YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Türkiye'de Kemalist uygulamalar

Türkiye'de garip şeyler oluyor. Bunca mücadeleye rağmen, irtica tehlikesi (!!!) bir türlü sona ermiyor. Şimdi de 8 yıl kesintisizden sonra, 12 yıl kesintisiz temel eğitimi başımıza çıkardılar. Ne olacağı tam belli değil. Arada hiç diploma almadan 12 yıl mı okuyacak çocuklar?

Başarısızlık

8 yılda büyük bir başarısızlık sergilenmişken, 12 yılın nasıl altından kalkacaklar?

Hürriyet'te çıkan bir haberi hatırlatmak isteriz: "Taşımalı sistem, 15 bin 550 köy okulunun tümüyle kapanmasına yol açtı. Öğrenci mevcudu 40'ın altında kalan 27 bin 998 okuldan 635 bin 721 öğrenci merkez okullara taşındı. Maliyet 76 trilyon lira. Yaşları 6-9 arasında değişen onbinlerce çocuk, sabah erken saatlerde yollara düştü." (Nisan 2000)

İmam Hatiplere kız çocuk almamak gibi parlak zekâ ürünü tekliflerle de karşılaşıyoruz. "İrticacıların" elindeki yurtlara da el konulacakmış.

Meydanı boş buldular at koşturuyorlar. Dindarlarla uğraşacaklarına, ülkeyi baştan başa saran ahlâk buhranının sebeblerini araştırsalar ya.

Belgeler

Türkiye, din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan çok sayıda belgeye imza attı.

Helsinki nihai bildirisi (1975): "...İmzacı devletler, kişilerin dinini öğrenmesi ve öğretmesine, yalnız veya cemaat halinde bu dini uygulamasına saygı gösterir."

Madrid belgesi (1983): "Herkes vicdanı doğrultusunda, dinini öğrenip, öğretebilir. Bu dini yalnız veya cemaat halinde uygulayabilir. Devletler din ve vicdan hürriyetini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür."

Viyana belgesi (1989): "Herkes istediği dilde, tek başına veya toplu halde, dinî eğitim almak veya vermek hakkına sahiptir. Anne ve baba, kendi inançları doğrultusunda çocuklarına istedikleri dinî ve ahlâki eğitimi verebilir. Şahısların ve cemaatlerin, kutsal kitaplara, dini yayınlara ve dini uygulama ile ilgi her türlü kitaba, her dilde sahip olma hakkı mevcuttur."

Kopenhag belgesi (1990): "Herkes, düşünce, din ve vicdan hürriyetine sahiptir. Bu hürriyet, dinini yalnız veya topluca uygulama, kamu veya özel sahada inancını dışa vurma ve ibadet etme hakkını ihtiva eder. Söz konusu hürriyetler, ancak, uluslararası standartlara uygun olarak kısıtlanabilir."

Bu belgelerin ışığı altında yaşananlara bakınca, rezalet daha iyi ortaya çıkıyor. Türkiye, çağdaşlık adına çağdışı bir manzara sergiliyor.

Esere onay

Bazı misallerle konuyu açayım:

Fethullah Gülen'in kitaplarına onay veren Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki inceleme komisyonu üyelerinin görevden alınması istendi. Oysa yukarıdaki belgelerden anlaşılacağı üzere, herkes her türlü dini neşriyatı, istediği dilde okuma hakkına sahiptir. Gülen'in kitaplarında kanuna aykırılık bulunmadığına göre, onay verenleri cezalandırmak, uluslararası standartlara ters düşen bir uygulamadır.

Milli Eğitim Bakanlığı İnceleme Yönetmeliği'nde uyulacak esaslar belirlenmiştir: "Zararlı görülen ideolojileri telkin eden ve siyasi propaganda niteliği taşıyan neşriyat yasaktır."

Kur'an-ı Kerim'e ve İslâm'ı anlatan kitaplara herhalde ideolojik ve zararlı eser diyemeyiz.

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bir başka belge geçti elimize:

Konu: Personelin parmak izi alınması.

"Başkanlığımız arşivinde bulundurmak ve olası bir olumsuzluğa karşı kullanılmak üzere bütün personelin parmak izi alınacaktır."

İmza: Talim Terbiye Kurulu üyesi, Başkan yardımcısı Salahattin Meydan.

Türkiye, bir polis devleti olma yolunda tam gaz ilerliyor.

