YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama


Üstad bir başkaydı

İSTANBUL- Basın dünyasında merhum Necip Fazıl Kısakürek'le bir şekilde teması olmuş kişilerin anıları, Üstad'ın renkli dünyasına ilişkin birbirinden renkli ipuçları veriyor. O'nu tanıyanların hatıralarında; politikacılara bakışı, laiklik tahlili, birkaç gün önce yazısıyla hakaret ettiği bir yazara elini öptürmeyişi, ayakkabılarının delik oluşu gibi çok farklı anekdotlar yer alıyor.

MEHMET RAGIP KARCI

Öyle bir 'ah' çekti ki

"Türkocağı'nda kaldıkları bir gecenin sabahı, galiba bir Cuma günü. Merhum Mehmet Akif İnan ve ben. Birisi daha gelecek, galiba Ali Haydar Öztürk. Bağlum'a gidilecek. 'O ve ben' kitabında olmayan bir şeyleri anlatıyor Üstad; sonra derinlemesine bir noktaya dikiyor gözlerini ve öyle bir 'ah' çekiyor ki, ben böyle çekilen bir 'ah' bir de Abdurrahim Reyhan'dan duydum, o 'ah'ı anlatamam. Ama Üstad'ın çektiği 'ah'ı onun sohbetlerinde tahsil-i irfan etmiş köşe yazarları, ilim, irfan, tenkid ve muhabbet ehli arkadaşlar ve abiler orada olacak ve erdikleri tecellileri sizlere anlatacaklardı ki, o zaman biraz anlaşılacaktı. Ama ne fayda..."

İSMAİL KAZDAL

Kemiyyet keyfiyeti terkettirir

"Erzurum'da gerçekleşen bir konferanstan dönüyorduk. Uçaktan inince kalabalık bir grubun üzerimize doğru geldiğini gördük. Üstad, bizim için geldiklerini zannetti. Ancak kalabalık grup bizim yanımızdan gelip geçti. Kimin için koştuklarını merak eden Üstad arkasına bakıp, bir milletvekilinin geldiğini anlayınca, 'Kemiyyet görülünce keyfiyet terkediliyor' dedi.

HASAN PULUR

Bari susuşunu kasete alsaydın

"Necip Fazıl, hastalandığı için duruşmaya gidemediği bir gün, mahkemeden telaşla gelenlerden birine savcının ne dediğini sordu. Sorduğu kişi de, duyduklarını anlattı. Necip Fazıl 'Peki sen ne dedin?' diye sorunca da, diğeri, 'Ben şöyle bir sustum' dedi. Necip Fazıl da sinirlenerek, 'Bari susuşunu da kasete alsaydın be adam' dedi. Yine bir gün Fenari Sokak'taki küçük lokantadaydık. Bir ilahiyatçıdan sözediliyordu, masadakiler Necip Fazıl'ın ne düşündüğünü sordular. Necip Fazıl, 'Makarios bile ondan daha Müslümandır' demişti.

MEHMET NİYAZİ ÖZDEMİR

Madem laiksin vicdanımla işin ne

"BİR duruşmadaydık. Hakimin sorusuna, konuyu uzatarak dolaylı yollardan cevap veren Necip Fazıl'a en sonunda hakim dayanamıyarak tekrar sordu: 'Necip Fazıl Bey söyler misiniz, siz laik misiniz, değil misiniz?" Üstad, bunun üzerine hakime sordu:
'Hakim Bey, siz laik misiniz, değil misiniz?'
'Ben cumhuriyet hakimiyim, elbette laikim.'
'Laik olduğunuzu söylediğiniz halde vicdanıma taalluk eden meseleyi nasıl kurcalayabiliyorsunuz?"

BAHRİ ZENGİN

Çorapları su içindeydi

"1966 yılıydı. Üstad Büyük Doğu'yu çıkarıyordu. Kendisi de, Büyük Doğu'nun Bahçekapı'daki yerinde kalıyordu. Hava yağmurluydu ve üstadın ayağındaki ayakkabılar çok yıpranmıştı. 'Size bir ayakkabı alalım' dedik, istemedi, ısrar ettik. Ayakkabı mağazasına gittik. Satıcı ayakkabılar getiriyor, Üstad ayakkabıları ayağına giymeden, ayağının dışından ölçüyordu. Nedenini önce anlayamadık. Sonra baktık ki, ayağındaki ayakkabıların altı delik, bu yüzden çorapları su içinde olduğu için böyle yapıyormuş. Türkiye'nin kaderi bu herhalde. Büyük şairler, düşünürler hep bu gibi sıkıntılar yaşadılar."

İSTİHBARAT SERVİSİ


Kağıda basmak için tıklayın.


Bit yerine kafayı traş ediyorum Romancı ve tiyatrocu Üstün İnanç, o yıllarda Necip Fazıl'la birlikte bulunmuş genç bir sanatçıydı. Kendisine, Üstad'ı sorduğumuzda, üç güzel hatırasını anlattı. İşte, İnanç'ın Üstad'la anıları:"Fakir Baykurt'un, 'Cüce Muhammed' isimli kitabının reklamını yayınlayan Milliyet gazetesine, 'Milliyetsiz Milliyet' dediği için hakkında dava açılmıştı. Milliyet avukatının, neden kitabın yazarını değil de kendilerini suçladığını sorması üzerine Üstad, şöyle demişti: 'Büyük Doğu'nun ilanını ücretli olarak dahi yayınlamayan Milliyet, bu kitabın reklamını hem de logosunun yanında ücretsiz yaptığına göre bu adam ile Milliyet arasında gönül bağı var demektir. Ben de kafadaki bitleri teker teker toplamak yerine kafayı sıfır numara traş ediyorum. Bu kafa Milliyet'tir' demişti. Üstad 1965-66 yılları arasında Yeni İstanbul Gazetesi'nde yazarken bir davadan dolayı mahkûmiyet almıştı. Bu sırada evinden çıkmadığı için de yazılarını gazeteye ben ulaştırıyordum. Yine bir sabah evine gittiğimde; Süleyman Demirel'in Ramazan ayında uçakta zeytin ile oruç açıp, akşam da Rus Başbakanı ile votka içmesi üzerine yazdığı, 'Kaç Süleyman' başlıklı yazısını bana okuttu, nasıl bulduğumu sordu. Ben, 'Güzel' dediğimde de, 'Sadece güzel mi? Bu yazıyı okuyunca havalara zıplaman gerekirdi' dedi.Muhammed'in Felsefesi kitabında 'Hazret-i' diye yazmadığı için Cemil Sena Ongun'a Büyük Doğu'da hakaret yağdırmıştı. Üstad ile bir akşam Cağaloğlu yokuşundan iniyorduk. Adamın biri yanımıza gelerek, Üstad'ın ellerine sarıldı ve 'Üstadım, Efendim' diyerek öpmeye çabaladı. Üstad, bu adamın Sena Ongun olduğunu farkedince, 'Büyük Doğu'da senin ve kitabın hakkında yazdığım hakaretleri okumadın mı?" diye sordu. Ongun da, 'Okudum üstadım, ellerinize sağlık' cevabını verdi. Necip Fazıl bunun üzerine sinirlenerek, 'Hadi oradan, ben o elleri sana öptürür müyüm?" diye Ongun'u kovdu.


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...