YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Sorular bitmiyor

22 Mayıs 200 tarihli "Katil Kim?" başlıklı yazım şöyle bitiyordu: "Diyorum ki, Meclis özel bir komisyoon oluşturup, tüm bu gelişmeleri yeniden araştırmalı. "Rutin dışı" tüm işleri, Özal ve Ecevit'e suikast girişimlerine kadar, PKK'nın-Hizbullah'ın arka planına kadar, uyuşturucu trafiğinin nerelere uzandığına kadar, Sabancı suikastına, MİT içindeki sancıya, Jitem'li işlere, Eşref Bitlis'e, Hulusi Sayın'a, Cem Ersever'e kadar... Tuğlanın biri çekilirse sonuç ne olur'a kadar... Mumcu'nun katillerini devlet biliyor'a kadar...

"Bir aydınlık gelsin bu ülkeye... Tüm karanlık ilişkiler çözülsün. TBMM'nin sistemin kalbindeki yerini güçlendirecek olan da budur. TBMM, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle aldığı inisiyatifi, böyle büyük bir misyonla sürdürmeli."

Bugün aynı çağrıyı tekrarlıyorum. Çünkü sorular ve karanlıklar bitmedi, bitmiyor. Dün Sabah Gazetesi'nin manşetine yansıyan haber, içinde yaşanan karanlık ortamdan bir kesiti yeniden gündeme getiriyor. Haluk Kırcı'nın ortaya attığı sorular, yine sadece karanlığı derinleştiriyor.

Önce Sabah'taki Salih Aluş imzalı habere bakalım:

"Vur emri Yeşil'den

Sabancı'nın katili Mustafa Duyar'ı Afyon Cezaevi'nde öldüren, Parsadan'ı da yaralayan Ahmet Yargüder vurma emrini Yeşil'den aldığını iddia etti

KARAGÜMRÜK Çetesi'nin elebaşı Nuri Ergin'in sağ kolu Ahmet Yargüder şok iddialarla dolu bir ifade verdi. Yargüder, Afyon Cezaevi'nde öldürülen Sabancı Suikasti sanığı ve DHKP-C militanı Mustafa Duyar'ın infaz emri ile Parsadan'ın vurulmasını emrini Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın verdiğini öne sürdü. Yargüder, suç ortağı Sami Tokur'u cep telefonundan arayan Mahmut Yıldırım'ın, "Yeşil" olduğunu ispatlamak için Afyon Cezaevi 1.Müdürü Osman Sert'i kefil gösterdiğini ve Tokur'un müdürle görüşüp garanti aldıktan sonra harekete geçtiğini söyledi. Ahmet Yargüder, şu ifadeyi verdi:

"Yeşil; Duyar ve DYP lideri Tansu Çiller'i dolandıran Selçuk Parsadan'ı öldürmemize karşılık 1 trilyon lira vereceğini ve Tokur'un bu paranın 500 milyar lirasını peşin alacağını söyledi. Sami de paranın 500 milyar lirasını Sinop'taki akrabalarından birine verilmesini istedi. Yeşil, 2 gün sonra parayı yatırdı.

"Tokur'u cep telefonundan arayan akrabası 500 milyar liranın kendisine verildiğini söyledi. Sami de bu paranın 50 milyar lirasının cezaevine getirilmesini istedi. 2 gün sonra Tokur'un akrabalarından biri cezaevine gelerek parayı dolar halinde Cezaevi Müdürü Osman Sert'e verdi. Sert de Tokur'a getirdi. Sami bana 10 milyar liralık döviz (dolar) verdi."

"Yargüder, İstanbul'daki firarının da "jandarmanın hediyesi" olduğunu ileri sürdü."

Bu konuyu besleyen bir başka haber ise, yine Sabah'ta Ünsal Ergel imzasıyla yer alıyor. Habere göre, YEŞİL kod adlı Mahmut Yıldırım'ın sağ kolu olduğu iddiasıyla İstanbul'da gözaltına alın Bedirhan kod adlı Zakir Selvi kendisinin "JİTEM adına çalıştığını" söylüyor. Şöyle diyor:

"Yeşil'in ailesine JİTEM bakıyor. Aylık olarak maaş veriliyor. Bu maaş Jandarma Kıdemli Binbaşı ......... tarafından her ay düzenli olarak Bahattin Yıldırım'a elden teslim ediliyor. Kendi başıma yaptığım bir iş yoktur."

