YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bilim haritasının neresindeyiz?

Başkan Clinton ve Başbakan Tony Blair'in vücudun DNA haritasının çıkarılmasıyla ilgili buluşu bütün dünyaya büyük bir gururla duyurduklarını biliyoruz. Clinton dikkat çekici bir ifadeyle "Tanrı'nın yaşamı yarattığı dili öğreniyoruz" diyor. Burada ister istemez insanın hatırına bu dili öğrenmede Türk bilim adamlarının nerede durdukları sorusu geliyor. Hepimiz biliyoruz ki Türk bilim adamları bu projenin her hangi bir yerinde mevcut değiller. Belki Batı'daki araştırma kurumlarında ve üniversitelerde bu araştırmada rol alan birkaç bilim adamımız olabilir. Benim burada söylemek istediğim Türk üniversitelerinin ve araştırma kurumlarının bu buluşun her hangi bir yerinde olmadıklarıdır.

Peki neden yoklar? Allah farklı bölgelere ve milletlere göre farklı beyinler yaratmadığına göre bilimsel araştırmalar bakımından ikinci belki de üçüncü ligde olmamızın bize özgü sebepleri olmalı. Nedir bu sebepler?

Ülkemizde yaşanan bilimsel kısırlığı tek bir sebebe bağlamak mümkün değil; birbirine bağlı birçok sebebi var bunun. Daha önceki yazılarımızda eğitimimiz nasıl resmi süzgeçten geçmiş bilgileri vermek, sadece bu bilgileri vermek üzere planlandığından bahsetmiştim. Bunları tekrar edecek değilim. Burada üniversitelerde araştırma azlığının sebepleri üzerinde durmak istiyorum.

Bilindiği gibi ilmi araştırmaları yapan kurumlar esas itibariyle üniversiteler ve buralarda kurulan araştırma merkezleridir. Türkiye'de üniversiteler esas itibariyle ilmi araştırma yapmak üzere planlanmış değildir. Mümkün olduğu kadar çok öğrenciye yüksek öğrenim yaptırmak üzere planlanmıştır. Bu sebeple de mevcut veya yeni kurulan üniversitelerde öncelik araştırmaya değil tedrisata verilmiştir. Bir üniversite ne kadar çok öğrenci alırsa o kadar başarılıdır. Verdiği öğretimin kalitesi ikinci planda gelir. Anadolu'yu üniversitelerle donatmakla övünüyoruz. Bu övünme üniversite kampüsleri anlamında doğru, ama kaliteli eğitim yapan, araştırmalarda bulunan kurumlar anlamında -istisnaları olmakla birlikte- doğru değil. Çünkü yeni kurulan bu üniversitelerin rektörlerinin önemli bir kısmının birinci önceliği bina yapmaktır. Önce fakülte binaları, arkasından görkemli bir rektörlük binası inşa edilir, sosyal tesisler kurulur. Son olarak kütüphane ve labaratuvar yapımına ve içinin donatılmasına sıra gelir. Çünkü rektörün başarısı değerlendirenler kütüphanenin veya labaratuvarların zenginliğine, bilimsel araştırmaların sayısına veya kalitesine göre değil, kampüslerin görkemine, öğrencilerin fazlalığına ve hakim ideoloji noktasından uyumuna göre değerlendirirler. Bizde önemli olan kafanın içi değil, dışıdır.

Mesele kaynak kıtlığı meselesi de değildir; kaldırım taşlarını her iki senede bir yenileyecek, renklerini değiştirecek kaynağı bulabilen bir ülke isterse seviyeli eğitim veren ve araştırma yapan üniversiteler de kurabilir, zengin kütüphaneler tesis edebilir, bilim üreten araştırma merkezleri kurabilir. Mesele kaynakların bilinçli veya bilinçsiz yanlış yerlerde kullanılmasıdır. Bizim Milli Kütüphane'deki toplam kitap sayısı 1.5 milyon civarındadır. Gelişmiş ülkelerdeki iyi üniversitelerin hiçbirisinin kütüphanesi 2 milyondan aşağı kitaba sahip değil. Türkiye'nin bütün kütüphanelerinde yaklaşık 13 milyon kitap var. Sadece Harvard Üniversitesi kütüphanelerinde 14 milyon kitap bulunuyor ve buna her sene 250 bin yeni kitap ekleniyor.

Üniversitelerdeki araştırma merkezlerinin çoğunun işlevsel bir özelliği yok; dostlar alışverişte görsün, eksikliği göze çarpmasın diye kurulmuş durumdalar. Kaldı ki imkanları bulunan ve fonksiyonel olan araştırma kurumlarının başındakiler bile birinci önceliği araştırma projelerini realize etmeye değil, fiziki şartları ve binaları iyileştirmeye veriyorlar. Çünkü iltifat bunadır. Siz hiç bir bilimsel araştırmanın sonucunu duyuran, bir araştırmayı teşvik eden devlet adamı gördünüz mü? Onlar kurdela keser bina açarlar. Öyle olunca da bilime öncelik vermesi gerekenler de önceliği bina yapımına veriyorlar.

Yakın bir gelecekte en görkemli kampüsleri olan üniversitelerimiz olacak, ama dünyaya gururla duyuracağımız ilmi başarılarımız olmayacak. Ne gam, biz de kampüslerimizle övünür, gurur duyarız. Bilim haritasında yerimiz olmasın, görkemli binalarımız dünya haritasında yer tutacak ya...


30 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

M. Akif Aydın

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...