![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Yatırımın rengiOsmanlı devlet yönetimi, Anadolu'dan daha çok Balkan'lara yatırım yaptı. Çünkü Doğu Avrupa'nın geniş ovaları, Anadolu'nun bozkırlarına göre daha verimliydi. Ayrıca, Osmanlı'nın Avrupa topraklarında Hristiyanlar'ın çoğunlukta olması, devlet yönetiminin dikkat ve endişesinin bu coğrafyada yoğunlaşmasına yol açtı. Asya'daki Osmanlı topraklarında Müslümanlar çoğunluğa sahip oldukları için yönetim başta Anadolu olmak üzere, hiçbirinin elden çıkabileceğini düşünmüyordu. Sezai Karakoç'un dediği gibi: "Atalarımız, ruhlarının ta içlerinden, şuuraltlarının derinliklerinden biliyorlardı ki, Anadolu kaybedilmez." Çünkü Anadolu'nun elden çıkması, büyük bir çeşitlilik gösteren bütün Türk soy ve boylarının yok olması anlamına gelirdi. Osmanlı Devleti'nin üç kıtadan geri çekilmek zorunda kalması, bütün bir toplumu, büyük ölçüde ihmal ettiği öz yurduna yeniden döndürdü. Çok partili demokratik yönetimin güçlenmesinden sonra, Anadolu'nun üretim gücünün artırılmasına ayrı bir önem verilmeye başlandı. Seksenli yıllarda dışa dönük ekonomi politikalarının benimsenmesiyle, sermayeyi geniş tabana yayan "Çok Ortaklı Anadolu Holdingleri" Türk toplumunun üretim gücünü büyütmede lokomotif görevi yüklendiler. Sözkonusu holdinglerin başında gelen Kombassan, Yimpaş ve İttifak gibi kuruluşlar, Anadolu insanının Avrupa'da biriktirdiği kaynakları, Türkiye'ye çekerek, Anadolu'da Avrupalı şirketlerin yaptıkları yatırımlardan kat kat daha fazlasını gerçekleştirdiler. Ford ve Koç ortaklığına yatırım yapması için, İzmit'teki Seka arazisi karşılıksız verildi. Doğrusu benim bu tasarrufa çok fazla bir itirazım yok. Çünkü Türkiye'nin, Avrupa ülkeleri arasında en gerilerde olan üretim gücünün büyütülebilmesi için, büyük ölçüde yabancı sermayeye ihtiyacı var. İster Amerika'dan ister Japonya'dan, isterse de İsrail'den, nereden gelirse gelsin, gelen her kuruluş, Anadolu'nun gücüne güç katar. Bir ülkede uygulanan ekonomi politikalarının başarılı olabilmesi için herşeyden önce, üretim gücünün büyütülmesi gerekir. Üretim gücünün büyütülemediği ülkelerde ekonomik bunalımlarla birlikte siyasal bunalımların da önüne geçilemez. Sınırların önemini yitirdiği bir dünyada Türkiye'nin geleceği Ford'un yatırımları kadar, Kombassan'ın yatırımlarına da bağlıdır. Üstelik, Kombassan, Anadolu insanının Avrupa'da kazandığı tasarrufları yabancı sermaye olarak getiriyor. Bu yanıyla da Anadolu'ya Ford'dan daha büyük bir katkıda bulunuyor. Ford'un fabrikası Türkiye'de, ancak kârı Amerika'ya gidecek. Kombassan'ın ise, hem fabrikası, hem de kârı Türkiye'de kalacak. Dayatmacılıkla bir ülkenin üretim gücü artsaydı, Amerika'nın yanıbaşındaki Küba, Atlantik Okyanusu'nun Japonya'sı olurdu.
ngurdogan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|