![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Aaaa, ne rastlantı!Ben de ne safım! Dünkü Kulis'te, "Hasan Cemal'in kulislerde dolaşıp izlenim yazıları yazmak yerine zamansız izne çıkması dikkat çekici" deyip geçtiğim olayın özünü kaçırmışım… Hasan Cemal'in izne çıktığını öğrendiğim gün, Ertuğrul Özkök'ün de, sütununda, "Bu yazıyı okuduğunuz pazar gününde ben Katmandu yollarında olacağım" yazdığını okumuştum oysa. Bazen böyle oluyor işte, iki ile ikiyi toplamakta bile zorlanıyorum. Hasan Cemal ve Ertuğrul Özkök, Doğan Medya Grubu'nun (DMG) reklâmcılar için düzenlediği bir geziyle 'gençlik hülyalarını' gerçekleştirmek üzere Katmandu'ya gitmişler, bir hafta kalacaklarmış… DMG'nin düzenlediği gezinin kritik CHP kongresine denk gelmesi… Herhalde rastlantıdır… CHP'nin şimdi yönetimde olan kadrosunun Hürriyet-Milliyet'i yayınlayan medya grubuyla ilişkili insanlardan oluşmasını da 'rastlantı' olarak görmek mümkün. Altan Öymen ve Tarhan Erdem Milliyet'te çalışmışlardı. Meclis'e giremeyince Milliyet'te sütun açılan 'muhalif' Fikri Sağlar'ın kongre sürecinde Altan Öymen'in yanında yer alması da herhalde 'rastlantı'dır… Benim bu konuya dikkatim olayda çok sayıda 'rastlantı' bulunmasıyla ilgili. Pek az ve önemsiz konu dışında 'rastlantı' denilen kendiliğindenliğe inanmam ben; hele birden fazla 'rastlantı' birbiri ardına meydana geldiğinde zihnimde alarm zilleri çalmaya başlar, "Ne oluyoruz?" diye sorar, soruma cevap ararım… CHP-Milliyet ilişkisindeki 'rastlantı', ya da CHP kongresini etkileyebilecek 'sosyal demokrat' yazarların yazı kesmelerine sebep olan geziye çıkmalarındaki 'rastlantı' beni bu sebeple rahatsız etti… Aslında, CHP yönetimi bu tür ilişkilerin 'rastlantısal' olduğundan o kadar emin ki, dıştan yadırganabilecek görüntülere bile fazla aldırmıyor… Yoksa, benim tanıdığım Altan Öymen de Tarhan Erdem de, yanlış algılanmaya sebep olacak gelişmeler konusunda hassasiyet gösterirlerdi; o gelişmeler gerçekten 'rastlantısal' olsalar bile… CHP yönetimiyle Milliyet ve patronu arasındaki 'rastlantısal' ilişkiye işaret ettim. Size şimdi bir başka ilişkiden söz edeceğim: Uzun yıllar öndegelen CHP'lileri bordrosunda bulundurmuş Milliyet'in de sahibi olan medya patronu ile İş Bankası arasındaki ilişki… Bu ilişki son zamanlarda iyice göze batmaya başladı. Bayağı yüksek bir meblâğla İş Bankası ile İtalyan firması üzerinde kalan '3. GSM ihalesi'ne, ihale şartnamesindeki bir boşluğu değerlendirerek Doğan Holding'in de yüzde 10-15 gibi bir oranla ortak alındığı söyleniyor… İhale imzalanırken böyle bir ortaklık olmadığı, sonradan da ilân edilmediği için doğruluğuna itibarımı ipotek edemeyeceğim bir söylenti bu… Ancak, İş Bankası'nın da ortak olduğu bir konsorsiyomun üzerinde kalan 1 milyar 260 milyon dolarlık POAŞ ihalesinin ikinci ortağı Doğan Holding; o işbirliğinde hiçbir kuşku yok… Dünyanın parası hem de peşin ödenerek alınmış olan POAŞ'a, öyle sanıyorum ki, Doğan Holding ortaklık karşılığı taahhüt ettiği kısmı, -öyle reklâm karşılığı filân değil- çil çil paralarla, yani nakden ödemiştir… İş Bankası ile Doğan Holding'in özelleştirme ihalelerinde ortak olmaları ne anlam taşıyor? Öyle ya, bizim konumuz, Doğan Medya Grubu ile CHP arasındaki 'rastlantısal' ilişkilerdi; bu İş Bankası konusu da nereden çıktı? İş Bankası ile CHP arasında, DMG ile CHP arasındakine benzeyen bir ilişki var. İlişkinin başlangıcı İş Bankası'nın kurulduğu günlere kadar gidiyor. Celal Bayar'ın kurucusu olduğu İş Bankası'nın sermayesinin en büyük bölümü, İstiklal Savaşı sırasında neleri var neleri yoksa altına çevirip Türkiye'ye gönderen Hint Müslümanları'nın bağışlarıyla karşılanmıştı. Mustafa Kemal Atatürk adına yatırılan bu sermaye, onun vasiyetine koyduğu şartlar sebebiyle, CHP tarafından temsil ediliyor bugün. 12 Eylül yönetiminin son verdiği bu uygulama daha sonra mahkeme kararıyla yeniden başladı. Şu anda, dokuz kişilik İş Bankası yönetim kurulunda tam dört üyesi bulunuyor CHP'nin: Mustafa Timisi, Mustafa Özyürek, Enis Tütüncü ve Erbaşar Özsoy… Yani, İş Bankası DMG ile ortak özelleştirme ihalelerine girerken, yönetim kurulundaki dört CHP'li üye de onay veriyor; önce, kimlerle konsorsiyum kurulup ortaklık yapılacağına, sonra da ihalede hangi rakama kadar çıkılacağına… KDV'si ile birlikte üç milyar doları bulan 3. GSM ihalesinde de, 1 milyar 260 milyon dolara üstlenilen POAŞ ihalesinde de CHP'li üyelerin imzaları bulunuyor… Bir başka ülkede siyasetle medyanın, bu ikiliyle bankacılık sektörünün bu denli içiçeliğine müsaade edilir mi acaba? Çok kuşkuluyum… Başka ülkelerde, banka, hissesine düşeni ödeyerek partiyi yolcu ederdi; bizdeyse, CHP, İş Bankası'nın yönetiminde ve ayrılmaya hiç mi hiç niyeti yok… Buna karşılık, Doğan Medya Grubu'na mensup gazeteci ve yöneticiler, İş Bankası'nda temsil edilen CHP'de politika yapıyorlar ve aaa ne büyük 'rastlantı', CHP'li üyelerin yönetiminde bulunduğu banka da CHP'li politikacıların eskiden bordrosunda oldukları medya grubu ile ortak özelleştirme ihalelerine giriyor… Hasan Cemal ve Ertuğrul Özkök'ün çıktıkları Katmandu gezisinden mutlu dönmelerini dilerim. CHP kurultayını kafalarına takmasınlar; mutluluklarını bozan bir sürprizle dönüşte karşılaşmazlar umarım…
tkivanc@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|