Özdemir Sabancı''yı öldürmekten sanık bir kişi, Yeşil diye bilinen esrarengiz kişilikten alınan emir ve Cezaevi Müdürünün aracılık ettiği 1 trilyonluk ödülle öldürülüyor, sonra yakalanıyor ve sonra kaçmasına göz yumuluyor...

"Sabancı neden ve kim tarafından öldürüldü?" nün cevabı bulundu mu?

Onu öldüren neden ve kim tarafından öldürüldü?

Yeşil kim adına hareket ediyor ve Sabancı'nın katilini öldürtüyor? Sabancı'nın katilinin katilini, jandarmanın elinden kim kaçırıyor? Ve Zakir Selvi'nin sözleri doğruysa, Yeşil ile JİTEM arasındaki ilişkinin boyutu nedir?

Ya Haluk Kırcı'nın ortaya attığı sorulara ne demeli?

Haluk Kırcı, "Bırak Eşkıya Desinler" isimli kitabında, Çatlı ile ilişkilerini geniş geniş anlattıktan sonra ortada bazı sorular bulunduğunu ifade ediyor. Kırcı'nın sorularının başında "Çatlı'nın kaza sırasında elinde bulunan çantaya ne oldu?" sorusu geliyor. Ve ekliyor.

İşin başında "Çatlı'nın MİT ile pazarlığa oturduğu"nu öne süren Kırcı, "Tabiî ki açıklanmayan tek konu Çatlı'nın çantası değildir" diyor ve soruları sıralıyor. İşte Kırcı'nın bazı soruları:

"-Kaza sonrasında yapılan soruşturmalar esasında, Çatlı'ya verilen özel silah taşıma ruhsatı ve uzman kimliklerinin toplam

"-30 kişiye verildiği tespit edilmiştir. Fakat bu kişilerin kimlikleri açıklanmamış, bütün gözler Çatlı'ya ve şahsıma çevrildiği için konu unutturulmuştur. Kimdir bu şahıslar ve niçin bu kimliklere sahip olmuşlardır? Eğer bu dava 'mafya-devlet ilişkisi' iddiası üzerine açılmışsa, Çatlı'nın taşıdığı kimliğe sahip olduğu söylenen diğer 29 kişi de bu davaya sanık olarak katılmalıdır.

"-Çatlı'nın kaybolan çantasındaki telefon kartları bir tarafa, üzerinden çıktığı iddia edilen telefon kartı ile kimlerle görüştüğü bile araştırılmamıştır. Kimseye "Çatlı ne yaptı? Bu kimlik kartı ne için verildi? Hizmetinin derecesi nedir? Kimlerle birlikte hareket etmiştir?" gibi sorular sorulmamıştır.

"-JİTEM hangi maksatla kurulmuştur? Böyle bir örgütün ne gibi görevleri vardır? JİTEM denilen kuruluşun fikir babası olduğu iddia edilen Veli Küçük isimli generalin Çatlı ile nasıl bir ilişkisi vardır? Çatlı, Veli Paşa'nın emriyle bir şeyler yapmış mıdır? Telefon görüşmeleri yaptıkları tespit edilen Paşa ve Çatlı'nın ilişkilerinin gerçek boyutu nedir?

"-Herkese soruyorum: Bu davayı açan ve beni çete üyesi olarak gösteren sayın savcı, niçin Çatlı'nın ilişkilerini ciddi olarak masaya yatırıp irdelememiştir? Niçin Veli Küçük Paşa'yı dava konusu yapmamıştır? Niçin JİTEM operasyonlarını araştırmamıştır." (Burak Yayınları, Mayıs 2000, s. 204-209)

Evet, sorular bitmiyor. Bizzat yargı huzuruna çıkanların ortaya koyduğu sorular bile dağ gibi... Üstelik son derece girift ilişkiler söz konusu... Sabancı'dan Yeşil'e, oradan kaçak ülkücülere, oradan MİT'e, devlet bilgisine.... Rutin dışına... Tüm bu girift ilişkiler aydınlanmadan, Türkiye aydınlanabilir mi? Onun için TBMM'ye tarihî bir görev düşüyor. Yok mu sesimi duyan?


26 MAYIS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...