YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Cinuçen Tanrıkorur da sonsuz yolculuğa çıktı!..

Geçen pazar günü, sadece müzik konuşup, müzik dinlemek üzere, Dragos'da, Burhan Tuncel'in evinde toplandık.. Bu ev, rahmetli Hasan Ali Yücel'inmiş başlangıcında..

Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel de bir besteciydi. Suzinak makamındaki şarkısını bilmeyen var mıdır?

"Sen bezmimize geldiğin an neler olmaz

Aşkın beni sermest ediyorken keder olmaz

Ölsem de senin uğruna canım heder olmaz

Sen saçlarını ördüğün akşam seher olmaz."

Burhan Tuncel'in evinde, akşamüstü başlayıp, sabaha karşı bitirdik müzik dünyasındaki geziyi.. Fahreddin Çimenli'nin hiç yorulmayan yayının, tanburdan çıkardığı seslere yine şaşırdık.. Adnan Mungan'ın, bir enstrüman gibi kullandığı sesi, yine büyüledi hepimizi.. Doğan Dikmen, yine hiç duymadığımız besteleri yorumladı..

Ve o gece, hep Cinuçen Tanrıkorur'un kulağını çınlattık. Onu hastanede ziyaret edenler, Cinuçen Bey'in "artık yoruldum" dediğini naklettiler..

Sonra Mithat Yılmazel, kanunun tellerine dokunup, Cinuçen Tanrıkorur'lu bir Hüzzam'a geçirdi faslı..

Sözleri Fahri Tüzün'e ait olan, ölümsüz Cinuçen Tanrıkorur şarkısını, hep bir ağızdan söyledik..

"Ettiğin cevri bile kendime nimet bilirim

Küsemem bahtıma ben, sevmeyi kısmet bilirim

Eremem vaslına, lakin erebilsem de yine

Doyamam vuslatına, kendimi hasret bilirim.."

Cinuçen Tanrıkorur'la benim de kişisel dostluğum oldu.. Evimin duvarlarında, hala onun sesi ve udunun nağmeleri var.. Kimbilir kaç kez, "ne olur bir daha söyleyin" diyerek, ondan "Günaydınım, narçiçeğim"i dinlemişimdir..

Önce, Fevzi Halıcı'nın güftesine kaynak olan Hint efsanesi "Anarkali"yi anlatırdı..

Anarkali, halktan bir gence aşık olan Hintr prensesi.. Anarkali'nin babasının askerleri, bu iki genci yakalar.. Ve güzel prensesi, diri diri duvara gömerler. Prensesin gömüldüğü yerde, baharda nar çiçekleri açmaya başlar. Zaten Hint dilinde "Anarkali", nar-çiçeği demekmiş..

Cinuçen Tanrıkorur, bu efsaneyi anlattıktan sonra udunun tellerine dokunur ve Yesari Asım'ı hatırlatan üslubu ile, Kürdilihicazkar şarkısına başlardı..

"Şavkıması sana doğru yolların
Sana doğru denizlerin çağrısı
Çırıl çırıl ötelerde bir güzel
Günaydınım nar çiçeğim sevdiğim

Vurdum tellerine seni sazımın
Sende anahtarı alınyazımın
Yağmur yağdı serpil yalnızlığıma
Günaydınım nar çiçeğim sevdiğim."

Geçen pazar hep Cinuçen Tanrıkorur'u andık.. Doğan Dikmen, "Narçiçeğim"i de söyledi.

O akşam dostlarla, "çarşambaya Cinuçen Bey'i hastanede ziyaret edelim" diye sözleştik.. Onlar gitti, ben yetişemedim.. Ve akşam, onun ölüm haberi geldi..

Şimdi bu yazıyı yazarken, onun, üzerinde bana ithaf yazısı olan kasetini dinliyorum.. "Pek muhterem dost Mehmet Barlas Beyefendi'ye, muhabbetle" diye yazmış.. Hoparlerden duygulu sesi, yaşıyormuş gibi geliyor..

Şeddisaba'yı, Evcara izliyor.. Güfte yine Fevzi ...................'dan:

"Hasretin gönlümde arlık bir ateşten perdedir

Görmüyor pek gözlerim neyler, kudümler nerdedir.

Çok değil aşkınla mahzun, hem perişan olduğum

Aşikâr gönlüm senin var olduğun yerdedir.."

Cinuçen Tanrıkorur 1938 İstanbul doğumluydu.. İtalyan Lisesi'ni ve DGSA Yüksek Mimarlık Bölümü'nü bitirdikten sonra, kendini tamamen müziğe verdi.. 22 yıl TRT'de, ud sanatçılığı ve yöneticilikler yaptı.. Sonra Konya Selçuk Üniversitesi'nde Müzik Eğitimi Bölümünü kurdu..

270 dolayında bestesi, "Ud Metodu" kitabı ve sayısız konseri vardı..

Bir büyük usta ve içten, tatlı bir dosttu.. Onu rahmetle anacağız hep..

ŞAKA

Öyle bir suç yok!..

Fransa'da Aix En-Province Mahkemesi Çakıcı'nın "Türkbank"dan da yargılanabileceğine ilişkin yeni kararlar almış..

Hayret.. Bu Fransız adliyesi uyuyor galiba!..

TÜRKBANKIN olayı, bizim Meclis'te aklandı.. Fransızlar bunu bilmiyor mu?

Çakıcı sadece "şeriatçılık"tan yargılanabilir.. Tabii, öyle bir fiili varsa..

ACI TEBESSÜM

Uzatıp, tadını kaçırdığımız şeyler..

Bu fıkrayı daha önce de yazmıştım.. Unutmuş olanlar için tekrarlıyorum..

Temel, bir eve davet edilmiş.. Yemekten sonra, kendisine taze incir ikram etmişler..

Hayatında ilk kez gördüğü bu meyvayı çok sevmiş Temel.. İncir tabağını boşaltmış.. Ama mahcup bir kişiliğe sahip olduğu için, incirin adını soramamış..

Aradan bir yıl geçmiş.. Temel yine aynı eve davet edilmiş..

Aklında hep, o bir yıl önce yediği lezzetli meyva varmış..

Utana utana, ev sahibine dönmüş,

-Geçen yıl bana bir şey ikram etmiştiniz. Ondan yine verecek misiniz, demiş..

Ev sahibi geçen yıl Temel'e ne ikram ettiklerini hatırlamamış.. Sormuş Temel'e..

-Nasıl birşeydi geçen yıl yediğiniz?

Temel anlatmış..

-Dışı yeşil ile kahverengi arası bir renkteydi.. İçi yumuşaktı, minik çekirdekleri vardı..

Ev sahibi "herhalde patlıcan ikram etmişiz" diye düşünmüş.. Temel'e bir tane patlıcan vermiş..

Temel ısırmış patlıcanı.. Yüzünü buruşturup, söylenmiş..

-Siz bunu hem uzatmışsınız, hem de tadını kaçırmışsınız!..

KISSADAN HİSSE: Bizim Türkiye'de hem uzatıp, hem de tadını kaçırdığımız o kadar çok şey var ki, Temel bile hayal edemez bu kadarını..


30 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...