YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bir tarafta başörtülü modern kadınlar ya öbür tarafta...

Geçtiğimiz Cumartesi Kanal 7'deki "Konuştukça" programında başörtülü kadınlar modern olup olmamayı tartıştılar. Tartışma; Ruşen Çakır'ın başörtülü kadınları, kocaları, babaları, erkek kardeşleri ve devlet karşısında yenilmiş kişiler olarak ifade etmesine odaklandığı için, bütün tv tartışmalarında olduğu gibi "konuşuyoruz ama anlaşamıyoruz" çizgisinde sürdü gitti.

70'li yıllarda kadınlar için düzenlenmiş panellerde "Hepinizin evinde çamaşır makinesi var. Hz. Fatıma'nın çamaşır makinesi var mıydı?" düzeyinde itirazlar olurdu. Konuşmanın elektrik yüklü havasından etkilenmiş kadınlar evlerine döndüklerinde çamaşır makinelerinden utanır, çamaşır makinesi olmayan bir hayatı tercih edemeyiş sanki dine aykırıymış gibi bir eziklik duyar yeni bir panele, yeni bir sohbete kadar "modern hayatlarını" sürdürürlerdi.

70'li yıllar dekorasyon ve eşya üzerinden sürdürülen "modernlik" tartışmalarına sahne oldu. (Bu tartışmalar Tanzimat sonrasında da olmuştu.) Tartışmalar yüzyıl öncesinde olduğu gibi yine kabuk düzeyinde kaldı. Yerde oturmak ile koltukta oturmak, yerde yemek yemek ile masada yemek yemeği ontolojik düzeyde ortaya koyan yazılar hiç olmadı. (Belki oldu da bu satırların yazarı rastlayamadı.)

Doksanlı yıllardan itibaren İslami kanallarda yapılan koltuk, kanepe reklamlarıyla dekorasyon modernlik ölçütü olmayı kaybetmekle birlikte; bazılarının gözünde modern salonlarda biblo ve heykelciğin varlığı ve yokluğu modern'i tanımlayan bir kategori olmaya devam etti. (Ordudan atılmış bazı subayların evinde biblo bulunmayışının haber yapıldığı gazete kupürlerini hatırlatmakta fayda var.)

Podyuma çıkmış "tesettür giyim" ile modern'i tanımlayan yeni bir kategori ortaya çıktı. Başörtülü kitlenin varlığı tüketimi körükleyici bir unsur olarak yeniden keşfedildiğinde Müslümanlar'ın gündemine modernlik olumlu bir kategori ile oturtulmaya çalışıldı. Kendi markasını birinci sınıfı ilan etmeye kalkan bütün (Aker vurgusunu namaz tülbendiyle oturan yaşlı kadına yapmasıyla ötekilerden ayrı bir dil tutturmayı tercih etmişti) başörtü firmaları, tatil köyleri, oteller "vurguyu modern (başörtülü) kadınlara yaptılar. Böylece modern ve başörtülü olmanın çatışmalı bir alan olmadığı daha doğrusu tüketim kültürünün önüne bir set çekmediği İslami kanallarda yapılan reklam diliyle içselleştirilmeye çalışıldı.

Böylelikle kendini dindar olarak tanımlayan insanların hayatındaki öncelikler ve sonralıklar listesinin kendisini modern ya da modernin içinde direnen konumuna getireceği üzerinde düşünülmeden ve tartışılmadan; kendini modern Müslüman olarak görenlerin, arkalarındaki destekleyicilerden aldıkları güç ile, moderne direnenleri önemsiz kılmaya çalışan dilleri İslami kamunun "hakim" dili haline gelmiş oldu.

Başörtü yasaklarına direniş; zaman içinde dini muhtevasından ziyade insan hak ve hürriyetlerine, kadın haklarına yaptığı vurgu ile modern bir kadın hareketi olarak sunulmaya çalışıldı. Başörtü direnişi böylece ortaya konduğunda gündeme yenilmişlik kategorisi ile getirilmesi doğal.

Şehirde yaşayan, üniversite diplomasına sahip (ya da değil) hiçbir kadın kendisini modern dışında kalan biri olarak tanımlayamaz. Modern olmaya olumlu mana yükleyenler ile olumlu mana yüklemeyenler arasındaki belirleyicilik gittikçe nüans durumuna düşüyor. Modern olmaya olumlu vurgu yapan başörtülü (ya da değil) kadınlar kendi konumlarını kadının öncelikler sırasına göre belirlerken mevcut feminist söylemin tecrübelerini içselleştirmeyi bir zaaf olarak değil kazanım notasında değerlendiriyorlar. Onlar dünyayı kadınlar ve erkekler olarak tasnif etmiş bulunuyor.

Benim açımdan esas önemli olan, kendini modernin içinde direnen olarak konumlandıran kadınların öncelikler ve sonralıklar listesine ne kadar riayet edip etmedikleri. Sıralamanın sıhhatini değerlendirme noktasında refarans aldıkları kişi ve kurumlar. Ve de en önemlisi moderne direnmenin nirengi noktası olan muhabbet diline ne kadar sadık kaldıkları. Modern olmayı olumlu bir değer olarak görenlere hemen her yerde rastlamak mümkün. Modernlik üzerine kafa yormuş fakat direnen konumunda kalmayı tercih etmiş kadınlar! En çok sizden haber almaya ihtiyacım var.

NOT: Kola reklamının Ramazan'a vurgu yapan içeriği de sayın İbrahim Kardeş'i memnun etmekte midir? Post modern dünyada dindarlığa bir imaj olarak sahip çıkılmasını başka bir yazıya konu edeceğimi arz ederim.


24 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...