YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

İstihbarat raporları ve sistem körlüğü

"Sistem körlüğü", rutin işleyen bir kurulu düzenin iyi işlediğini zannetmek ve geleceğe yönelik aksamalarını farkedememek demek...

Zaman zaman yazılı ve görsel medyada bazı özel birimlere verilerek yayınlatılan "istihbarat raporları"na baktığımda, irtica ile mücadele konusunda ciddi bir "sistem körlüğü" başladığını düşünüyorum.

İstihbarat raporlarında ulaşılan bilgi kadar önemli olan, bilginin sağlıklı okunması, sağlıklı değerlendirilmesidir. Doğru bilgiyi yanlış değerlendirdiğinizde, çok ciddi yanlışlara düşersiniz. İşte, sistem körlüğü tam da bu konuda ortaya çıkıyor. Aynı bilgiyi farklı sorularla açtığınızda farklı sonuçlara ulaşabilecekken, hep tek tip sonuçlar üretme yolunda bir zihni çaba gözleniyor. Ve bu noktada yoğunlaşan aymazlık, irtica ile müdacele sürecinin, Türkiye'nin temel çıkarları aleyhine bir birikim hazırlamaya başladığını ortaya koyuyor.

"Topyekün savaş" mantığı ile yürütülen bir mücadele söz konusu irticaya karşı... Bu dost-düşman değerlendirmesini, tehdit alanlarını görmeyi, sağlıklı kuvvet muhasebesini vs.. gerektirir. Oysa irtica dediğiniz hadise, içinde yaşadığınız toplumu, toplumun en hayati mukaddeslerini ilgilendiren, tanımında bile zorlandığınız bir hadise... Dolayısıyla bu alanda yaptığınız her yanlış, kalıcı bir toplumsal fay hattı oluşturmaya adaydır.

Yanlışı kim yapar?

Bilgisi olmayan yapar meselâ... Toplumsal olayları okuma yeteneği olmayan insanlara değerlendirme fırsatı verirsiniz, önünüze canavarlar çıkarır...

Kötü niyetli olan yapar meselâ... Mücadele ettiğiniz alana ilişkin özel kinleri bulunan birisini böyle bir değerlendirme makamına getirirsiniz, sizin elinizle söz konusu alanda intikam almaya yönelir.

Karakterinde yaranma, yardakçılık gibi özellikler bulunanlar yapar meselâ... Sizin öyle raporlar istediğinizi düşünür ve size yaranmak için toplumsal bedeli hiç hesaba katmaksızın talebe uygun raporlar hazırlar...

İrtica ile mücadele konusundaki istihbarat raporlarına baktığımızda, çizgi çizgi bunların her renginin ipuçları gözüküyor.

"İrticai unsurlar bu yıl 30 gün oruç tutacaklar" gibi bir "tehlike anonsu"nu gördüğünüzde ne düşünürsünüz?

Bu kadar saçma başka tesbitlere rastlıyorsunuz.

"İrticai unsurlar çocuklarına Kur'an öğretmek için türlü yollar arıyorlar!!!

Tehlikeye bakın!!!

Ne yapacaktı yani?

İrticai unsurlar, İmam Hatipler'de öğrenci azalmasından büyük üzüntüye kapıldılar!!!

İrticayı yeniyoruz, daha da üstüne gidelim!!!

İrticai kuruluşlar, İHL, Kur'an Kursu ve başörtüsü olaylarını bahane ederek halkla devletin arasını açmaya çalışıyorlar....

İrticai kuruluşlar, Ramazan dolayısıyla fakirlere zekât ve fitre dağıtacaklar!!!

Halkı ele geçirmeye çalışıyorlar, dikkat!!!"

İşte böyle istihbarat raporları...

Hep aynı mantık... "Düşman bir hedefi yoketme" mantığı...

Meselâ bunlarda, yürütülen mücadelenin toplumda hangi tarzda algılandığı, bunun toplum-devlet ilişkilerini nasıl etkilediği, ülkenin en temel kurumlarına yönelik güven aşınmasının ne anlama geldiğine dair bir sorgulama yok.

"İrtica ile mücadele" orduya neye mal oluyor, siyasi kadrolara neye mal oluyor soruları yok!

"Sistem körlüğü" olmasaydı, meselâ MGK, "YÖK Başkanı Gürüz Türkiye Cumhuriyetinin halkla ilişkilerine kaça mal oldu?" gibi bir soru etrafında bir kamuoyu araştırması, diğer ifadeyle istihbarat çalışması yaptırırdı...

Çevik Bir'e atfen medyaya yansıyan bir söz vardı: "İslâm'ın ılımlısı radikali olmaz. Bunlar aynı ırmağın kollarıdır ve sonunda aynı denize ulaşır."

Mücadeleyi hangi mantıkla yaparsanız ona göre sonuç alırsınız. Bu mantıkla yapılan bir müdacele, İslâm'ın tüm alanlardaki görünülürlüğünü "tehdit" kapsamında algılar ve ona karşı mücadele yürütür.

"Sistem körlüğü"nden kurtulduğunuzda, zaman zaman rotanızı yoklar, sorgularsınız... "Nereye gidiyoruz?" diye sorarsınız. Çünkü başlangıçta küçük olan açı farkı alan büyüdükçe kontrol edemeyeceğiniz hale gelir...

"Sıra İlahiyatlar'a geldi, iki ay içinde hepsini bitireceğiz" diye heyecanlandığınız başörtüsü ile savaş, sizi götürür "toplumdan kopma" gibi bir batağın içine atar...

Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü, başörtüsü yasağını başlatıp da, daha ilk günlerde sonuç alınınca "Maraş gibi bir yerde bu kadar çabuk itaat edileceğini bilseydim, çok daha önce başlardım" demiş. Belki bu değerlendirmeden yola çıkanlar, şimdi "Başörtüsü sorunu bitti" diye sevinç çığlıkları atıyorlar. Bu da bir sistem körlüğüdür. Çünkü bu alanda, toplumda biriken ve farklı alanlarda günyüzüne çıkan tepkileri hesaba katmamaktadır.

Bir ara MGK kararlarına "İrtica ile mücadele samimi dindar insanları rencide etmeyecek biçimde ve hukuk devleti kuralları içinde yapılacak" hükmü eklenmişti. Bu, sistem körlüğüne düşmeme hassasiyeti idi. Ama bu duyarlılık icraata yansımadı. Samimi dindar insanlar, derin bir şok yaşıyorlar şu anda.

Şunu söylemeliyim ki, irtica ile mücadele alanında yapılan yanlışlar Türkiye'ye başta toplum-devlet ilişkileri olmak üzere ülke yönetiminden dış politikaya uzanan alanda çok önemli bedeller ödetmeye namzettir. İyi yöneticiler sistem körlüğüne düşmemeye çalışırlar. Hiç olmazsa MGK'da bir "iyi yönetici" profili görmek istiyoruz.


24 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...