YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Neden hep mazlum?

"Neden hep mazlum?" sorusunu, bundan 15 yıl önce, yayın yönetiminde bulunduğum Altınoluk dergisinin kapak sözünde kullanmıştık. Kapakta elleri kolları bağlanmış Filistinli bir çocuk ve yaralanmış Mescid-i Aksa fotoğrafı vardı, üzerinde de bu yazı... Altınoluk'un Ağustos sayısını da, "Gerçekten Bir İslam Dünyası var mı?" gibi sarsıcı bir soru çerçevesinde hazırlama düşüncesindeydik. Bunlar, mahkumiyet ölçüsünde yaşanan acıların yansıması idi.

Bugün aynı mealde bir sözü, Malezya'da, İslam Konferansı Örgütü'nün 27. toplantısında, Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in ağzından duyuyoruz. Cem, Bosna-Hersek, Kosova, Filistin, Kıbrıs, Keşmir, Batı Trakya, Irak ve Azerbaycan'da yaşanan acıları örnek göstererek şunları söylüyor:

"Bu bölgeler çocukların kötü beslenmeden ve ilaçsızlıktan hayatını kaybettiği, binlerce kişinin etnik temizliğin kurbanı olduğu, adaletsizliğin yaşamın gerçek bir parçası olduğu bölgelerdir. Akla gelen soru, çatışmanın bir tarafı Müslüman'sa neden hep kaybeden taraf Müslümanlar?"

Evet, on yıllardır hayati soru bu... "Çatışmanın bir tarafı Müslüman'sa neden hep kaybeden taraf Müslümanlar?"

Bu sorunun muhtevası kadar, bir Türk Dışişleri Bakanı tarafından seslendirilmiş olması da önemli. Hatta muhtevasından daha önemli. Çünkü bu muhtevada sorular, onlarca yıldır soruluyor İslam ülkelerinde... Ama bir Türk Dışişleri Bakanı'nın bu soruya sahip çıkmasının ağırlığı farklı.

Tabii, eğer Sayın Cem'in sorusu, gerçek bir sahiplenişi ifade etmekte ise...

Bu soruya farklı cevaplar verilebilir kuşkusuz. Üzerinde derin derin düşünülmesi gerekiyor. Belki temel sorusu bu, İslam dünyasının... İslam Konferansı Örgütü'nü gayesine matuf kılacak olan da, bu sorunun cevabını araştırma yolunda atabileceği adımlar...

İsmail Cem, sadece soru sormakla kalmıyor kuşkusuz. Bir cevabı da var: Ona göre, "Bu sonuç, İslam ülkelerinin gerektiği gibi işbirliği yapmamasından kaynaklanıyor ve çözüm de çok daha etkili bir örgüt ve genel sekreterliğe sahip olmakta yatıyor."

"İslam ülkelerinin gerektiği gibi işbirliği yapamaması" ve "etkili bir örgüt ve genel sekreterlik oluşturamaması" Sayın Cem'in altını çizdiği iki zaaf.

Burada hemen bir dileği seslendirme gereği duyuyorum: Dilerim Sayın Cem'in İKÖ'yü bu ölçüde sahiplenişi, Türkiye adına genel sekreterliği üstlenme talebimizin bir uzantısı olmasın ve gerçek ve kalıcı bir sahipleniş özelliği taşısın.

Sayın Cem'in sorusuna, ev sahibi Mahatir Muhammed'in açılışta yaptığı konuşmada da cevaplar vardı. Demek aynı acı dolaşıyordu İslam ülkelerinin yüreğinde. Burada Mahatir'in de çarpıcı bir paragrafını sunmak istiyorum.

