| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Güneyimizde neler oluyor?
Türkiye'nin içinde bulunduğu süreç, ister istemez bu köşedeki yazıları konusunu dünya ve uluslar arası ilişkilerden uzaklaştırdı. Fakat olayları tümüyle birbirinden bağımsız olarak iç ve dış diye ayırmanın artık mümkün olmadığı da ortada.. Çok spesifik bir iç politika konusu hiç beklenmedik biçimde bir dış politika meselesi halinde karşımıza çıkabiliyor. Zaten bu köşede dünyadaki gelişmeleri ele alırken, bir şekilde Türkiye ile, bizim coğrafyamızla ilişkilendirmeye, muhtemel sonuçlarını tartışmaya çalışıyoruz. "Hizbullah terörist değil"
Bu arada Ortadoğu'da Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren gelişmeler yaşanıyor. Güney sınırlarımızdaki dengeler yeniden kuruluyor, ilişkiler, ittifaklar yeniden dizayn ediliyor. Önce 29 Şubat tarihli Jerusalem Post gazetesinde çıkan bir haberle konuya girelim: Avrupa Birliği adına İsrail'i ziyaret eden Romano Prodi, Lübnan'daki Hizbullah'ın terörist bir grup olmadığını açıkladı. Açıklamanın İsrail'de yapılması ve buna karşılık İsrail yetkililerinden resmi olarak bir tepkinin gelmediğini de kaydetmek gerekiyor. Bu açıklamanın özellikle Fransız Başbakan'ın taşlanmasına neden olan, Avrupa Birliği ve Fransa'nın Ortadoğu politikalarıyla çelişen "terörist" suçlamasıyla ortaya çıkan skandalı düzeltmeye yönelik olduğu çok açık. Avrupa Birliği, Amerika'nın Ortadoğu'daki ağırlığını dengelemek için en azından resmi düzeyde İsrail karşıtı olmasa bile Araplar'dan yana bir politika izlemeye dikkat ediyor. Bizim çok bilmiş gazeteci ve aydınlarımızın Türkiye'deki (sanal) irtica tehlikesi imajını desteklemek için bulamadıkları görsel malzemeyi Lübnan'da parlamentoda temsilcileri bile bulunan Hizbullah'a ait görüntülerle desteklemesi ve son cinayetlerin faili sayılan Hizbullah'ın da Lübnan'daki örgütle ilişkilendirme cahilliği/kasdı gözümün önüne geliyor.. Yeni dengeler: Suriye-Irak yakınlaşması
İki kutuplu Soğuk Savaş döneminde Sovyetler ve Amerika için Ortadoğu rekabetin en yoğun olduğu bölge özelliğini taşıdı. Sovyetler, özellikle Arap milliyetciliği ile Arap sosyalizmi ideolojisine destek vererek bölgedeki nufuz alanının genişletmeye çalıştı. Suriye ve Irak'ta gelişen Baas Hareketi bu stratejiye çok uygun düşüyordu. Kurucularının önemli kısmı Hristiyan Arap olan Baas hareketi ikiye bölünerek Irak ve Suriye birbirine düşman hale geldiler.. Özellikle Suriye Sovyetler'le stratejik ilişkilerini her zaman sürdürdü. İran-Irak savaşı sırasında Batı'nın İran'a karşı sosyalist Irak Baas rejimini desteklemesi Suriye'yi İran'la yakınlaştırdı ve Irak'la arasındaki köprüleri tamamen attı. Ancak, Amerika'nın Ortadoğu'da özellikle İsrail ve Türkiye eksenli bir denge kurma girişimleri iki düşman kardeşi birbirine yakınlaştırmaya başladı. Suriye bir yanda İsrail'le barış yapmaya hazırlanıp Batı'ya olumlu mesajlar gönderirken diğer taraftan Irak'la ilişkileri düzeltip yeni ittifaklar kurmaya çalışıyor. 6 Şubat tarihli Irak basında çıkan habere göre Irak, Suriye ile diplomatik ilişki kurmaya hazırlanıyor. Habere göre Irak, Suriye'deki Cezayir elçiliği içinde bir temsilcilik açarak düzeyde de olsa diplomatik ilişki kuracak. Bu durum, iki ülke arasında 20 yıldır ilk defa diplomatik bir ilişkinin gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Türkiye'ye Rusya kuşatması
