![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Türklerle uğraşan Ermeniler ve Grekler midir?Hıristiyan toplumların bir millet haline gelmelerini temin eden süreç Müslüman toplumların milletleşme süreciyle hiç benzerlik arz etmiyor. Ne bakımdan bunlar birbirlerinden farklıdır? Bu soruda bir anlam gizli olduğunu kabul edenlerle anlaşabiliriz; ama baskısı dünyanın herhangi bir yerinden daha çok Türkiye'de hissedilen egemen İbrani-Hıristiyan kültürünün taktığı boyunduruğu bir asalet nişanı gibi taşıyanlar bir çok görme bozukluğunun sıkıntılarını çekiyor. Bunların Türk'ü ve Türkiye'yi eğri büğrü gördüğü kesin. Türk tarihini ise hiç göremiyorlar. Çünkü araya hep başka tarihler, başkalarının tarihleri giriyor. Türk'ün tarihini görebilmek, Türk'ü doğru görebilmek için bir istikamet yani şahsın bizzat kendinde mündemiç bir doğruluk gereklidir. Şimdi diyeceklerime kulak verin: Türkiye Cumhuriyeti bir siyasi rejim olarak değil ve fakat bir devlet olarak varlığını bugün bazılarımızın vatan bildiği, bazılarımızın ise üzerinde yaşama güvenini sağlayabildiği toprakların Ermeniler ve Grekler tarafından zapt edilmesini önlemeye borçludur. Bu yüzden Türk devletinin başını ağrıtan dertlerin sebebini Ermenilere ve Greklere bağlamak herkese kolay gelir. Oysa Türklerin başına dert açan sadece dünyanın en büyük iktidar odaklarıdır. Onlar Türkiye'nin dahili siyasetine de müdahale ve tesir edebildikleri için kendi mazarratlarını Türklerin gözünden saklayabilmektedirler. Hatırlayalım ki Türklerin pılılarını pırtılarını toplayıp Balkanlardan çekip gitmesi gerektiğini söyleyen herhangi bir Balkanlı âsi değil, bir Britanya başbakanıydı. (Gladstone) Aynı Britanya'nın bir başka başbakanı (Balfour) Yahudilere Osmanlı terekesinden toprak bahşetmesi ve bir ihsana konu olan bu toprakların Misâk-ı Millî hudutları haricinde kalması sebebiyle Yahudileri Türklerle uğraşan bir unsur olarak algılamaktan imtina ediyoruz. Biz Türkler vatanımızın Ermeni ve/veya Grek eline düşmesi tehlikesini atlattıysak bu başarıya hem bu ikisi tarafından gerçekleştirilen tasallutu önleyerek ve hem de bu iki musallatı cesaretlendiren Avrupalı âvazı bir şekilde susturarak erdik. Cumhuriyetin ilânı üzerinden daha yarım asır geçmeden (Sembolik olarak kuruluş anlaşması Roma'da 1957 yılında imzalanan AET ile 1963'te Türkiye bir anlaşma imzaladı) âvaz tümden kesildi, aleni iddialar yok oldu. Avrupalılar bir daha Türklerin imha, bunun sağlanamadığı şartlarda rezil edilmesi gerektiğini ulu orta telâffuz edemeyecekler. Yine de bunun Avrupalıların Türklerle birlikte yaşamaktan hoşlandıkları anlamına gelmeyeceğini belirmekten geri durmuyorlar. Avrupalılar istediklerini yapamayacakları ve niyetlerini terk etmeye razı olmadıkları için fiilî durum yaratmaktan başka bir çareleri kalmadığını görüyorlar. Fiili durumu bir zamanlar Türklere musallat olanları her fırsatta yeniden musallat ederek doğuruyorlar. Türklerle uğraşanların Ermeniler ve Grekler olduğu zannına kapılmak hatadır.
iozel@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|