YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Aldatan saflık

Türkiye'de siyasetin geldiği nokta ile Avrupa Birliği ilişkilerinin almaya yüz tuttuğu "aldatıldık" söylemi arasında tuhaf bir ilişki var. Aldatıldık söyleminin arkasında, söylenmek isteyip de bir türlü söylenemeyen şey Avrupa'nın bizi aldattığı mı yoksa Avrupa adına, içerde birilerinin bizi aldatışının mı söz konusu olduğu üzerinde durmağa değer.

Sanırım aldatıldık söylemi üzerine kurulan stratejinin temelinde her iki tarafı da idare etmeye dayalı bir aldatma hesabı mı yatmaktadır? İçeriye Batılılaşma'nın modernleşmenin simgesi olarak gösterilen Avrupa Birliği hayallerinin boşa çıktığı mı söylenmek isteniyor; yoksa kutsanan hedefin kutsiyetinin zedelendiği mi? Kabul edilmesi için için bunca gayret gösteren milli iradenin modernleşme hedefinde çıktığı kutsal yolculukta karşılaşılması uyulması gereken kurallara karşı gelerek bu tür aforoz mu söz konusu?

Aldatıldık sözü çağrışımı itibariyle tek taraflı bir masumiyet ve iyiniyet içeren içtenlikli davranışlar için sözkonusu olabilir. Ne var ki, aldatıldığını iddia edenlerin, en azından vurgu yaptıkları aldatılışın kendilerini ilgilendiren iyi niyet konusunda ciddi olduklarını düşünmek çok zor. Aldatılma sayılacak sonuç ortaya çıkmasaydı bile başka türden bir retorik geliştirilecekti.

Aldatılarak milleti aldatmaya çalışanlar, aslında aldatılmış olmanın rahatlığı ve huzuru içindeler. Oynadıkları kaçamak oyunda karşı tarafı haksız gösterme avantajıyla hem ikiyüzlülükleri açığa çıkmamış oluyor hem de kutsal yolculuktan geri dönmeyi meşrulaştıracak günahı açıkca işleyebilecekler.

Siyasetin gündemine oturan aldatıldık söylemi, oynanan pekçok aldatma oyununun üstünü örten bir şala benziyor. Avrupa bizi aldatmamış olmasaydı, inanç ve düşünce hürriyetini gittikce daraltan iki yüzlü çağdaşlığı açıklamak mümkün olmayacaktı belki de. İki müfettiş raporuyla hakim ve savcıların bile işten atılabildiği, bu maksatla halkın ispiyonculuğa teşvik edilerek, herkesin birbirine kuşkuyla baktığı 'diktatörlüklerde görülebilecek' türden insanların birbirine güven duymaktan çok kuşkunun egemen olduğu sisli havanın izahı nasıl yapılacaktı?

Bir dinin esaslarının öğretildiği okullarda, akademik çalışmaların yapıldığı İlahiyat fakültelerinde bile insanların öğrendiklerinin, iman ettikleri esasların tersi uygulamalara zorlayan yaptırımlar nasıl izah edilecek? Derste hicabı öğrenecek ama buna uymaya kalktığınızda hayatınız zindan olacak. En son olarak Marmara İlahiyat Fakültesi'nde baş örtüsü yasağını uygulamak için baskıların, hatta kimi söylentilere göre tehditlerin yapıldığı, bunun için bir tür asayiş şefi olarak dışardan dekan atamaya çalışan anlayış için aldatma iyi bir örtü olabilir.

Eleştirel teorinin, Franfurt Okulu'nun önde gelen ismi, hepsinden önemlisi modernitenin en güçlü bayraktarlarından Jurgen Habermas'ın üniversite üzerine bir tesbiti dikkatimi çekti: Toplumun kültürel geleneğini aktarmak, yorumlamak ve geliştirmek üniversiteye düşer.

Türkiye'de Avrupa tarafından aldatıldıklarını ileri sürenler, ilahiyat gibi bir eğitim alanında bile herkesi birbirini aldatmaya zorluyorlar. Tıpkı ilkokul birinci sınıftan itibaren eğitim sistemimizde yaşanan kimlik krizi gibi. Şu haliyle üniversitelerimiz, toplumun kültürel birikimini yeniden üretmek yerine varolan dinamikleri köreltmeyi, beslendiği damarları kesmeyi üstlenmiş bir kuruma görüntüsü vermektedir.

Stratejik ilişkiler bağlamında Avrupa'nın bizi gerçekten aldatıp aldatmadığı sorusunu da irdelememiz gerekiyor. Avrupa'yı inanarak ya da inanmayarak Kızıl Elma gibi gösterenlerin, aldatıldıklarını iddia ettikleri konuda Avrupa'nın ne düşündüğünden habersiz olduklarını varsaymamız mümkün mü?

O zaman, ya bize sunulan Kızıl Elma'nın bir seraptan ibaret olduğu zaten bilinerek bu yola çıkılmıştı ki, bu durumda kendi insanına karşı dürüst davranılmadığı sonucu rahatlıkla çıkarılabilir; ya da Avrupa'ya baştan açık çek verilerek onlara karşı bir oyun oynanmıştı.

Gelinen noktada, aldatılmanın aslında bir oyundan ibaret olduğu, aldatanın da aldananın da durumdan gayet memnun olduğu sonucu çıkıyor. Zira, bunca saflık ne dünya siyasetinde ne de iç siyasette mümkün değildir.


24 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Akif Emre

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...