YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Evet, ben de MİT'e girdim"

Fatih Altaylı'nın MİT ajanı olduğu iddiaları ortaya atılıp dilden dile dolaşmaya başlayınca, Altaylı bir kere MİT'e gittiğini açıkladı. Hatta nasıl olduğunu da anlattı. Bunu biliyorsunuz. Bilmediğiniz ise, bir başka gazetecinin şimdi okuyacağınız anıları.

Gazeteci arkadaş, "Kaç yıl önceydi tam bilemiyorum, şimdi oturup hesaplamak lazım, aslında tarih önemli değil" diyerek konuya girdi ve anlattı. Yedi-sekiz sene öncesiymiş.

- Eski model bir arabam vardı. Sık sık arıza yapardı. Benzin göstergesi de çalışmazdı. İbre bir yere takılı kalmış öylece dururdu. Bir gün evden işe doğru gidiyorum. O vakitler Batıkent'te oturuyorduk. Derken araba öksürmeye başladı. Anladım ki benzin bitmiş. Ama yakında istasyon falan yok. Bakalım ne kadar gidecek derken, kafa sallaya sallaya tak etti durdu. Durduğu yer tam MİT girişinin karşı tarafı. En sağa itekledim. Orada bir de kamyonet vardı. Baktım adam lastik değiştiriyor. Ne yapacağımı düşünürken, karşıdan iki 'eleman' çıktı geldi. Başladılar beni ve lastik değiştiren kamyonet şoförünü sorgu-sual etmeye. Ne dediysek inandıramadık. Öteki pazarcıymış. Aldılar bizi içeri. Kimlikleri istediler. "Başka yer bulamadınız mı? İkiniz birden nasıl aynı yeri seçtiniz? Kasada ne var, bunların hepsi patlıcan mı gerçekten? İbre niye çalışmıyor? Vay ibre vay! Baktırsana kardeşim! Hangi örgüttensiniz bakalım..." gibi sorularla iç kısımda bir saate yakın tuttuktan sonra "Hadi gidin bakalım" deyip saldılar. İşte benim MİT'e girişimin hikâyesi budur.

Kendisine gelmeyen mektubu açmak

Adliye koridorundaki panoda mahkemeye gireceklerin isim ve davaya konu olan suçları liste halinde yer alıyor.

Muhabirimiz İdris Saruhan, o panoda gördüğü bir suçtan bahsetti. Adamın suçu "Kendisine gelmeyen mektubu açmak".

Gelmeyen mektubu nasıl açtı diye düşünmeyin. Aslında konu, başkasına gelen mektubu açmak. Dolayısıyla, haberleşme özgürlüğünü engellemek, kişinin özel alanına girmek.

Baskı altında ifade

Mumcu'nun katilleri diye yakalananlar, karakolda söylediklerinden daha mahkemeye gitmeden şaşınca, savcı suçsuz olduklarını ilan ediverdi.

Suikastle alakaları yokmuş. Bu haber, herkesi şaşırttı. En çok da 'köktensalak' medya organlarını.

Sık sık duyduğumuz bir gerekçe çıktı karşımıza. "İfadelerin baskı altında alındığı..." Ne demekse bu, nasıl bir baskıysa...

Bilen biliyor ama, doğrusu öğrenmek istemiyoruz. Hem de hiç.

Bundan sonrası için, ufak ya da büyük herhangi bir suçlamayla yolu karakola düşenlere acizane bir tavsiyede bulunalım.

Hiçbir baskıya maruz kalmadan, her türlü suçlamayı kabul etmeli herkes. "Onu ben yaptım, şunu ben yaptım..." Ne sorarlarsa.

Böyle olunca ne olacak? İşler tersine dönecek. Sorgulayanlar rica edecekler sanık konumuyla orada bulunana: "Lütfen söyle, hangilerini sen yapmadın? Uğraştırma bizi..."

Bir sır daha lazım

Ağca'yı Papa çoktan affetmişti; İtalyan Cumhurbaşkanı da affedince, ülkesine bir gece ansızın geliverdi.
Türkiye'de de on yıla yakın hapis yatacak. Az değil.
Bir "sır" daha yok mu ki, bu cezası da birkaç yıl içinde affedilsin.


Faks: +90 (212) 613 14 92 - 93
16 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...