Görünüşte güneyimizde iki komşu Arap ülkesinin birbiriyle yakınlaşması gibi algılansa da bu yakınlaşmanın arkasında Rusya'nın diplomatik, ekonomik ve jeostratejik planları yatmaktadır. Kafkaslar'da, özellikle enerji kaynaklarının taşınması konusunda Türkiye'yi kendine rakip gören Rusya bizi güneyden kuşatmaya hazırlanıyor. Aynı zamanda Türkiye'nin özellikle su konusunda etkinliğinin arttığını düşünen Irak ve Suriye birbiriyle yakınlaşmanın ve jeostratejik ilişkiler geliştirmenin hesaplarını yapıyor. Bu konuda Rusya ile çıkarlarının örtüşmesi bu iki ülkeyi doğrudan Rus etkisine itiyor. Rus desteği olsun ya da olmasın iki ezeli düşman kardeşlerin Türkiye'ye karşı ittifak yapacakları anlaşılıyor. Suriye uzun bir süredir Irak petrolünü kaçak olarak Akdeniz kıyısından pazarlıyordu. Amerika'nın ambargosu yüzünden Irak petrol boru hattını atıl tutan Türkiye'ye karşı Rusya'nın desteği ile Irak-Suriye arasında alternatif bir güzergah oluşturuluyor. Londra'da yayınlanan 8 Ocak tarihli El-Hayat gazetesinin haberine göre Iraklı mühendis ve teknisyenler Irak Suriye petrol boru hattını yenilemek için çalışmalara başlamış bulunuyorlar. Yine aynı konuda Rus petrol şirketi Rusneft'in Bağdat'ta büro açtığını ve Ruslar'ın Kerkük-Ceyhan'a alternatif boru hattını geliştireceklerini Moscow Times Aralık ayında yazmıştı. Böylece Rusya Türkiye'yi sadece Kafkas eksenli olarak enerji kaynakları konusunda değil, Irak petrolünü Suriye'nin Akdeniz kıyısındaki Banias rafinerisine getirerek Kerkük-Ceyhan hattını devre dışı bırakmayı, jeoekonomik olarak da kuşatmayı amaçlıyor. Gelen haberlere göre Suriye'de hâlâ önemli sayıda Rus askeri danışmanı bulunuyor. İran'ın önü açılıyor
Türkiye ise Ortadoğu'ya ilişkin tüm yatırımlarını, hesaplarını İsrail ilişkisine bağlamış durumda. Suriye bir yanda İsrail'le ilişkilerini geliştirirken diğer tarafta bölgenin petrol vanasını elinde bulunduracak adımlar atıyor. Avrupa Birliği İran'la ekonomik ve diplomatik ilişkileri geliştirmeye başladı bile. Önümüzdeki ay İtalya ve Almanya'nın dışişleri bakanları İran'ı ziyaret edecekler. Türkiye ise İran'la yaptığı anlaşmaya rağmen doğal gaz boru hattının payına düşen kısmının inşasını hâlâ gerçekleştirememiş durumda. Türkmen gazı için Batı'da ciddi olarak daha ucuz olan İran güzergahı konuşulmaya başladı bile. Amerikan şirketlerinin Irak ve İran'a ilgisi sürmesine rağmen resmi politikalardaki engeller yüzünden bölgenin ekonomik pastası Avrupalı şirketlere kalıyor. Avrupa Birliği önümüzdeki dönem bölgede ciddi rol üstlenebilir. Bu durumda Amerika'nın başkanlık seçimlerinden sonra özellikle İran politikasında yeni adımlar atması beklenmelidir. Türkiye'nin, altın tepsi içinde gelen fırsatları değerlendirecek stratejik beyinlerden yoksun olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Kraldan fazla kralcılık yapmanın bedelini hepimiz ödüyoruz. İrtica tehlikesinden, belediye başkanlarını hapse atmaktan daha önemli meselelerimizin olduğunun gösterecek bir irade gerekiyor. Hemen yanıbaşımızda bunlar olup biterken ülkenin kendi içine kapanıp kalmasında, ülkenin geleceğinin sosyal ve siyasal gerilimlere kurban edilmesinde bir oyun yok mu sizce?
aemre@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|