![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Cumhurbaşkanı'na açık mektupSayın Cumhurbaşkanım, Sizin Cumhurbaşkanı seçilmenizle Türkiye bir ilki yaşadı, bir hukukçu Cumhurbaşkanlığı makamına seçilmiş oldu. Siz de kabul edersiniz ki Anayasa Mahkemesi'nin geçtiğimiz son iki açılış töreni öncesine kadar siz Türk kamuoyunda tanınan bir kimse değildiniz. Zatıalinizi bir anda Türk kamuoyunun ilgi odağına yerleştiren olgu, bu iki törende yaptığınız ve Türkiye'nin bir an önce demokratik bir hukuk devleti olması gereğine dikkat çeken konuşmanız oldu. Bu iki konuşmayla maşerî vicdanın sesini ne ölçüde dile getirdiğinizi görünüz ki adaylığınız bütün çevrelerde genel bir memnuniyet uyandırdı ve seçilmenizde etkili oldu. Dünyada sadece iki konuşmayla kamuoyunda tanınan ve bir devletin başına geçen bir başka lider var mı acaba!? Bu Türkiye'de hukuk devleti ihtiyacının ne kadar acil ve hayatî olduğunu göstermektedir. Gerçekten içinde bulunduğumuz dönemde Türkiye'nin hukuka bağlı ve hukukun üstünlüğünün bir ülke için ne anlama geldiğini bilen bir Cumhurbaşkanı'na ihtiyacı vardı. Bu sebeple ben zatıalinizin bu makama seçilmesini hukuk devleti idealine ulaşma sürecine ümit verici bir başlangıç olarak addetmekteyim. Malumları olduğu üzere gerek yasal düzenlemeler, gerekse zihniyet değişikliği olarak hukuk devleti idealine ulaşmak için alınacak çok mesafe var. Bu mesafeyi birden almak mümkün olmadığı gibi, yapılması gereken değişiklikleri teker teker saymak da bu mektubun çerçevesine aşar. Bu sebeple burada senelerdir kanayan bir yaraya, hiç mübalağasız on binlerce mağduru bulunan bir hukuk ihlaline dikkatinizi çekmek istiyorum... Dini inançlarından dolayı başlarını örttükleri için okuma ve çalışma imkanları ellerinden alınan, orduevlerine, kamuya ait kimi sosyal tesislere, ziyaretçi olarak bazı cezaevlerine alınmayan kadınların durumuna. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 30.12.1980 tarih ve 77 sayılı görüşünden de açıkça anlaşıldığı üzere kadınların örtünmesi dini bir vecibedir. Bazıları aksi görüşte olsa bile Türkiye'de yaşayan Müslümanlar'ın çok önemli bir bölümü bunu böyle kabul etmekte ve uygulamaktadır. O halde isteyen kadınların okurken, çalışırken, herhangi bir kamu kurumuna veya sosyal tesise girerken başlarını örtebilmeleri din ve vicdan hürriyetinin en tabii gereğidir. Bunu sınırlayan herhangi bir düzenlemenin hukuki olamayacağı malumlarıdır. Siz de zaten konuşmalarınızda kanun hakimiyetinden değil, hukukun üstünlüğünden, hukuk devletinden bahsettiniz. Kaldı ki üniversite öğrencilerinin başörtülü olarak okumalarını engelleyen bir yasal düzenleme de mevcut değildir. Burada malumu ilam kabilinden olacak bir sürü ayrıntıya girecek, Anayasa Mahkemesi'nin 3511 sayılı kanun 2. maddesinin iptal kararının doğurduğu sonuçları, katılmadığım bu kararı ve gerekçelerini, 3670 sayılı kanunun 12. maddesinin iptal edilmemesi, ancak gerekçede önceki yasağa atıf yapılmasını, bunun Anayasa'nın 153/2 karşısında ne anlama geldiğini, sizin karşı oy yazınızı tartışacak değilim. Üniversite öğrencileriyle ilgili disiplin yönetmeliğinin nasıl yorum yoluyla suç ihdasında kullanıldığını, bu cezaların uygulama biçimlerinden de söz edecek değilim. Üniversite kapılarına kolluk kuvvetleri dikilerek anayasal öğrenim hakkının nasıl ellerinden alındığından da bahsetmeyeceğim. Sayın Cumhurbaşkanım, Burada benim dikkat çekmek istediğim konu, gerek öğrencilerle gerek çalışan kadınlarla ilgili bu uygulamaların yasal dayanaklarının olup olmadığı değil. Burada dikkat çekmek istediğim konu bu uygulamaların yasal olanlar da dahil bütünüyle hukuk dışı olduğudur. Bu hukuk dışılığın insan hakları ihlallerine yol açması, sosyal barışa zarar vermesi ve ülkede devlet küskünü binler insan yaratmasıdır. Siz şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin birliğinin sembolü bir makamdasınız. Eğer Türkiye önümüzdeki dönemde ileriye yönelik bir atılım yapacaksa bunu bütün fertlerinin katılımıyla yapacaktır. Bu fertleri dini inançlarına, felsefi kanaatlerine göre sınıflara ayırmak ve kimilerine ikinci sınıf muamelesi yapmak demokratik hukuk devletiyle bağdaşmadığı gibi aynı zamanda böyle bir atılımın önündeki en büyük engeldir. Yasaklı yıllar başörtülü kadınların bunu siyasi bir amaç için değil, dini bir inanç gereği taktıklarını ortaya çıkardı. Kimilerine başörtüsünde bu kadar ısrar etmek bir saplantı olarak görülebilir. İsterse saplantı olsun onbinlerce kadın bu yüzden sürekli ıstırap çekiyor. Bu ıstırabı görmemek olmaz. Başörtülü kadınlar bu ülkede vergi veriyor, şehit anası olabiliyor, karısı, bacısı olabiliyor. Ancak üniversitesinde okuyamıyor, orduevine giremiyor, kamuda yer alamıyor. Olmaz böyle şey. Bu konudaki zıtlaşmaları zatıalinizin kişiliğinin ve arabuluculuğunun gidereceğine inanıyorum. Herkesin ıstıraplarıyla başbaşa bıraktığı bu onbinlerce kadına lütfen sahip çıkınız. Türkiye'deki hukuk ihlallerinin düzeltilmesine buradan başlayınız. Bu ses sizde makes bulmayacaksa bu binlerce insan hangi makama gitsinler, Türkiye'yi utandırmayacak hangi mahkemeye başvursunlar bari onu söyleyiniz. Saygılarımla.
makifaydin@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|