Gürüz'ün yazısı

15 Eylül 2000'de, Üniversite rektörlüklerine gönderilen YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün yazısı:

"Türbanlı olarak üniversiteye gelmek, üniversitenin huzur ve sükûnunu bozan, siyasi ve ideolojik bir eylem ve Yüksek Öğretim Kurumu'ndan çıkarılmayı gerektiren bir fiil olarak kabul edilmektedir. Nitekim YÖK, Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nin kurumdan çıkarma cezasını gerektiren disiplin suçlarını düzenleyen 10/b maddesi aynen 'Yüksek Öğretim Kurumları'nın ideolojik ve siyasi amaçlarla, huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak veya boykot, işgal, engelleme, personelin işini yavaşlatma gibi eylemlere katılmak, bu amaçlara yönelik eylemleri tahrik etmek' hükmünü içermektedir. Kılık kıyafetle ilgili mevzuata aykırı davrananlara Disiplin Yönetmeliği'nin yukarıdaki maddesi uygulanacaktır. Kampüs dahilindeki lojmanlarda sürekli ikamet edenlerin bu konuda uyarılmaları, aykırı tutumlarını sürdürmekte ısrar edenler hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını önemle rica ederim." (İmza: Kemal Gürüz)

Tekrar edelim. Türkiye'nin imzaladığı belgelere göre, herkes inancını dışa vurma hakkına sahiptir. Dinî inancı gereği başörtüsü takabilir. Gürüz, başörtüsünü, kanuna aykırı biçimde yönetmelikle ve üstelik sadece üniversitelerde değil, özel hayatın parçası olan lojmanlarda bile, yasaklıyor.

Sınıf öğretmenliği

Gelelim sınıf öğretmeni atamalarına. İlahiyat Fakültesi mezunlarının, ilkokul öğretmeni olarak tayininde de çeşitli sıkıntılar yaşanıyor.

İlahiyat Fakültesini bitiren ayrıca bir sertifika programını tamamladığı için tercih edilmesi gereken bir çok aday, bekletilirken, daha düşük puan alanların tayini gerçekleşiyor.

Oysa Milli Eğitim Bakanlığı Atama Kılavuzu'na göre, imtihan sonuçları, 100 puandan başlamak suretiyle, kontenjan sayısını karşılayacak puana kadar iner ve atama bu usule uygun olarak gerçekleşir. 70 puan alan göreve gelirken, 80 puan alan İlahiyat mezunlarının saf dışı bırakılmasının adına "keyfilik"ten başka ne denilebilir?

Denklik

Bir başka keyfilik de, daha önce diplomalarına denklik tanınan yurtdışındaki bazı üniversitelerin mezunlarının elinden bu haklarının alınması ve söz konusu kişilerin öğretmen olarak atanmasının engellenmesi.

Meselâ, evvelce, Mısır El-Ezher'in, Suudi Arabistan Medine-i Münevvere'nin veyahut Fas Karaviyin üniversitelerinin diplomalarını geçerli saymışsınız. Sonra birdenbire bu denkliği kaldırıyorsunuz. Olabilir. Ama geriye dönük uygulama ile bir çok kişiyi mağdur ediyor, onların öğretmen olamayacağı hükmünü getiriyorsunuz. İşte bu başlı başına keyfilik ve adaletsizliktir.

Fuller'in değerlendirmesi

Hangi birini sayacağımı şaşırdım.

Bakın, yıllarca Türkiye'de görev yapan Graham Fuller, "Türkiye'nin yeni jeopolitiği" adlı kitabında neler anlatıyor:

"Bugün Türk devletinin bir sorunu varsa, bu da aslında Kemalizm'in değişmez bir değerler paketi olarak var olmayı sürdürmesidir. Hangi türden olursa olsun hiç bir metin, hep ortaya çıktığı şartlar altındaki terimlerle yorumlanamaz... Türkiye, Balkanlar, Ortadoğu ve Müslüman dünyasında en başarılı ülkelerden birisi olmasına rağmen, halâ Avrupa Birliği'ne tam üyelik kriterlerini yerine getirmekte ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Bu problemlerin özünde, kemikleşmiş Kemalizm yatmaktadır... Devlet, Rousseaucu ve Marksist anlayıştaki gibi tek yapılı bir sistemi oluşturmaz, ayrıca kurumlardan ve sivil toplumun kültüründen ayrı bağımsız bir varlığı da olamaz... Devlet insanlardan meydana gelen ve onların ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılamak için sürekli değişim içinde olan bir mekanizmadır (araçtır). Ebedi olan Türk halkıdır ve devlete istediği şekilde biçim verecektir. Liberal olmayan bu düzen, Türkiye'nin demokratik değişimini engellemekte, İslâmcılık ve Kürtler gibi iki ana sorunun çözümünü de zorlaştırmaktadır... İslâm aslında demokrasi ile bağdaşmaz değildir. İslâmi partiler gerçek şiddet uygulamadığı sürece, tehdit olarak görülmemelidir. Dinî meseleler de güvenlik birimleri tarafından pederşahi bir seçkin grubunun bakış açısı ile ele alınmamalıdır... Atatürk, başarıları nedeniyle daima saygı ve beğeniyi haketse de, 80 yıl önceki politikaları ciddi bir şekilde yeniden gözden geçirilmelidir. Her şeyden önce, Atatürk'ü diğer liderlerden ayıran en büyük gücü yeni koşulları önceden görme, farketme ve onlara adapte olmasıdır. Kemalizm deyiminin coşkulu ve çoğulcu bir toplum içinde, kendi çıkarlarının peşinde olan tek bir seçkin grup tarafından kullanılmasına izin vermek, bu büyük kişiliğe zarar veren bir şeydir."

Türkiye'nin kutsal devletten bireyciliğe, vesayet rejiminden demokrasiye geçeceği umudunu taşıyoruz.


7 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...