![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
"Sabataycılık" hakkında dergi dosyaları- "Ekonomiden politikaya, eğitimden devletin derin organlarına kadar bütün alanlarda etkililer. Bu etkileri yetişme tarzı ve aldıkları eğitimden kaynaklanıyor. Dikkat edin Robert Koleji mezunu Tansu Çiller bir dönem Başbakanlık yapmıştır ve Sabetaycı kökenlidir. Rahşan Ecevit ve İsmail Cem de aynı kökenden." Bu açıklamalar Ilgaz Zorlu adlı Sabataycı bir yazara ait... Eğitimbilim dergisinin "Sabetaycılık nedir?" başlıklı dosyasında yer alıyor... (s. 62) Bu ay iki dergi Sabataycılık hakkında birer dosya yayımladı. Biri Eğitimbilim dergisi (sy. 26, Kasım 2000), diğeri de Tarih ve Düşünce dergisi (sy. 13, Kasım 2000)... Şevket Eygi Bey, 14 Kasım tarihli köşeyazısında Ilgaz Zorlu'nun söyleşisinin önemine dikkat çekmiş ve bazı pasajlarını alıntılamıştı. Fakat nedense bu yazıda ne yukarıdaki pasaja, ne de Zorlu'nun şu sözlerine atıf yapmıştı: - "İsrail devletini kurması gerekenler Sabetaycılardır. Gerçek İsrail devletini Sabetaycılar yeri geldiği zaman kuracak!" (s. 63) Şahsen, Zorlu'nun bu ve buna benzer sansasyonel sözlerine ne mânâ vereceğimi bilemiyorum; doğrusu tam olarak ne yaptığını, yapmak istediğini anlamış da değilim. O kadar çok konuşuyor ki... O kadar çok îmada bulunuyor ki... O kadar çok açıklama yapıyor ki... Kendileri konuştukça, îmada bulundukça, açıklamalar yaptıkça konuşmalarının da, îmalarının da, açıklamalarının da değeri düşüyor... Nicelik arttıkça, nitelik azalıyor. Baksanıza, yukarıdaki ifşaatları dahî bir akis uyandırmadı! Bendeki aksi de her zaman olduğu gibi böylesi cafcaflı kısımlarla ilgili olmayacak... (İnanıyorum ki böylesi parlak mevzûları önemseyenler vardır ve isterlerse birşeyler yazarlar.) Ben âcizâne, Eğitimbilim dergisinin yayımladığı dosyayı okurken dikkatimi çeken bazı basit ve önemsiz şeylerden söz edeceğim. Böylelikle bu sansasyon numaralarının ne denli düzeysiz bir biçimde yapıldığına işaret etmeye çalışacağım. Ilgaz Zorlu'nun cevaplarından bir-iki örnek vereyim önce. - 1940'da ne oldu? - 1940'da Sabetaycılar ummadıkları bir tokat yemiştir Türkiye Cumhuriyeti'nden. Varlık vergisi ile Sabetaycılar sudan çıkmış balığa dönmüşlerdir. (s. 62) Birileri çıkıp bu genç yazara Varlık Vergisi uygulamasının tarihini doğru öğrenmesi gerektiğini söylemeli. Çünkü iki yıllık bir tarihlendirme hatası hiç de önemsiz değildir.. - Şu anda siyasi tercihleri nedir? Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? - Ben cemaatin tek bir siyasi tercihi olduğunu düşünmüyorum. 1942'den sonra Demokrat Parti'ye yaklaştıklarını görüyorum. Siyasî tarihin dönemeçleriyle bir cemaatin yönelimleri arasında ilişki kurmaya kalkışan biri, dersini doğru çalışmalı ve muhayyilesini devreye sokmaktan kaçınmalı değil mi? Abdest alıp darağacına çıktığı resmî zabıtlarda yer alan Fatin Rüştü Zorlu'nun "Sabataycı" olduğunu iddia eden Zorlu'nun elindeki delilleri bilmiyorum; ama kendi soyadıyla irtibat kuruyorsa, kendisi baba tarafından müslüman değil miydi? Üstelik Karakaşzâde Rüştü'nün adının "Sabetay Sadi Rüştüoğlu", Ahmed Emin Yalman'ın da "Ahmet Hilmi Yalman" olmadığını herkesten önce kendisinin bilmesi gerekmez mi? Bu ve benzeri bilgi hatalarından hareketle Sayın Zorlu'nun 1924 mübadelesi ile 1924 anayasası arasında alâka kurup "Türk devletini Sabataycılar inşâ etti" gibi laflar etmesi, sadece hakikate değil, edebe de mugayirdir! Bu dosyada sayın Abdurrahman Dilipak'la yapılmış bir söyleşi de yer alıyor. Bu vesileyle hatırlatmak isterim ki "Yahudi otoriteleri Kabbalistlik'i, Helvetik yorumu tanımıyorlar" sözüne bir anlam veremedim; sadece cümlede geçen sözcüklere değil, cümlenin yargısına da... Cep Yayınlarını bu konularda mesned göstermek, sayın Dilipak için mazeret teşkil etmez kanaatindeyim. Galante'nin Galantine haline dönüşmesi hadi pek önemli değil diyelim, peki ama Grossman denilen zât kimdir? Şayet Moşe Grosman kastediliyorsa, bu zâtın Yahudi olmaktan gayrı bir sıfatı (ve bu arada yazıları) olduğu söylenebilir mi ki Sabataycılık konusunun ayrıntılarını öğrenmek isteyenlere bu isim tavsiye ediliyor? Dergi yöneticileri de bilmeli ki Melâmiliğin tekkesi yoktur, olmaz; üstelik Sabataycıların hepsi de Lozan mübadelesi ile Türkiye'ye gelmiş değildir! "Tarih ve Düşünce" dergisine gelince, aceleye getirilmiş olsa da dosyasında tartışılmaya değer bir iki yazı var. Belki ileride bir vesileyle bunlardan da bahsederim. Meselâ kimsenin öne çıkarmak istemediği şu ünlü 8. Emir vesilesiyle...
dcundioglu@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|