"Çözüm bizde: Eften püften konuları büyütüp İslâm'a yönelik gerçek tehdide gözlerimizi kapayabileceğimiz gibi İslâm dâvâsını ve 'ümmet'i savunup değerlerini yaymaya çalışma gücü ve becerisine de biz sahibiz. Başkalarını suçlayabiliriz tabii, ama esas suçlanması gerekenler biz Müslümanlarız. Allah Kur'an ve Hadis'i bize rehber olarak gönderdi, Peygamber'i ile bizi birleştirip hidayete kavuşturdu. Onun sözlerine kulak tıkayan bizleriz..."

Mahatir, belki daha İslami bir terminolojiden yola çıkarak, Cem'in seslendirdiği "İslam ülkelerinin gerektiği gibi işbirliği yapamaması" zaafını, "ümmet" oluşumunda gösterilen zaaflara bağlıyor. "Ellerimizi Peygamber buluşturmuştu, biz O'nun sözlerine kulak tıkıyoruz."

İfade o veya öteki, ama işin özünde, İslam ülkelerini bir araya getiren kurumların, ortak bileşkelerini gerçek anlamda hayata geçirememe problemi olduğu ifade edilmiş oluyor.

Belli ki, "İslam eksenli" birliktelikler, nihai planda, İslam ortak paydasından yola çıkarak oluşturulan yapılar. Mahatir, açık konuşuyor ve "ümmet" diye tanımlıyor bu birlikteliği. İslam Konferansı Örgütü, kim ne derse desin İslam'ın "ümmet şuuru"ndan yola çıkarak oluşmuş bir yapı. Belki soru da tam burada: Acaba herkes, aynı ortak paydayı aynı samimiyet ve tutarlılıkla dikkate alıyor mu?

Bu soru özellikle ülkemiz için anlamlı. İslam Konferansı Örgütü'nü ciddiye alıyoruz. Önemsiyoruz. İçinde bulunmayı Türkiye'nin uluslararası çıkarları açısından hayati buluyoruz. Hatta bir adım daha atıp, bu örgütün genel sekreterliğini almak için çaba sarfediyoruz. Acaba biz İslam ortak paydasını böyle bir uluslarası işbirliğinin inşasında ne kadar belirleyici değer olarak görüyoruz? Yani "ümmet şuuru" bizim için ne kadar anlamlı?

Bu, Türkiye'de üzerinde düşünülmesi gereken bir soru; şunun için:

Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş'in bir konuşması oldu. Sayın Ateş'in "vatan savunması"na ilişkin hassasiyetine diyecek bir şey yok. Ama mesela şöyle bir ifade üzerinde daha çok düşünmek gerektiği açıktır. Sayın Komutan, "bizi millet anlayışından ümmet anlayışına götürmek isteyen vatansız akılsızların çabalarındaki gizli ve kirli emeller..."den söz ediyor. Bu değerlendirmede, millet anlayışı ile ümmet anlayışının çeliştiği, ümmet anlayışına yönelmenin "vatansızlık, akılsızlık, gizli ve kirli emel sahibi olmak" anlamına geldiği gibi yaklaşımlar var. Bu değerlendirmelerin içinden, "ümmet" fikrine karşı amansız bir savaş verme zarureti çıkıyor. Soru şu: Acaba Sayın Dışişleri Bakanı da millet fikri ile ümmet fikrinin mutlak manada çelişir kavramlar olduğunu mu düşünmektedir ve bu değerlendirmeyi İslam Konferansı Örgütü toplantısına götürebilir, orada kendi çizgisine destek isteyebilir miydi? Sanmıyorum.

Ve sanıyorum ki, İKÖ'den beklenen faydanın sağlanamamasında da, Türkiye veya başka kimi İslam ülkelerinin, bu alandaki değer belirsizliğinin yoğun etkisi var.

Burada son bir not. Sayın Cem'in konuşmasında mazlum İslam ülkeleri sayılırken, Çeçenistan'ın adı geçmiyor. Neden Sayın Cem? İçinizi yoklayın, belki başlangıçtaki sorunuzun cevabı oradadır.


30 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...