Türkiye ile Avrupa Birliği arasında son günlerde yaşanan gerginlik, Türkiye'nin AB'den yüz çevirme eğilimi olarak tanımlanıyor. Stratfor araştırma merkezi tarafından yayınlanan konuya ilişkin bir analizde, Türkiye'nin AB yolundan ayrılmaya çalıştığı belirtildi. Analizde, "Öyle görünüyor ki, Türkiye AB'yi bir kenara koyarak, daha hayati gördüğü çıkarlarının peşinde gitmeye yöneliyor" ifadesi kullanıldı.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, 20 Kasım'da yaptığı konuşmada Türkiye'nin başka opsiyonlarının da bulunduğu yönünde uyarısına atıfta bulunulan yazıda, Türkiye'nin son zamanlarda AB'ye kabulünü hızlandıracak yönde çok az eylemde bulunduğu belirtildi. Avrupa Komisyonu'nun, üyelik görüşmelerinin başlamasından önce Türkiye'nin gerçekleştirmesi gereken çok sayıda kapsamlı reformu içeren bir 'yol haritası' açıkladığı hatırlatılan analizde, "Bu şartlar karşısında sinirlenen Ankara'nın hareketleri, kısa vadede gereken reformları ve AB'ye üyeliği bir kenara bırakacağı ve AB ile kaçınılmaz bir sürtüşmeye yol açacak konulara yöneldiğinin sinyallerini verdi" denildi.

'Türkler Ruslar'ı geçecek'

"Avrupa Komisyonu, AB'ye kabul edilmesi için Türkiye'nin gerçekleştirmesi gereken reformları tespit etti. Bu reformların başında insan haklarını geliştirme, tüm etnik gruplar için kültürel hakları temin etme, idam cezasını kaldırma ve ordunun siyasi arenadaki nüfuzunu dizginleme konuları geliyor" ifadeleri kullanılan yazıda Kıbrıs ve Ege sorunlarına da değinildi.

"Ankara son zamanda AB üyeliğinin gerektirdiği şartlara yönelik muhalefetini örneklerle sergiledi" denilen yorumda, bunlar şöyle sıralandı: "Türk ordusu 17 Kasım'da bir açıklama yaparak, Rum-Yunan ortak tatbikatına misilleme olarak KKTC'de Toros-2000 tatbikatının gerçekleştirileceğini duyurmuştu. Benzer şekilde, Anayasa Mahkemesi yine aynı tarihte bir açıklama yaparak, Fazilet Partisi'nin kapatılması hakkındaki davanın 15 gün içinde ele alınabileceğini duyurmuştu. Türkiye'nin milli güvenlik adı altında Müslümanlar'a ve Kürt azınlığa yönelik tarihi baskısı, AB görüşmelerinde tartışma konusu oluyor."

Yazıda Türkiye'nin AB açısından ne anlama geldiğini de yer verilerek, "AB mantıken Türkiye'yi üyeliğe kabul etmekle ilgileniyor. Çünkü Ankara, jeopolitik, ekonomik ve askeri konularda son derece yararlı olacaktır" ifadesi kullanıldı. Türkiye'nin Avrupa ile bağlarını güçlendirip Rusya ile uzaklaştıkça, Ankara'nın Kafkaslar'da Moskova ile rekabet etme imkanının artacağı belirtilen yazıda, Rusya ortalığı karıştıran saldırgan ülke görünümündeyken, Türkiye'nin Batı'nın yaşam çizgisi olarak ortaya çıktığı, Rus ordusu 1989'dan bu yana gerilerken, Türk ordusunun tam tersine gittikçe geliştiği vurgulandı ve "Demografik trendler tutarsa Türkler 2035'te Ruslar'ı geçecekler" denildi.

'Türkiye kolay Avrupalı olamaz'

Yazıda Türkiye ile ilgili değerlendirmeler şu ifadelerle yansıtıldı: "Ortada varolan gerçek şu: Türkiye Avrupa ile bağlı olduğu kadar, Ortadoğu ve Kafkaslar'la da bağlantılı. AB standartlarına uymak için Türkiye'nin ordu-merkezli kurumlarını yeniden inşa etmesi gerekecek. Gerçekçi olmak gerekirse Türkiye kolayca Avrupalı olamaz. Ve jeopolitik önemine binaen Ankara, üyeliğe kabulu için bazı istisnalarda bulunulmasını bekliyor. Ancak şu ana kadar, 'yol haritasında' da görüldüğü üzere istisna yapılmıyor.

KOB açıklandığından bu yana Türkiye'nin AB üyeliğine ulaşmak için daha az işbirliği içine girdiği gözleniyor. Savunma Bakanı Kürtçe yayın yapılmasına karşı olduğunu açıkladı. Müslüman grupların üzerine gitmek ve Yunanistan ile düşman olmak Türkiye'nin AB'ye üyelik şansını artırmasına hiç de yardımcı olmayacaktır.

Ankara, AB'den uzlaşma teklifi gelmediği sürece, zorlu reformları gerçekleştirmeye hazır olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Öyle görünüyor ki, Türkiye AB'yi bir kenara koyarak, daha hayati gördüğü çıkarlarının peşinde gitmeye yöneliyor. Milli güvenlik adı altında topladığı bu çıkarların peşine düşmek Türkiye'nin üyeliğe doğru yolculuğunu daha komplike hale getirecek ve geciktirecektir."