YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Efelik, doğru zamanda...

 
Bu yanlışlıklar komedisinin bir yerde tıkanması gerekiyordu; Demirel'in görev süresinin uzatılması çabaları, Meclis'e, bu tıkanıklığı açabilecek yolu da göstermiş oldu.

 

Gerçekleşen, hiç unutmayınız, bütün eksiklerine rağmen demokrasinin 'katlanılabilir' bir sistem olmasıyla yakından ilgilidir...

Kulağını ters taraftan gösterir gibi epey dolambaçlı yollardan dolaşması gerekse bile, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük yanlış yapmıyor... 1972'de Cevdet Sunay'ın görev süresinin uzatılması ve üniformasını eğreti çıkarmış Faruk Gürler'in seçilmesi de, 1989 yılında Kenan Evren'in süresini uzatmak da hataydı; TBMM o tarihlerde bu hatalara düşmedi. Milli iradeyi yansıtan Meclis'in, anayasayla oynayarak, Süleyman Demirel'i yerinde bırakma manevrasına hoş gözle bakmayacağına, bu iki eski örneği zihnimizde taşıdığımız için, emindik. TBMM bu defa da yanıltmadı.

Türkiye'de uygulanan biçimiyle sistemin çarpıklığı gözden kaçar gibi değil. Demokrasinin temelinde 'kuvvetler ayrılığı' ilkesi yatıyor; bizdeyse bütün kuvvetler birbiriyle içli dışlı ve hepsi sistem dışı iradelere kulak verir durumdalar... Bu kadar olsa iyi; cumhurbaşkanı anayasada yazılı olmayan yetkileri kullanabiliyor, Meclis'in ve hükümetin görevlerini üç siyasi parti lideri üstlenebiliyor... Yargı da siyasetin müthiş etkisinde; sistemin özünü teşkil eden siyasi partilere kulağı çekilecek yaramazlar gözüyle bakılabiliyor...

Bu yanlışlıklar komedisinin bir yerde tıkanması gerekiyordu; Demirel'in görev süresinin uzatılması çabaları, Meclis'e, bu tıkanıklığı açabilecek yolu da göstermiş oldu. Küçük ayak oyunları ve at pazarlıklarıyla irade saptırması yoluna başvurulmazsa, cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye'de dengeleri yeniden yerli yerine oturtacak bir dönüm noktası haline gelebilir...

Meclis'teki oylama tablosu, en fazla 'okumuş yazmış çocuğu' saflarında barındıran DSP'nin asker disiplini ile hareket ettiğini gösteriyor. Aralarında hayat boyu Demirel'e ve temsil ettiği zihniyete karşı mücadele vermiş insanlar da bulunan DSP milletvekilleri, 'lidere' bakıp hizaya giriverdiler. Oysa, lider, bu tür partilerde alışıldığı üzere, tabandan yükselmiş biri de değil. 'Sol' parti olma iddiasındaki DSP'nin 'pederşâhî' yapısı bu manevrayla iyice sırıttı. Bu, DSP'lilerin 'disiplin' içinde hareket ettikleri son siyasi manevra olabilir.

'En disiplinli' davranacağı sanılan MHP'de, kaç kişi oldukları tam bilinmese bile bayağı yüksek sayıda milletvekili, akıllarının kabul etmediği çözümü reddederek bağımsız iradeleriyle oy kullandılar. Bu, DSP'de meydana gelenden daha önemli bir olay. Önemi şurada: 28 Şubatçı proje, Refahyol iktidarıyla başlattığı uygulamalarını, MHP'nin sağladığı destekle ve bugünkü hükümet eliyle sürdürüyordu. MHP tabanı ve örgütünün muzdarip olmasına yol açan bir tezattı bu. 28 Şubat adayının reddine verdiği katkı, MHP'nin o cepheden uzaklaşmasıyla sonuçlanacak bir süreci başlatabilir.

En kritik rolü oynayan parti bu defa da FP'ydi, ancak FP yönetimi -büyük ihtimalle Abdullah Gül'ün çıkışı sebebiyle- kendisi için kurulan tuzağa düşmedi. Cumhurbaşkanlığı seçimine bir 'zekâ ve dayanıklılık oyunu' olarak bakarsak göreceğiz; oyunun başarıya ulaşabilmesi için FP'nin beklendiği gibi davranması gerekiyordu. FP pazarlığa açık olduğu görüntüsünü verdi bu defa da, ikna edilebileceğini düşündürdü; ancak işi tadında bırakarak varlık sebebini inkâr anlamına gelecek bir destekten uzak durdu. Şu ana kadar sürdürdüğü edilgenliği aktif bir politik tavra dönüştürdüğü ve Meclis iradesini temsil edecek mâkul bir aday üzerinde uzlaşabildiği taktirde, Çankaya Köşkü'nde oturacak kişiyi FP belirleyebilir...

Üç maddedeki anayasa değişikliğini ilk turda reddeden TBMM, kendisini her türlü şâibeden temizleyecek bir ruha sahip olduğunu ortaya koydu. Maaşa zammı, güdük ve sahte bir iyileştirme girişimini elinin tersiyle reddedebilmek, bütün güç odaklarının yanında yer aldığı bir adaya "Hayır" diyebilmek kolay bir efelik değildir. TBMM bunu başarabildi işte.

Bundan sonrası çok basit. Yeter ki, küçük hesapların etkisi altında kalınarak büyük yanlışlar yapılmasın.


31 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...