YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yolsuzluk ve soruşturma komisyonları

Soruşturma komisyonlarında, siyasetin elbette yönlendirici bir rolü oluyor. Aksi takdirde, meselâ Kurtköy Komisyonu üyeleri, geçtiğimiz dönem Yılmaz'ın sorumlu olduğunu ilân ederken, siyasi dengeler değişince, farklı bir sonuca ulaşılır mıydı? Çiller de aynı şekilde Refahyol iktidarı ile birlikte, çeşitli soruşturma dosyalarından kurtuldu.

Demek ki, siyaseten suçlandılar... siyaseten aklandılar.

Yargının önünü açmak

Peki ortada hiç suç veya sorumluluk yok mu? Varsa, yargının önü nasıl açılacak?

Aslında bu işin çok kolay bir yolu var. Yüce Divan yerine, bakanlar ve başbakanlar, Yargıtay bünyesinde, özel olarak oluşturulacak bir heyet tarafından yargılansın. Yargılanma iznini gene, Meclis versin.

Soruşturma komisyonlarından vazgeçmek için bir sebeb mevcut değil. Çünkü komisyon raporları, Genel Kurul'u bağlamıyor. Sadece savcı iddianamesi niteliği taşıyor. Meclis'in kararı da, mahkûmiyet manâsına gelmiyor. Genel Kurul, yalnız "dokunulmazlığı kaldırıyor."

Milletvekillerinde artık bir sorun yaşanmıyor. Kamuoyuna mal olan davalarda ve daha ziyade akçeli işler söz konusu ise, Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu, yargının önünü hemen açıyor.

Aynı uygulama bakan ve başbakanlar için de geçerli olabilir.

Madde 100

Meclis soruşturmasını düzenleyen mevcut 100'üncü maddeye göre: "TBMM üye tamsayısının en az onda birinin vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir. Meclis, soruşturma açılmasına karar verdiği takdirde, 15 kişilik bir komisyon kurulur. Komisyon 2 ay ve uzatmayla 4 ay içinde raporunu hazırlar. Meclis, raporu öncelikle görüşür ve gerek gördüğünde üye tam sayısının salt çoğunluğu ile (276) Yüce Divan'a sevk kararı verir."

TBMM'nin danışmanlığını yapan, Anayasa profesörleri Ergun Özbudun ve Erdoğan Teziç'in değişiklik teklifinde, 100'üncü madde yeniden düzenleniyor: "Soruşturma açılmasına gene TBMM karar versin; iddianame yazıp ithamda bulunma hakkı, soruşturma komisyonu yerine, adli makamlara devredilsin. Bunun için Yargıtay'ın ceza dairelerinden biri görevlendirilsin. Bu itham Meclis'te görüşülsün, salt çoğunluk değil, basit çoğunluk bile, Yüce Divan'a sevk için yeterli sayılsın."

Gerçek aklanma

Teziç ve Özbudun, soruşturma komisyonlarını devreden çıkarıyor; buna mukabil Yüce Divan'da yargılamanın sürmesini istiyorlar.

Oysa, soruşturma komisyonları Meclis'in etraflıca bilgilenmesi açısından çok faydalı. Soruşturma komisyonları üyeleri derinlemesine malûmat sahibi olmalı ki, Genel Kurul'u da aydınlatabilsinler. Ama bence yargılama, siyasi tesirlere açık Yüce Divan yerine, sadece hâkimlerden oluşan Yargıtay bünyesindeki bir mahkemede cereyan etmeli.

Milletvekilleri konusunda bir teamül oluştu. Genelde, suçlama, düşünce ve ifade hürriyeti ile ilgili değilse, parti farkı gözetmeden dokunulmazlık kaldırılıyor.

Mesut Yılmaz da, hep akçeli işlerden suçlanıyor. Kaldırılsın dokunulmazlığı, Yargıtay bünyesinde kurulacak bir mahkemede yargılansın. Hatta özel bir mahkeme kurmaya da gerek yok; davası, suçun niteliğine uygun herhangi bir mahkemede görülebilir. Anayasa'nın 100'üncü maddesi bu şekilde değiştirilirse, Yüce Divan tartışması sona erecektir.

