![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
'Yeni siyaset' için destek noktaları...Araya giren gündemler sebebiyle ara verdiğimiz 'Yenilikçi Hareket', 'yeni siyaset', 'siyasi denklem' 've siyasetsizleşme' arasındaki 'ilişkisel yaklaşımlar'a kaldığımız noktadan devam ediyoruz... 'Yenilikçi Hareket' FP kongresinde gösterdiği performansla genel siyasi denklem içinde 'objektif' bir alan açmıştır kendisine. Ayrıca açılan bu 'objektif alan'ın toplumda 'yeni siyaset'e dönük ilgiyi gösteren bir alan olduğu da ortaya çıkmıştır. Çünkü FP kongresinde statükonun 'sayısal galibiyet'i korumasına rağmen 'Yenilikçi Hareket'in elde ettiği 'siyasal galibiyet' hem FP tabanının, hem de genel kamuoyunun beklentilerinin kesiştiği noktada yükselmiştir. Bu nedenle, 'siyasi denklem' içinde 'duruş siyaseti'nin temsil edildiği yegane odak durumundadır 'Yenilikçi Hareket'. 'Yenilikçi Hareket'in, 'durum siyaseti'ni temsil eden mevcut 'siyasi partiler düzeni'nin siyaset yapmayı terketmesi üzerine ve üzerinde yükseldiği sinerjinin yarattığı hareketlilik nedeniyle açılan 'objektif alan'ın gerçek bir 'duruş siyaseti' ile içeriklendirilmesi gerekiyor. 'Yenilikçi Hareket'in bu noktadaki performans eksikliği, 'siyasetsizleşmeyle' temas etme anlamında, sondan bir öncesine yaklaştırmıştır kendi 'temsil'ini. Siyasetsizleşmeyle temasın, bir içiçelik haline dönüşmesi halinde ise 'siyaset'in yapısal talepleri gereği açılan o 'objektif alan' yönünü başka tarafa çevirir ya da kronik bekleme haline yeniden geri döner. İşte bu noktada 'Yenilikçi Hareket'in 'objektif alan'ı kendi rengi ve tarzı ile içeriklendirerek 'subjektif alan'a dönüştürmesi gerekir. Böylece 'duruş siyaseti'nin işaret etmeye başladığı 'Yenilikçi Hareket', bu işareti aldığını beyan ederek, 'duruş siyaseti'nin taşıyıcısı ve temsilcisi konumuna yükselecektir. Aksi halde 'Yenilikçi Hareket' de konumunu 'şartlar'a endeksleyerek 'durum siyaseti'nin bir parçası haline gelecektir. 'Duruş siyaseti'nin ise pekçok inşa ve destek noktası var Türkiye'de. Sanıldığı gibi siyasetin üretilememesi sadece siyasi alanın darlığından değil, siyasi alan genişlese bile böyle bir hareketliliğe girmeye mecal kalmamış 'siyasi partiler düzeni'nin çürümüş yapısından kaynaklanıyor... En önemli inşa ve destek noktalarından birinin Avrupa Birliği konusundaki 'kamplaşmacı' iki yolun dışında belirginleşme potansiyeli olan 'üçüncü yol'un taşınmasına soyunmaktan geçtiği ortada. Yerli değer üretimini içe kapanmacı reflekslerle siyasallaştıran ve kısaca 'Ankaracılık' diyebileceğimiz bir kamp ile Kopenhag Kriterleri'ni soyut bir entegrasyon enstrümanı haline getirip, yerli değer üretiminden yükselen bir tartışmanın içinde içeriklendir(e)meyen, rezervsiz dışa açılmacılık şeklindeki, kısaca 'Kopenhagcılık' diyebileceğimiz diğer kamp arasında sıkışmış kalmış durumdadır Türkiye'nin 'reel siyasi aklı'. Artık basına da yansıdığı şekliyle Türkiye bir 'benlik' ve 'gelecek' tartışması yürütmekten ziyade, bütün ifade araçlarını iki ayrı kamp gibi algılanan bu ifade biçimlerinin, görünüşte Türkiye'nin çıkarları tartışması şeklinde yapılan ama esasta birbirlerine dönük 'hamlelerinden' ibaret algılanan mevzilerine indirgemiş durumdadır. AB üyeliğinin, Türkiye'nin 'Lozan', 'NATO'ya giriş', 'BM'ye üyelik' ya da 'çok partili hayata geçiş' gibi 'kendi varlığını geliştirerek yeniden üretme aşamalarından bir yenisi' olarak içeriklendirme çerçevesinde bir tartışma yapılması ise çok zayıf yürüyor. Kopenhag Kriterleri'ni bir 'içe kapanma' ya da 'dışa açılma' dilemmasının dışında Türkiye'nin siyasi ve idari standartlarını yükseltmesi, buna bağlı olarak her alandaki manevra kabiliyetini artırması 'vesilesi' ya da 'enstrümanı' gibi siyasallaştıracak ve bunu toplumun katılımına açacak bir 'üçüncü yol'un, hem AB sürecinin gerçekçi bir bağlama oturtulmasının, hem de Türkiye'nin bu kalkış noktasıyla kendisine dönük derinlemesine bir tartışma yapabilmesinin adresi olacağı açıktır. Türkiye'nin 'kendisi olarak kalması' ile 'geleceğini yeniden kurgulaması' arasındaki optimum noktanın yakalanmasının siyasete taşınmasıdır bu. 'Egemenlik haklarını korumak'la, 'egemenliği yeni ve yüksek enstrümanlara kavuşturmak' arasında kurgulanan sanal çelişkinin ve bu çelişkinin kurgulanmasından siyasi çıkar elde eden uçların işlevsizleşmesi demektir de aynı zamanda; yani tam demokratikleşme için engellerin kalkması... 'Yeni siyaset' için destek ve inşa noktalarını 'gerekirse' konuşmaya devam edeceğiz...
ocelik@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|