oranında geriledi. Buna mukabil döviz mevduatları dikkat çekici bir şekilde büyüyor. 1999 yılı sonunda, Döviz Tevdiat Hesaplarının TL tasarruf hesaplarına oranı % 82 iken bu oran Ağustos ayı sonu itibariyle % 90.7'ye ulaşmıştır. Dövize yönelme, Merkez Bankası'nın kur artışlarını baskı altında tutmasına rağmen gerçekleşmiştir. Bunun anlamı, Merkez Bankası'nın, döviz kurlarının geleceği ile ilgili olarak verdiği söze vatandaş tarafından itibar edilmediğidir. İnsanların devalüasyon beklentisine girdiğini gösterir. Uygulanan program açısından en tehlikeli olan da budur. Devalüasyon beklentisi yeni değil. Geçtiğimiz yılın sonbahar aylarında da piyasalar devalüasyon beklentisine girmişlerdi. İMF'nin siyasi içerikli desteği ve yeşil ışık yakmasıyla sağlanan 12 milyar Dolar dış kredi piyasaları rahatlatmış ve devalüasyon söylentilerini ileri tarihlere ertelemişti. Dövize yönelme, devalüasyonu tekrar ekonomi gündemine sokmuştur. Merkez Bankası döviz fiyatlarını kontrol edebilmek için piyasaya müdahele işlemlerine uzun bir aradan sonra yeniden başlamıştır. FAİZ CEPHESİ
Faiz oranlarında da yukarıya doğru bir hareket görülmektedir. % 32 seviyesine kadar inen bono faizleri % 40 düzeyine yükseldi ve yükselmeye devam edecek gibi gözüküyor. Yükselme eğilimi repo faizleri için de geçerli. İstikrarsız bir karakter göstermesine rağmen ortalama olarak % 40'ların üzerinde seyrediyor. Piyasadaki belirsizlik ve karamsar hava faiz oranları üzerinde ağırlıklı bir etkiye sahip. Faiz seviyesindeki yukarıya doğru gidiş ve Borsa'nın çöküşü, Hükümet'in ekonomik programına verilen güven oyunun sona erdiğine işaret etmektedir. Diğer taraftan, vergi gelirlerinde tahsilat oranındaki artışın yavaşlaması ve özellikle faiz ödemelerindeki aşırılık, bütçe açığının hedeflerin üzerinde gerçekleşmesine neden olacaktır. 2001 yılında ilave vergilerin uygulamaya konulacak olması, programın kamu finansmanı bölümünde ciddi sıkıntıların bulunduğunu gösterir. KİT'lerin erteledikleri zamlar bu kuruluşların zararlarının çığ gibi büyümesine neden olmakta, kambur büyümektedir. Elektriğe yapılan gizli zam KİT'lerde yaşanacak patlamaların öncüsüdür. Enflasyon cephesinde durum diğerlerinden farklı değil. Hedeflerin tutmayacağı kesinleşti. Eylül ayı enflasyon rakamı, ibrenin yönünün belirlenmesi açısından önemlidir. Sonbahar aylarında enflasyon oranında azalmalar meydana geleceğine inanan yok. İthalatın frenlenmesi, ihracatın canlandırılması ve cari işlemler açığının kapatılması için tedbir alınmadı. Dış ticaret açığı, Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini tehdit ediyor. SONUÇ
Piyasalar, ekonominin gidişatını iyi okumuşlar ve bunu rakamlara yansıtmışlardır. Olumsuz göstergeler için hiç kimse bahane bulmasın. Petrol fiyatlarının yükselmesi nedeniyle oluşan ilave yük, depremin ekonomiye yaptığı tahribat, Avrupa paralarının Dolar karşısında değer kaybetmesi ve Avrupa ülkelerine olan ihracatımızı olumsuz yönde etkilemesi başarısızlığın gerekçesi olamaz. Sayılanların ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri abartılmaktadır. Temel göstergelerin bozulmasına yol açacak etken olarak kabul edilemezler. Esas sorun, yapısal tutarsızlıkları içinde barındıran, enflasyonla mücadele programıdır. İMF ile ek bir anlaşma yapılırsa dışarıdan kaynak akışı bir süre daha devam eder. Ek anlaşma ise kemerlerin iyice sıkılması anlamına gelir. Bu göstergeler ışığı altında tavsiyelerim: Döviz cinsinden borçlanmayın. Uzun vadeli TL borçlanmak en az riskli olandır. Öz kaynaktan finanse edilen 1 yıldan uzun süreli yatırıma girmeyin. Atıl fonlarınızı dövizde tutun. Mark olarak mı Dolar olarak mı sorusuna gelince: Doların, Euro paraları karşısında aşırı değer kazanması Amerikan dış ticaret açığını büyüttü. Avrupa ülkelerinde canlanmaya neden oldu ancak enflasyonist baskıları beraberinde getirdi. Amerika, Euro'nun uluslararası rezerv para olarak kabulünü engellemek ve gözden düşürmek için uyguladığı politikada başarılı oldu. Dolardaki artıştan Japonya da rahatsız. Amerika'da faizler epey yükseldi. Faizde ilave artış beklenmiyor. Bütün bunlar, özellikle Başkanlık seçimlerinden sonra Euro paralarının ve dolayısıyla Markın Dolar karşısında değer kazanacağının işaretleri kabul edilebilir. Siz en iyisi riske girmeyin. Yarısını Dolar yarısını Mark olarak muhafaza edin.
ncanikli@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|