![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Lütfen biraz ciddiyet!Sabataycılık hakkındaki en ciddi tedkiklerden biri olan, Avram Galanti'nin Fransızca eseri nihayet Türkçe'ye çevrildi: Sabetay Sevi ve Sabetaycıların Gelenekleri. Kapak tasarımı (eski "Baro Başkanı" Yücel Sayman'ın oğlu) Yusuf Sayman'a, çeviri Erdoğan Ağca'ya, 'sunuş' ise Moşe Grosman'a ait... Kitap Türkçe'ye -Galanti gibi titiz bir âlimin ruhunu muazzeb edecek kadar- özensiz ve çalakalem çevrilmiş... Eser o denli bilgi, dil ve çeviri hatalarıyla ma'lûl ki ızdırap çekmeden okunamıyor. Geyik Yayınları, daha ilk neşrinde bu denli kötü çeviriyle okurlarının karşısına çıkmamalı; yayımlamadan evvel kitabı hiç değilse bir redaksiyon ameliyesine tâbi tutmalıydı. Biraz dikkatli okurların, çevirinin seviyesini Moşe Grosman'ın şu ifadesinden tahmin edebileceklerini sanıyoruz: "Bizzat Şeyhülislam Vani Mehmet Efendi yargıçlardandı" (s. 11) Kitabın ilerliyen sayfalarında müftü yapılacak olan (s. 50, 58) Mehmed Vânî Efendi, sayın Grosman'ın marifetiyle Şeyhülislâm oluvermiş... [Sayın Grosman'ın 'sunuş' yazdığı kitabı bile dikkatlice tedkik etmediği anlaşılıyor.] Çeviride müslüman isimleri çoğu kere yanlış yazılmış; msl. Abdul Gaffur, Abdül Rahim (s. 82, 83). Hele hele Tarih-i Raşid'den aktarılan şu ibare, tek kelimeyle hârika: "Kürt tanrıbilim uzmanlarından Şeyh Abdullah..." (s. 27) "Gog ve Magog" (Ye'cüc ve Me'cüc) Goy ve Magog (s. 149) oluvermiş... Atiyye-i aliyye, "imparatorluk sadakası"na (s. 113) dönüşürken, "Yeni Köşkte nazargâh-ı hümayûnda" ifadesi, "Yeni Köşkteki imparatorluk himayesi altında..." (s. 111-112) hâlini almış. Mütercim "hicrî Rebi-ul ahir 1077 ayının onaltısında" (s. 113) gibi ilginç terkibler kurmaktan çekinmemiş ve Silahdar Mehmed Efendi'nin Tarih'inde geçen Zuhûr-ı Haham terkibini 'Zuhur-Haham' haline getirmiş: "Silahtar Mehmet Ağa (...) Zuhur-Haham adlı gazete fıkrasını yazmıştır." (s. 112) [Mütercim gazete fıkrası icadını nasıl becerdi bilemiyorum ama, Tarih-i Raşid ile Abdi Paşa'nın Vekâyinâme'sinden yapılan aktarımlarda da ısrarla bu terkibi kullanıyor. s. 111, 113] "Def'-i fitne için..." ifadesi, "Sorun çıkartmasın diye..." (s. 111); "150 akçe" ise "150 kuruş, 150 para" (s. 112, 113) şeklinde çevrilirken, "Bu meclisten sonra halâsa mecal yoktur, ya imana gelirsin, ya hemen şimdi katlolunursun" cümlesi şöyle Türkçeleştirilmiş: "Bu nasihattan sonra firar etmen mümkün değil, ya müslüman olursun, ya ölürsün." (s. 112, 113) Sabatay Sevi'nin 10. emrinde güya (!) şöyle deniyormuş: "Türban inancı taşıyan birini..." Bu ifadenin açıklaması ise daha anlamsız: "Türban inancı İslamiyet, Sabetay doktrincilerine özgü bir İslâmiyet anlamına gelmektedir." (s. 66) Ve diğerleri: "Muhabere anlamına gelen türban gizemine girmemiş..." (s. 67); "Takip edilmekten şikâyet eden kışkırtıcılar türbana büründüler, yani Sabetay Sevi gibi müslüman oldular" (s. 82); "Başkan bu gibi sapma gelişmelerine hükmettiği sürece beyaz bir türban giyiyordu." (s. 95). Acaba bu ifadelerden, mütercimin ülke gündeminden çok etkilendiği neticesini çıkarabilir miyiz? Öyle olmasaydı, herhalde türban yerine sarık sözcüğü kullanır ve okurlarını yanıltmazdı. [Mütercimin yanılttığı ilk kişi ne yazık ki sayın A. Dilipak oldu ve kendileri geçen Cuma akşamı, kitaptaki bu "türban inancı"ndan hareketle ciddi yorumlar (!) yaptılar.] Peki, Sultan II. Abdülhamid hakkındaki şu cümleye güvenilebilir mi: "Sultanın bu gibi insanlara, yani veli, derviş, büyücü, falcı, astrolog vs. gibi tiplere hiç itimadı olmadığını unutmamak gerek." (s. 106) Hem ilgili bölümde aktarılanlar, hem de bu cümleye düşülen dipnot, çevirinin hatalı olduğunu anlamak için yeterli... [Şu ifade ne anlama geliyor: "Abdülhamid (...) Sabetay'ın biyografisinden etkilenmek istedi." (s. 106)] Burada zikredemediğim diğer delillerden de hareket ederek şu cümlede kasdî bir tasarruf yapıldığını düşünmekten kendimi alamıyorum: "Güzelliğini görenler onu çok beğenince, düzensiz bir hayat yaşamaya mahkum oldu." (s. 39) Sabatay Sevi'nin hafif-meşrep karısı Sârâ'dan söz eden bu cümledeki "düzensiz" sözcüğünün doğrusu, sakın "ahlâksızca" olmasın? Kısacası, Geyik Yayınları hemen bu kitabı piyasadan toplatmalı ve okurlarının karşısına -yeniden- ciddi ve güvenilir bir çeviriyle çıkmalı... Çünkü samimiyetin alâmeti ciddiyettir! Not: "Sabetay" Türk şivesine uygun değildir; doğrusu "Sabatay"dır!
dcundioglu@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|