YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Susurluk fasa fisoymuş gördüğünüz gibi...

Afla birlikte "Susurluk" defteri ilelebet kapanacak... "Susurluk fasa fiso" dediği için Erbakan'ı topa tutan mahut odak, bakıyorum da, kararı derin bir memnuniyetle izliyor.

"Kayıp silahlar" davası da böylece tarihe karışmış olacak.

Susurluk bahaneydi, bana sorarsanız.

Çetelerin devleti ele geçirdiği ve bağlı olarak "laikliğin tehlikeye düşürüldüğü" tezi, geleneksel irtica politikalarının bereketiyle ayakta durmaya çalışan yüce devletlilerinin "halkı devlete yaklaştırma" politikasının bir devamıydı sadece.

"Çeteleri ortaya çıkarmak" âli maksadıyla başlatılan "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eyleminin Refahyol hükümetine yönelik linç kampanyasına dönüşmesini/dönüştürülmesini başka nasıl izah etmeli?

"Bu işte bir terslik var" diyordu bir Emniyet görevlisi:

"MİT ve Genelkurmay (sanki) yabancı devletler tarafından korunan bir çeteyi yakalamak istiyor da, siyasi iktidar (Refahyol hükümeti) buna izin vermiyor... Siyasi iktidarın kontrolündeki parlamento da olayı ciddiyetle ele almaya yanaşmıyor. 'Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık' eylemiyle sağlanmak istenen buydu."

Prof. Mahir Kaynak ise, hükümetin "Çetelerle mücadele" konusunda "özellikle" atıl bıraktırıldığını söylüyordu.

Kaynak'a göre, Susurluk'ta ortaya çıkan "çete" dış güdümlüydü.

Ermeni terörüne karşı kullanılmıştı ama, onu sevk ve idare eden güç, terörün bitirilmesine karar verdiği için değil, "terörü bu çeteye bitirtmek istediği için" terörü bitirmişti.

Yani, Ermeni terörü bastırılmış gibi gösterilecek, böylece çeteye devlet içinde meşruiyet sağlanmış olacaktı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in (askerî) danışmanlarına göre, MİT ve Genelkurmay devlet içinde yuvalanmış çetelerden arınmak istiyordu, ancak siyasî iktidar buna izin vermiyordu.

Bu arınma nasıl olacaktı?

Ülkeyi, "yabancıların kontrolündeki" bir çeteden kurtarmayan, Emniyet teşkilatına kadar sızmış bu oluşumu refüze etmeye yanaşmayan siyasi iktidarın, MİT ve Genelkurmay tarafından "bir şekilde" kenara itilmesiyle mi?

Hatırlarsanız, Refahyol hükümetiyle birlikte, kimi yayın organlarında "polise karşı asker" tezi işlenmeye başlamış, "çetelerle mücadele" görüntüsü altında, devlet içindeki "dindar-muhafazakâr" kadrolar refüze edilmişti.

Ardından da, bildiğiniz gibi, 28 Şubat muhtırası gelmişti.

"Susurluk" eyyamına soyunanlar, çetenin güya polis ayağıyla uğraşırken, silahlı bürokrasi içindeki "çete bakıyesi"ni es geçtiler. Dindar çoğunluğu ve belli bir ideolojik grubu refüze ederken, kökü İttihat ve Terakki'ye uzanan "seçkinci oligarşi"nin illegal ayağını koruma altına aldılar.

Erbakan haklı.

Susurluk fasa fisoymuş...

Susurluk, yukarıda da söylediğim gibi, geleneksel irtica politikalarının bereketiyle ayakta durmaya çalışan yüce devletlilerinin "halkı devlete yaklaştırmama" politikasının bir devamı olarak gündeme getirildi.

Maksat hasıl olunca da gündemden düşürüldü.


24 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet Ertuğrul YAVUZ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...