Ne başkanlar gördük

Belediye başkanlarının Meclis'e kadar uzanan eylemleri hala konuşuluyor. Ama başkanların Meclis'e kadar dayanmaları da pek sorun çözmedi gibi.

Aslında merkezi idarenin yerel yönetimleri sık boğaz etmesi, ehem-mühim sıralamasında belediyeleri sürekli gerilere atması, hele hele başkan partisinden değilse onu iyiden iyiye hasım gibi görmesi, neredeyse Türkiye'deki çok partili hayatla yaşıt bir olgu. Bu "merkezi hastalığın" tavan yaptığı kimi dönemler de mebzul miktarda. Yakınlarda - ve hatta halen de - RP ve sonrasında FP'li belediye başkanlarının, zaman zaman da HADEP'li belediyelerin çektikleri hepimizin aklında. Bazen bu tutum, "para vermemenin" ötesine geçerek siyasi bir linç kampanyasına da dönüşebiliyor. Recep Tayyip Erdoğan'a yapılanlar herkesin aklında ve tam da bir rezalet, tam da bir hukuk cinayeti.

"Bakanlığın önüne yatarım"

Geçmişte, "eylem koyan başkan" örneğini had safhada sergileyen isimlerden birisi de ANAP'tan Bilecik Belediye Başkanlığı'na seçilen Mehmet Seven olmuştu. Seven, hem de kendi hükümeti döneminde bakanların duyarsız tutumları nedeniyle, "Bilecik'in makus talihini yenmede" bir türlü istediği performansı tutturamıyordu. Seven'e göre bunun en büyük mesullerinden birisi ise Bayındırlık Bakanı Safa Giray'dı. Seven, 1985'de birgün, yine Meclis'e gelmiş, aciliyeti olan belgeleri imzalatmaya çalışıyordu. Ancak Safa Giray oralı olmamıştı. Seven bunun üzerine, "İmzalamazsan, bakanlığın önünde yatarım" demişti. Tabii, Giray bu resti ciddiye almamış, Seven ise dediğini yaparak tam üç gün bakanlığın önünde yatmıştı. Üçüncü gün ise merhum Özal'ın da ilgilenmesiyle sonunda belgelerini imzalatarak Bilecik'e dönmüştü. Döneminde, ilk yıkımı babasının evinden başlatmak gibi ilginç icraatlara da imza atan Seven, bir defasında da işlerini savsakladığı için Meclis kulisinde yine ANAP'lı bir bakanın yakasına sarılmıştı.