![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Sade bir soru'Andıç' konusundaki derin sessizlik sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? Türkiye, 1996 sonundan beri, olağanüstü bir dönemden geçiyor; bu dönemin sancıları pek çok alanda hissediliyor. Dönemin özelliği bazı 'görüntüler' üzerine oturan temel yargılar; 'demokratik' ülkelerde görülmesi imkânsız uygulamalar hep o 'yargılar' üzerine oturuyor. Ülkenin birlik ve bütünlüğünün tehdit altına düştüğü, irticanın yakın ve açık bir tehlike teşkil ettiği bu yargıların en bilinenleri; bazı aydınların bölücülere ve irticaya hizmet ettiklerini düşünenler de var... Oysa, 'andıç', ülkenin en hassas kurumlarından birinde görevli bazı kişilerin, çerçevesi anayasa ve yasalarla çizilmiş görevlerini epey esnettiklerini gözlere soktu. Türkiye, o görevliler tarafından, temel yargıların sürekli pekiştirilmesi gereken bir 'psikolojik savaş' alanı haline getirilmiş... O görevliler, gerekirse 'ilâveler yapma' (yani, belge üzerinde tahrifat) yetkisini de kendilerine tanıdıkları için, PKK'lı Şemdin Sakık'ın söylemediklerinden hareketle, FP'yi, HADEP'i, bazı gazetecileri ve sivil toplum önderlerini hedef haline getirebilmişler... Tekil bir olaydan hareketle genellemelere gitmek elbette yanıltıcı olabilir, ama unutmayalım, konuyla ilgili açıklamasında, Genelkurmay, sadece belgeyi doğrulamakla kalmadı, 'andıç' sözcüğünün tanımını yaparken, bunun "Karargâh içi çalışmalarda kullanılan, bir emir ve uygulama dokümanından ziyade, karargâh içi ve dışı bilgilendirme faaliyetini öngören bir format durumunda" olduğunu belirtti. Bu, 'andıç' uygulamasının kurum içinde 'rutin' olduğu anlamına geliyor… Bu ana kadar bildiklerimizi hatırlamakta yarar var. Bir kere, kamuoyunun malı haline dönüşen belge 'doğru'. (O belgeyi hazırlayanlardan emekli Tümg. Erol Özkasnak'ın, Genelkurmay'ın 2 Kasım tarihli doğrulamasından sonra, 7 Kasım günü Radikal'de yayımlanan mülâkatında, belgeden, "Tamamıyla gerçek dışı bir iddia ve iftira" diye söz etmesi ilginçti; bu da bazı devlet görevlilerinin, anayasa ve yasalardaki çerçeveyi bir tarafa bırakıp görevlerini kendilerinin tanımladıkları tespitimizi doğrular görünüyor.) İkinci olarak, bu tür çalışmaların sürekli yürütüldüğü de anlaşılıyor. Her ne kadar 'bilgilendirme' amaçlı olduğu ileri sürülse de, eldeki örnekler, 'andıç' belgelerinin 'uygulamaya yönelik' birer yüzü olduğunu da gösteriyor. Siyasi partileri, gazeteci ve önderleri 'yıpratma' amaçlı andıçın yürürlüğe konulduğunu biliyoruz. Sonuçları amaca ulaşıldığına da işaret ediyor... Genelkurmay açıklamasının belgenin varlığını doğrulayıp uygulanmadığını bildirmesini nasıl anlayacağımız da önemli. Buradan çıkan doğal sonuç, 'andıç' belgesinin 'görev' ile hazırlanmasına mukabil, içinde yazılanların uygulama onayını almadığıdır. "Bu konuda bir andıç hazırlansın" tâlimatını veren karargâhın, ortaya çıkan belgenin uygulanmasına yönelik bir emrinin söz konusu olmadığını anlıyoruz... Eğer bu muhakeme doğruysa, 'uygulama', bildiğimiz hiyerarşik düzen içerisinde gerçekleşmemiş demektir... Bu noktada şu soruyu sormak zorunlu: Acaba, olağanüstü gelişmelerin yaşandığı, toplumun yargılarla yönlendirildiği şu son yıllarda, eldeki belge türü başka hazırlıklar da yapılmış olabilir mi? O hazırlıklardan hangileri uygulamaya konuldu, hangileri 'uygulanmadı' sanıldığı halde etkisini toplum üzerinde hissettirdi? Görüldüğü gibi, 'andıç' konusu, sadece hedef aldığı kişi ve kurumlar bakımından değil, hepimizin günlük hayatına ve toplumun çalkantılarına yansımaları bakımından da büyük önem taşıyor. Bu yıllar içinde karşılaştıklarımızdan hangisi 'gerçek', hangisi 'psikolojik savaş' taktiği olarak kotarılmış 'sanal' olaylardı? Bunu bilmek hakkımız değil mi? Hükümet (Milli Savunma Bakanlığı da olabilir) hepimizi rahatlatmak için bir noktayı açığa kavuşturmakla işe başlayabilir: 'Andıç' adlı belgenin 'doğru' olduğunu öğrendiğimize ve belgenin hazırlandığı günlerde yaşananlar da belgenin uygulamaya konulduğuna işaret ettiğine göre, o olaylar, gerçekten bir-iki kişinin yetkilerini suistimal etmesinin mi ürünüydü? Eğer öyleyse, bunun bir müeyyidesi yok mudur? Sade bir soru, herhalde aynı sadelikte bir cevabı da hak ediyor...
fkoru@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|