Gündemi kimler belirler, belirlemeli?

Son zamanlarda Türkiye'nin en çok konuştuğu konular arasında zirveye oturan "Demirel, Cumhurbaşkanlığı tartışmaları ve 5+5 Anayasa formülü" gibi konular, yani "siyaset" ve "siyasiler", "gündemi medya belirler" görüşünün aksine gündemi uzun süre oyaladı. Son bir aydır anahaber bültenlerinin ve gazete manşetlerinin neredeyse tamamı, "Güniz Sokak hikayeleri" ile doluydu.

Maraton nihayet sona erdi ve önceki gün bu tartışmalar bir son buldu.

Siyaset gündemine kilitlenen tv ekranlarının neredeyse tamamı, önceki akşam TRT 3'ten alıntılanmış Meclis görüntüleriyle, Ankara'dan canlı yayınlarla izleyici karşısındaydı.

Siyaset gündeminin bütün ağırlığıyla ekranlara yansıması sonucu, izleyici Mehmet Ali Birand'ın sunduğu 32. Gün'de "seçimlerden sonra Rusya'dan genel manzaralar" beklerken, birdenbire kendisini Ankara'da Meclis'in önünde buldu. Partilerin ileri gelenleriyle röportajlar gerçekleştiren Mehmet Ali Birand'ın performansının yanısıra, STV'de Haber Kritik'i sunan Kemal Kevser Gülen'in canlı yayındaki söyleşileri de oldukça ilgi çekiciydi.

Evinde bir televizyonu bulunan herkesin medya olayları ya da siyasilerin yapıp ettikleri ile öyle ya da böyle kuşatılmış bir durumda olduğu gözönüne alınırsa, bu kuşatılmış alanda medyatik gelişmelere ilgisiz kalmak da pek mümkün değil elbette. Ancak Türkiye'de gündem belirleme yalnızca medya ve siyaset ile sınırlı kaldığından, ekranlarda renkli ve aynı zamanda önemli (Televole magazini anlamında değil tabii ki..) görüntülere rastlamak zorlaşıyor.

Örneğin, eğitim birimleri içerisindeki üniversiteler, özerk bilimsel kuruluş ve enstitüler, vakıflar, dernekler, basılı yayın dünyası, dünyadaki birçok örneği gibi gündem belirleyebilmeli.

Ancak, ülkemizde bilimsel gelişmelerle anılması gereken üniversiteler, bilimden ziyade, tali konulara (kılık kıyafet gibi) ilgi duydukları için, değil gündem belirleme, saygınlığını koruma noktasında bile başarısızlığa uğruyor.