YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

1928'de neler oldu?

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu... Yakın tarihimizin tanınmış simâlarından... Muammer bir zât, uzun süre yaşamış, onlarca kitap, yüzlerce makale yazmış... Dârulfünun hocalarından... Eğitimci... Sanatçı... Siyasetçi... Reformcu... "1928 Dini Islahât Beyannamesi" onun kaleminin mahsûlü... Kur'an adlı bir Kur'an çevirisi de var... Beyannamesi, yayımlandığı devirde değilse bile çok sonraları büyük gürültüler çıkarmış, Cumhuriyet inkilâblarının ne denli radikal amaçlar taşıdıkları konusunda en etkileyici örneklerden birini teşkil etmiştir...

"Camilerin kiliseye dönüştürülmesi" anlamına gelen bir dizi reform teklifini içeren bu meşhûr beyanname'nin hikâyesiyle uzun süre meşgul oldum; hatta hem beyannâme'nin müsveddesi olan 15 Mayıs 1928 tarihli Millî Mecmua anketini, hem 19 Haziran 1928 tarihli Beyanname metnini, hem de bu metnin tek başına Baltacıoğlu'nun kaleminden çıktığını kesin olarak ispatlayan 11 Haziran 1928 tarihli (İsmail Kara'dan me'hûz) Ruznâme-i Müzakerât'ı Lâtin harflerine çevirerek yayımladım.

Bu belgeleri ortaya koymak ve bu konudaki literatürü derleyip değerlendirmek, aynı istikamete yönelmiş olduğundan kuşku duyulmayan siyasî merkez'in bu beyanname'ye niçin iltifat etmediğini, gazetelerde yayımlandığı halde birdenbire neden basının derin bir sükûta gömüldüğünü açıklamak için yeterli olmuyor, olamıyordu... Yıllarca hemen herkesin Darülfünûn İlahiyat Fakültesi müderrislerinin kaleminden çıktığını zannettiği; hatta bu eksik ve yanlış bilgilerden hareketle müderrislerin tümünü suçladığı bu beyanname'nin, Baltacıoğlu'nun şahsına mahsus bir teşebbüsün ürünü olduğunun ispatlanması kâfi gelmemişti.

Ben, bu şahsî teşebbüsün, siyasî merkez tarafından "Baltacıoğlu'nun kendi başına kalkıştığı bir işgüzarlık" olarak algılandığını düşünmüş ve iltifat görmeyişini de bu şekilde açıklamıştım. Fakat yine de hikâye eksikti... Camileri kiliseye benzetme teşebbüsünün siyasî arkaplanı karanlıktı... Resmî kayıtlara ulaşmak zor, hatta neredeyse imkânsız gibi göründüğünden, geriye bakılması gereken tek yer kalıyordu ki o da Baltacıoğlu'nun hâtıralarıydı. Çünkü hâtıralarında bu konuya yer vermesi halinde, beyanname'nin siyasî arkaplanını açıklamak kolaylaşacak, en azından siyasî merkez'in tavrını aydınlatmak için bazı ipuçlarına ulaşılmış olacaktı...

Baltacıoğlu'nun hâtıratının Yeni Adam dergisinde yayımlanan tefrikasını baştan sona tarayan değerli bir dostumun, teşebbüsünün boşa çıkışını -biraz da üzüntüyle- haber verdiği günü tıpkı bugün gibi hatırlıyorum. Canı çok sıkkındı... Derken, Baltacıoğlu'nun büyük oğlunun (Tuna Baltacıoğlu) Yeni Adam Günleri (İstanbul, 1998) adlı hâtıratı yayımlandı. Kitap ikimizi de heyecanlandırmış, fakat bu kitapta da sadra şifa hiçbir şey bulamamıştık... Sonra, dostum, birgün, Baltacıoğlu'nun küçük oğlunun (Ali Baltacıoğlu) Yeni Adam'daki tefrikayı Hayatım (İstanbul, 1998) adıyla kitaplaştırdığını haber verdi. Çehresi yine keyifsizdi; zira orada da bilinenlerin dışında işe yarar bir bilgi yoktu.

Geçen gün Enderun'a uğradığımda, kitabevinin sahibi İsmail ağabey, bir dergide bir yazı okuduğunu ve yazıda şahsıma atıflar bulunduğunu söyledi. Dergiyi elime aldığımda, bir de ne göreyim: yıllardır peşinde olduğumuz ve fakat bir türlü bulamadığımız o kayıp parça karşımda duruyor... Baltacıoğlu, hem beyanname'nin (1928), hem de Kur'an çevirisinin (1956) arkaplanına ilişkin açıklamalarıyla perdeyi çoktan aralamıştı...

Akşamı zor ettim ve dostumu aradım. Evde yoktu. Ben de ailesine temkinli (!) bir not bıraktım. Öyle ya tam da heyecanla kendisine müjde verecekken, "Senin daha yeni mi haberin oluyor?" diyen o her zamanki mütebessim ifadesiyle karşılaşabilirdim. Telefonum çaldığında, "Galiba bir hatırat filan görmüşsün; önemli mi bari?" şeklindeki merakını gizlemeye çalışan ses tonunu alır almaz, olup bitenleri anlattım ve biraz da zevkle (yavaş yavaş) kendisine derginin künyesini söyledim. O kadar heyecanlanmıştı ki yazıda işaret ettiğim noksanlara aldırmadı bile... "Önemli değil, başka ne yazıyor?" diye sorup durdu... Sanırım sabahı zor etmiştir; çünkü kendisine, siyasî merkez'in, o günlerde yakalanan bir İngiliz ajanıyla beyanname'nin neşri arasında bir ilişkinin olabileceği varsayımından hareketle Baltacıoğlu'na karşı tavır aldığını bildirmeyi de ihmal etmemiştim.

Not 1: Bu son tahminimi kayınpederime aktardığımda, birden gülmeye başladı; bir müddet katıla katıla güldükten sonra, yanaklarındaki yaşları silip kızarmış koca gözleriyle yüzüme baktı, bir şeyler söyleyecek gibi oldu; söyleyemedi; gülmeye devam etti. Bir ara belli belirsiz, "Sen hâlâ o adamı tanıyamamışsın" dediğini duydum ama ne demek istediğini anlayamadım.

Not 2: Yarın, 15.00-17.00 saatleri arasında Çemberlitaş'taki FKM Fuarı'nda Bîrun Yayınları'nın standında kif dostlarıyla hasret gidereceğiz. Dostlara duyurulur.


26 MAYIS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...