![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Meclisi devre dışı bırakan bir anlayışla AB'ye girmek?Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi tartışılıyor. Avrupa Türkiye'ye anlayış mı gösterdi, yoksa nazik ifadelerle, "Avrupa kriterlerine 2001 ylına kadar uyum gösterirseniz ne ala göstermezseniz..." gibisinden bir uyarıda mı bulundu? 'Kürt' lafı geçmediği halde Kürt sorunuyla ilgili ne gibi mesajlar verdi? Kültürel haklar, Kürtçe tv yayını ve diğer sorunlar hangi çerçevede ele alınacak? Bunlar tartışılıyor. Peki belgede siyaset üzerindeki asker ipoteği ve MGK'nın rolü ile ilgili neler var? AB'nin bu konudaki tavrı açık: MGK'nın ve MGK Genel Sekreterliği'nin bu yapısı ile Türkiye'nin Avrupa kriterlerine uyması mümkün değil... Avrupa kriterleri Meclis üzerinde, siyasi irade üzerinde herhangi bir otorite ve ipotek kabul etmiyor... Peki, Türkiye'de Meclis üzerinde sadece MGK'nın mı ipoteği bulunuyor? Ya siyasi parti liderlerinin? Son örnek yine Ecevit'ten.. Daha öncekiler de yine Ecevit kaynaklıydı. Demirel'in görev süresinin uzatılmasına ilişkin Anayasa değişikliği oylamalarındaki tavrini henüz unutmadık. Meclisi devre dışı bırakan son girişimi, bankalar operasyonu ile ilgili olarak Meclis'e verilen genel görüşme önergesinin reddedilmesini sağlamak oldu... Kimine göre 6 milyar, kimine göre 8 milyar dolarlık bir hırsızlık olayi Meclis'te görüşülmeyecek de nerede görüşülecekti? Başbakan Ecevit bu görüşmeyi engelledi. Acaba neden? Bu vesileyle, en yakın yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın, bazı karanlıkta kalmış ilişkileri de tartışma konusu olur diye mi çekindi acaba? Ya da, Hikmet Uluğbay'ın esrarengiz intihar girişimi ile bankalar operasyonu arasında bir bağ olup olmadığı da tartışılır diye mi endişelendi? Hem bir gazetenin Ankara temsilciliği görevini yürütüp hem de Ecevit'in halkla ilişkiler müdürlüğünü yapan bir kalem, bu durumu şöyle izah ediyor: "Bankalar opererasyonu, 40 yılı aşkın siyasi yaşamına hiçbir akçalı gölge düşmemiş Başbakan Ecevit'in siyasi güvcencesi altında yürütülüyor." Ecevit tarafından dikte ettirildiği belli olan bu cümle bile olayın vehametini yansıtmaya yetiyor. Demek ki dürüst olduğu varsayılan -ama uygulamaların böyle göstermediği- bir başbakan görevdeyse, Meclis denetimine de, böylesine önemli konuların Meclis'de tartışılmasına da gerek yoktur. Muhalefet, kayıtsız şartsız Başbakan'ın bu konudaki faaliyetlerini desteklemelidir. Bu anlayış, Meclis'i devre dışına çıkaran Meclis'in denetim görevini yapmasını istemeyen anlayışla tam bir paralellik gösteriyor. Başbakanınız namusluysa Meclis denetimine gerek yoktur. Başbakanınız üzerinde şaibeler varsa Meclis denetimi olabilir. Peki o zaman da iktidar partisi ya da partileri bu denetimi engellerse ne olacak? Böyle bir mantığın, yaklaşımın parlamenter demokrasilerde yeri bulunmuyor. Türkiye'nin girmeye çalıştığı Avrupa Birliği'nde de Meclis'i devre dışı tutan bir anlayışa yer verilmiyor. Tam tersi, onlar diyorlar ki: `Meclis üzerinde asker ipoteği olmamalıdır. Herhangibir ipotek olmamalıdır.` Meclis, sadece yasama yeri değil aynı zamanda denetim meciidir. Buna karşılık Ecevit'in gazetecisi bakın ne diyor: "Muhalefet, banka soyguncularının bir bir yakalanıp yargıya teslim edilmesinden memnunsa, Ecevit'in ve hükümetinin izlediği politikayı desteklemesi gerekir." Tabii demokrasilerde muhalefetin kayıtsız şartsız iktidarı desteklemesi diye bir zorunluluk yok. Hele hele böyle bir şartı ileri sürüp Meclis'e sunulmuş bir genel görüşme önergesinin reddedilmesini savunmak hiç mümkün değil. 6 ya da 8 milyar dolarlık bir hırsızlığın söz konusu olduğu şaibeli bir operasyonun tartışılacağı yer, tabii ki Meclis olmalıydı. Ve böyle bir sorunun Meclis'ten kaçırılmasının gerekçesi olarak, bir başbakanın temiz geçmişi ileri sürülmemeliydi . Çünkü o zaman, temiz olduğu söylenen bir başbakanın, geçmişteki şaibeli hükümet kurma meceraları, 13'ler olayı, Meclis'te DSP'lilerin oylarıyla reddedilen yolsuzluk dosyaları, şu andaki yakın çevresinin şaibeli bazı faaliyetleri de gündeme gelebilir. Bir siyasi liderin, çevresindeki akçalı bazı işleri görmezden gelmek veya bu meselelerle ilgili dosyaların temizlenmesine onay vermekle 'siyasi yaşamına akçalı gölge düşmek'ten kurtulması mümkün değil... Yoksa Meclis denetiminden kaçmanın başka bir mantıki gerekçesi olabilir mi?
kduzgoren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|