Hesap soralım
Türkiye'yi karanlık bir kış bekliyor. Türkiye nasıl bu duruma geldi?
Aslında DPT'de enerji sektörüne bakan tüm birimleri görevden almak lazım. Bu güne kadar Enerji Bakanlığı yapanların hepsinden hesap sormak lazım. 15-20 yıldır bitirilemeyen barajlar var, doğalgaz santralleri var. Bunlara tahsis vermeyen Maliye Bakanlığı'na hesap sormak lazım.
Bakan Ersümer'in 2 saatlik kesinti önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2 saat değil, 2 dakikalık elektrik kesintisi dahi ülkenin başına beladır. Biz sanayiciler olarak, işadamları olarak bir elektrik kesintisinin nelere malolabileceğinin bilinci içerisindeyiz. Ekonomik olarak Türkiye'nin geleceğinin kesintisidir bu.
Borsa faizler düşmesine rağmen, sürekli kan kaybediyor. Borsa neden düşüyor?
Borsa, Türkiye'de bir kumar masası olarak kullanılıyor. Sermaye Piyasa Kurulu Başkanı da bu işin krupiyeliğine soyunmuş. Bazı hisseler spekülatörlerin de desteğiyle değerlerinin de üstünde rakamlara yükseltilmektedir. Bugüne kadar kaybeden kesim tamamen küçük ve orta tasarruf sahipleri.
Bilinçli bir yönledirme miydi bu?
Tabii, tabii. Vatandaşın elinden alınması şekliydi. Bu işi organize eden bazı çevreler faizlerle rant ekonomisinden yararlanmanın azalacağını gördükten sonra borsaya milleti çekti. Neticede bu işi organize eden büyük, dış kaynaklı sermaye ile içerde bu işi organize eden yine büyük sermaye sonunda vatandaşın 5 milyar dolarını cebe attı.
Ekonomi canlanıyor mu?
Hayır. Rakamlar ortada. 5 yıldır 25 milyar dolar ihracata takıldık kaldık. GSMH'da 200 milyar dolarların altına indik. Şu an kişi başına düşen GSMH 3 bin 500 dolardan 2 bin 900 dolara düştü. Ekonomide bir canlanma söz konusu değil.
Enflasyon hedefine ulaşılırsa ekonomi düzelir mi?
Hayır. Öncelikle enflasyona sebep olan etkenleri ortadan kaldırmadığınız takdirde, dayatmacı bir anlayışla belli rakamlara indirirsiniz, ama önemli olan bu rakamı istikrarlı bir şekilde burada tutmak. Üretimsiz, ihracatsız bir ekonomi kendini taşıyamaz.
Hükümet özel sektörün kendilerine destek olmadığını söylüyor. Doğru mu ?
Özel sektöre yüklenmek politikacıların bir çıkış arayışı. İşi beceremediler mi özel sektör suçlu diyorlar. Türkiye'de finansmanın yüzde 90'ı devletin elinde. Temel üretimin yüzde 60'ı devletin elinde. Diğer üretimin de yüzde 35'i devletin elinde. Alınan ekonomik kararların tümü devletin elinde. Böyle bir yapı içerisinde sen kimi suçluyorsun? Devletin kimseyi suçlamaya hakkı yok. Hükümetin hiç hakkı yok.
"İyi geceler Türkiye
ile bizi uyutuyorlar"
El konulan 5 bankayı borç batağının içinden kurtarmanın anlamı yoktu. Bu bankalara 150-200'er milyon dolar devlet sermaye koymuş olsaydı ve borsaya bilahare çıkartmış olsaydı, borsada bu parayı iki katla geri alabilirdi. Bankaları da kurtarabilirdi. Banka sahipleri hâlâ kat, yat, uçak peşinde.
Bankacılıkta yanlış bir mekanizma çalışıyor. Bankaların maliyet savurganlığı kredilere yansıyor. Bugün Türkiye'nin en büyük bankası sayılan İş Bankası, fuzuli bir reklam kampanyası yapıyor. Bu bankanın masraflarına yansıyor. Orada "İyi geceler Türkiye" derken beni uyutuyor. Benim paramı uyutuyor. Kimse kusura bakmasın bu anlayışa karşıyım ben. Bankalar har vurup, harman savuruyor. Mevduatla topladıkları paraları kendi parasıymış gibi kullanıyorlar. Yanlışlık burada. Eğer ellerinde fazla para varsa, bunu kredi maliyetini düşürmede kullansınlar. O zaman görülecek ki enflasyonla mücadeleye de büyük katkıları olacak.
Devalüasyon olur mu?
2000 yılındaki programda dövize yüzde 18 artış öngörüldü. Enflasyonda ise yüzde 25 hedeflendi. Yani yüzde 7 açık. Doğrudur cari hesaplarda döviz, 5 ile 10 arasında oynamalar küçük kur ayarlamalarıyla geçiştirilebilir. Diyelim ki 2000 yılı enflasyon hedefi yüzde 40'a çıktığı, yüzde 18'i de dövizde baz aldığınız zaman yüzde 22'lik farkı kur ayarlamalarıyla kapatamazsınız. Orada devalüasyon çıkar önünüze. Enflasyon yüzde 40 olursa, ya Dünya Bankası yeni desteklerle size devalüasyonsuz bir geçiş sağlayacak, ya da biz devalüasyon yaparak bunu kapatacağız.
Yılmaz YILDIZ
|