| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Cahit Zarifoğlu'nu anma gecesi7 Haziran günü akşamı Ankara'da Altındağ Belediyesi, Türkiye Yazarlar Birliği'nin de katkısıyla bir "Cahit Zarifoğlu'nu Anma-Şiir ve Müzik Gecesi" düzenledi. Akşam 20.30'da başlayan program gece 23.00'e kadar sürdü. Cahit'in şiiri, sanatı, kişiliği üzerine D. Mehmet Doğan, M. Atilla Maraş, Dr. Nazif Öztürk, Prof. Dr. Ramazan Kaplan ve ben söz aldık. Toplantıyı İhsan Işık yönetti. D. Mehmet Doğan, Cahit'in hayatını Mavera'dan önce ve Mavera'dan sonra olarak ikiye ayırdı ve onun içe kapanık bir dönemden dışa dönük bir döneme geçişinin özelliklerini vurguladı. M. Atilla Maraş, Cahit'in şiirindeki anlam yoğunluğu üstünde durdu, yorumlarını onun şiirleriyle destekledi. Cahit'in: "Topraktan geldik/Sırlarla geldik" beytinden hareketle onun şiirindeki metafizik altyapının tabiatına atıflarda bulundu. Dr. Nazif Öztürk de Cahit'in Yaşamak'ından yola çıkarak ve bu kitabın ilk cümlesi olan: "Ne çok acı var" cümlesinin sanatçı ve kişi olarak insana rehber olabilecek bir ilkeyi dile getirdiğini belirtti. Prof. Dr. Ramazan Kaplan da, kendisine bırakılmış olan kısa sürede, dinleyenlere âdeta bilimsel bir hitabet zevki yaşattı. Örtülü olmak, anlaşılması zor olmak ve anlamsız olmak arasındaki farklara değinerek Cahit'in şiirine yaklaşan Kaplan, bu şiiri deha çapında bir zihnin ürünü olarak yorumladı. Son iki konuşmacı, kendilerine bırakılmış olan kısıtlı zaman dezavantajını, konuşmalarıyla avantaja dönüştürmenin üstesinden geldiler. Konuşmalar Nuray Alacatlı, Hakan Yavuz ve Şerife Kır'ın Cahit Zarifoğlu'nun şiirlerinden verdikleri örneklerle zenginleşti. Cahit'in şiiri, aslında, inşat edilmeye uygun sanılmamasına rağmen, iyi yorumcuların seslendirmesiyle bu güçlüğün aşılmasının da mümkün olduğu böylece ortaya konulmuş oldu. Bir de Muzaffer Özdemir'in müziğini zikretmek istiyorum. Onu ilk bu toplantıda görüp tanıdım, adını da ilk kez orada işittim. Muzaffer Özdemir, harika bir bağlama ustası. Bağlamayı mızrapla değil, parmaklarıyla çalıyor ve bağlamayı yaylı tambur gibi tutup çalıyor. Parmakları bağlamanın teknesinde pek az duruyor, daha çok her iki eli de perdeler üstünde işliyor. Tek başına bir orkestra kurmuş, bendiri, darbukayı, bağlamayı, zili aynı anda çalıyor. onu dinlemenin ve tanımanın zevk olduğunu belirtmeliyim. Eveeet. Cahit üzerine, onun şiiri üzerine kafa yormuş biri sıfatıyla ne söyleyebilirim diye düşünürken, bir özelliğin daha öne çıkmak için kendini zorladığını farkettim. Aslında Cahit'in şiiri onun hayatından farklı değildi. Bu, daha önce, şiirinin içinde olan şair olarak üzerinde durduğum belirlemeden farklı bir şeydi. Aslında, Cahit'in kendisi de örtülü bir insandı. Onun çeşitli çevrelerde, çeşitli kimliklerle tanınıyor olması bize durumun bir ip ucunu veriyor. Cahit'in içinde yaşadığı öyle bir muhit olmuştur ki, oradaki insanlar onun şiir yazdığını bilmek bir yana, resmî adını bile bilmezlerdi. Onlar bizim Cahit diye bildiğimiz adamı Cem olarak tanırlardı. Fakültedeki hocalarıysa, onu, sanıyorum akademik geleneği hiçe sayan bir avare kafa olarak tanıyordu. Nitekim Rilke üzerine hazırladığı bitirme tezini bu gerekçeyle reddetmişlerdi. Cahit o tezi, sonradan referanslar kullanarak, fakat ana metinde fazla bir değişiklik yapmadan yeniden hazırlamak zorunda kalmış, fakülteden böylece mezun olabilmişti. Lise sonda da iki yıl edebiyat dersinden beklemesi kaderin bir ironisi sayılmalı değil mi? Cahit, açmaktan, açıklamaktan çok, örtmeye, gizlemeye değer vermiştir. Fakat böyle yaptığı, sanıyorum, kendisine bile gizli kalmıştır. Nitekim şiirinin kapalı olduğuna ilişkin her vurgulama karşısında buna hayret ettiğini görürdük. "Bunun neresi gizli? Bunun neresi anlaşılmıyor?" diye sorardı. Bana öyle geliyor ki, burada farklı bir sır vardı. Nitekim anlaşılması zor olan tek şair Cahit olmamasına rağmen, bu alanda nerdeyse yalnızca onun adı çıkmıştır. Bir Turgut Uyar veya bir Edip Cansever ya da son dönemin Behçet Necatigil'i sanki daha mı anlaşılır şiirler yazmışlardır? Hatta bir Oktay Rıfat'ın şiiri daha mı anlaşılırdır? Onların şiirleri de en az Cahit'inki kadar zor anlaşılır mısralarla doludur. Ama zor anlaşılabilirlik yalnızca ve özellikle Cahit'e mal edildiğine göre, buradaki zor anlaşılırlık ya da örtülülük farklı bir anlam içeriyor olmalıdır. Günümüz Cahit Zarifoğlu okuyucusu, onun şiirinde içkin bulunan örtülülüğün anlamına da nüfuz etmenin yolunu arıyor diye düşünüyorum.
rozdenoren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|