Yılmaz bir mahkemede yargılanırsa, gerçek anlamda temize çıkacaktır. Aksi takdirde, herkes, zihninde, siyasi dengelere dayanan bir "aklama" olduğu kuşkusunu taşır.

83'üncü madde

100'üncü maddenin yanı sıra, milletvekili dokunulmazlığı ile ilgili 83'üncü maddenin de değiştirilmesi isteniyor. Bence bu lüzumsuz. Çünkü kamuoyunda, suçluların kayrıldığına dair bir inanç varsa, bu inanç sade milletvekillerinden değil, bakan ve başbakanlardan kaynaklanıyor.

Özbudun ve Teziç'in 83'üncü maddenin değiştirilmesi teklifi bu yüzden gereksiz.

Teziç ve Özbudun, "Meclis'in kararı olmadıkça, milletvekilleri tutulamaz (gözaltına alınamaz), sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz" hükmünden "yargılanamaz" kelimesinin çıkarılmasını talep ediyor.

Gerçi bu şekilde yargının önü açılacak ama, yargının iyice siyasallaştığı bir ortamda, milletvekilleri, mübalağalı bir biçimde uygulanan Türk Ceza Kanunu'nun 159'uncu maddesi, 312'nci maddesi, Terörle Mücadele Yasası'nın 8'inci maddesi yüzünden mahkeme mahkeme dolaşmak zorunda kalacaklar.

Yok efendim, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin manevi şahsiyetine tahkir ettin!

Halkı kin ve düşmanlığa sevk ettin! Mezhepçilik, ırkçılık yaptın! Başörtüsü eylemine katıldın! Ülke bütünlüğü aleyhine konuştun vs!..

83'e dokunmağa gerek yok. Sorun 100'üncü maddeden kaynaklanıyor.

Aslında, Yılmaz ve Çiller, bazı tutum ve davranışlarıyla, kendileri bir takım iddiaların ortaya atılmasına zemin hazırladılar. Sadece siyaset müessir olsa, en çok soruşturma komisyonu, Erbakan veyahut Refahlı bakanlar hakkında kurulurdu.

Kurt hikâyesi

MHP, önemli bir noktada duruyor. Bakalım, hangi yamaçtan aşağı kayacak?

Daha önce bu sütunda anlattığım bir fıkrayı bu vesile ile tekrarlayayım: Kadın, ineğini kurtların saldırısından kurtarmak için, hocadan bir muska yazmasını rica eder. Hoca "Kurt sayısı fazla, bu kadar kuvvetli muska yazamam. Ankara'ya git. Orada Ecevit Hoca'yı bul. O, 126 kurdun birden ağzını bağladı. Aynı muskayı, senin için de yazsın" der.

Toplantılarda, "Ne olacak bu memleketin hali?" diye soranlara, yukarıdaki fıkra ile cevap veriyorum. "Muskanın tesiri geçerse memleket de kurtulur" diyorum.

Demirel'in de bir kurtlu fıkrası vardır. Kadının biri muska yazdırmak için hocaya gider. Hoca muskayı yazar yazmasına ama kurt ineği gene yer. Kadın perişan hocaya koşar ve dert yanar: "Tek ineğim vardı o da telef oldu. Muska fayda etmedi..." Hoca cevap verir: "Muskayı ters yazmışız. Ağzı yerine, arkasını bağlamışız. Yedi hayvanı ama bakalım nasıl çıkaracak"

Milliyetçi Hareket Partisi, bu blöfü de yutarsa, altından kalkması pek kolay olmayan bir durumla karşı karşıya kalacaktır.

......................

BİR AÇIKLAMA: FP milletvekili Osman Aslan, "Komisyon, Eyüp Aşık'ı suçsuz gördüğü için, Yılmaz'ı sorumlu tutmanın bir anlamı kalmadığını" söylüyor. "Eyüp Aşık korunurken, Yılmaz'ın Yüce Divan'a sevk edilmesini vicdanen kabul etmek mümkün mü?" diye soran Osman Aslan açıklamasını şöyle tamamlıyor: "Benden önce oy kullananlar 8'e 5 zaten Yılmaz'ı aklamıştı. Benim reyim sonuca tesir etmeyecekti."


8 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...