YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bir cenaze namazının düşündürdükleri

Bir

- "Cumartesi 19 Kasım sabahının erken bir saatinde, Diyanet İşleri Reisi Prof. Şemsettin Yaltkaya; sarayda toplanan milletvekilleri, ordu mensupları ve Cumhurbaşkanlığı maiyetinin kurduğu saf önünde Atatürk'ün cenaze namazını kıldırdı." (

Emekli Büyük Elçi Seyfullah Esin'in 1975'de yayımladığı hâtıralarından muktebes bu kısa paragrafta iki küçük hata var. Birincisi, Yaltkaya'nın adı Şemsettin değil, Şerefeddin'dir. İkincisi, 1938'de Diyanet İşleri Başkanı Yaltkaya değil, Rifat Börekçi idi.. (Kendisi bu makama 1942'de tayin olunmuştur.)

Cenaze namazıyla ilgili ilk elden verdiği çok önemli bilgilere rağmen, Esin'in hatıralarında eksik kalan cihet, cenaze namazının nasıl kılındığını yazmamış olmasıdır.

İki

Kaynakların çoğu bu konuyu suskunluk geçiriyorsa da Riyaset-i Cumhûr İnce Saz Heyeti Şefi Binbaşı Hâfız Yaşar Okur'un 1993'de yayımlanan hatırâtında yer alan bilgiler sayesinde bu eksikliği telafi edebiliyoruz:

- Diyanet Reisi Şerefeddin Yaltkaya, otomobilin içinden, başında sarığı olduğu halde çıktı. Hemen karşıladım. Muhafız Bölümü Kumandanı beyin odasına aldım. Alt kat salonda bir faaliyet başladı. Ve Ata'mın cenaze namazının nasıl kılınacağını bir kağıdın üzerine yazmış, bana verdi. (...) Biraz sonra namaza başlamak üzere, kesîf bir cemaatle, Saray'ın salonunda Diyanet Reisi Şerefeddin Yaltkaya, Ata'mın sandukasının başına geçti ve ben de arkasında durmakta idim. Şerefeddin Yaltkaya'nın işareti üzerine, yüksek sadâ ile, namaza başlamak üzere iken, "Allah için namaza, Meyyit için duaya, Uyun imama, ey hâzirûn" diye seslendim. Diyanet Reisi, yüksek sadâ ile "Tanrı Uludur" diye namaza başladı ve ben de tekbirler alarak yaşlı gözlerimle sevgili Ata'ma son vazifemi îfa ettim."

Şerefeddin Yaltkaya'nın Türkçe İbadet dâvâsının samimi taraftarlarından olduğu ve 1935'de bu konuda bir fetva kaleme aldığı, Diyanet İşleri Başkanlığı sırasında (1942-1947) Cumhurbaşkanı'nın emriyle bu konuda hazırlıklar yaptığını bilenler için, cenaze namazını kıldırmak vazifesinin kendisine verilmesi ve namazı Türkçe olarak edâ etmesi şaşırtıcı değildir. (O yıllarda ezanın bütün ülkede Türkçe okunduğu unutulmamalıdır.)

Üç

Bu konuda bir de bir gazetecinin (Asım Us'un) 1966'da yayımlanan hatıra notlarına bakalım:

- "Atatürk 'laik' olduğu için cenaze namazını da resmî merasim dışında olarak kendi ailesi kıldıracaktır. Hükümet'in bu husus ile alâkası bulunmayacaktır. Ailesi cenaze namazını Dolmabahçe Camii'nde kıldıracaktır."

Son karar gerçekleşmemiş ve namaz Dolmabahçe Sarayı'nda kılınmıştır.

Hatırlayacak olursanız, 28 Şubat sürecinde gündem Türkçe İbadet tartışmalarıyla sarsılırken, projeyi seslendirmekle görevli zevattan hiç kimse bu uygulamadan destek almaya çalışmamış; sadece kadınların cenaze namazlarına katılmaları meselesi öne sürülmüştü.

Geçen, o devrin etkili isimlerinden birinin cenaze namazında ön sıralarda saf tutmuş kadınların görüntülerine tesadüf edince, cenaze namazının niçin Türkçe kılınmadığını düşündüm.

Kim ne derse desin, yine de vasiyetine uyulmalıydı.

Fakat burası Türkiye... Mina Urgan'ın da vasiyetine uyulmamıştı.


30 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...