![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
İlk kelimeBu, her an taze ve daima bayatlamış olan sorunun ne zaman karşımıza çıkacağını nerden bilebiliriz: hayatımızın teminatı var mıdır? Böyle bir teminatın bulunmadığını bile bile niye, niçin ille de bu soruyu sormakta diretiyoruz? Yoksa böyle bir sorunun içinde durduğunu sandığımız bir anlamı mı bulup çıkartmak istiyoruz? Bu soru, acaba, bir yazının tıpkı ilk kelimesi gibi, hayatın onsuz olunamayacak bir girişi, mukaddimesi gibi bir şey midir? Her şey o ilk kelimeden sonra sökün ediyor. Ne kadar tasarıya bağlı olarak başlanırsa başlansın, gene de, o ilk kelimenin belirleyiciliğine inanmak gerekiyor. O ilk kelimede bir tökezleme başlarsa sonuna kadar sürüyor. Ama orda bir akıcılık varsa, zihniniz kelimelerden önce uçup gidiyorsa mesele kalmıyor. O kelimeler nasıl olsa bir yerde yakalanır, kıskıvrak tutulur ve kâğıda geçirilir. Durum, daha çok kararlılıkla ilgiliymiş gibi görünüyor. O ilk kelimenin yakalanışı bile, o kararlılıkla ilgilidir sanıyorum. Yani şöyle bir şeyi tahayyül etmek mümkündür diyorum: doktora gidiyorsunuz. Size, "bu işin" bir ameliyatı gerektirdiği söyleniyor. Bu kelime daima itici ve kendisinden uzak durulmasını isteyen bir istiare olarak karşınıza çıkar. Ancak biliyorsunuz ki, bu kelime bir kez telaffuz edildikten sonra yüzde doksandokuz nokta doksandokuz dönüşsüz bir yola girilmiş olmaktadır. İki şeyden biri yapılacaktır: Ya gerçeğe karşı gözünüzü kapatıp "İnşaallah bana değildir" havasına gireceksiniz veya gerçekle yüzleşmeyi göze alıp "ben hazırım" deme cesaretini göstereceksiniz. Bu ikincisini söylemek, bir yazıya başlamak gibi oluyor. Zaten o anda, hayatın ya da yazının ilk kelimesi yazılmış bulunuyor. "Ben hazırım" demek ilk kelimeyi kâğıda geçirmiş olmak demektir. Buradaki kararlılığı vurgulamak için insan daha da ileri gidebilir ve doktora diyebilir ki: "Ben hazırım doktorum, hemen ameliyat masasını gösterin, yatayım, siz de gereğini yapın!" Bunun bir şaka olduğu bellidir ve böyle bir şaka, hastanın (yazarın) kararlılığını ifade bakımından önem taşır. Sonraki süreç, bu ilk kararlılıktan sonra sökün edecektir. Artık bağlantılar yapılmış, hasta, kendini teminat altına almıştır. Orada gösterilecek minicik bir zaaf belirtisi her şeyi alt üst edebilir. Deseniz ki: "Efendim, bu önemli bir iştir, bana karar verebilmem için biraz mühlet verin; durumu bilahare size bildiririm!" İşte o anda da her şey biter: gerekli olan o ilk kelime yazılmadan bırakılmış olur. Bir daha da ne zaman yazılacağını, yazılıp yazılmayacağını ancak Allah bilir. Ancak tecrübe gösteriyor ki, o ilk kelimenin yazılması artık yalnızca tesadüflere bağlı kalır, ya da bir mucizenin gerçekleşmesine.. Tereddüt, mızmızlanma, gereksiz titizlik, en iyisi olsun diye beklemek, böyle şeyler o yazıyı akim bırakacak ip uçlarıdır. Nice önemli zihinsel çabalar bu türden ipe sapa gelmez bahanelerle gün ışığına çıkmadan boğulup gitmiştir. Sözlerim cahilin cesur olduğuna benzetilmesin isterim. Kararlılık hali, tereddütten yeğdir. Ben de her zaman kararlılıktan yana oyumu veririm. Karar verildikten sonrasındaysa diyecek bir şey kalmıyor, ya herro ya merro!
rozdenoren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|