YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Kafkaslar'da bir Demirel klasiği

 
Sadece ekonomik değil politik vizyon eksikliği Türkiye'nin temel sorununun kendisi olamamasından, kendisi gibi davranamamasından ve kendisinin farkına varamamasından kaynaklandığı ap açık.

 

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bugün Gürcistan'a gidiyor. Ruslar'ın Çeçenistan'da sürdürdüğü insanlık dışı katliamı Rusya'nın iç sorunu olarak ele alan Türk yaklaşımının iflası anlamına gelen bir ziyaret yapıyor Cumhurbaşkanı. Bayramda Ankara'ya gelen Azerbaycan Devlet Başkanı HAYDAR Aliyev'in ülkesini ciddi biçimde Rus baskısı altında hissederek bir askeri ittifak kurma teklif ettiği biliniyor. Aynı Rus tehlikesi daha çok Gürcistan'da hissediliyor. Kafkaslar'ın NATO sınırları içine alınmamış olması Türkiye'yi Rusya ile karşı karşıya bıraktı. AKKA anlaşmalarında da Türkiye'nin Batılı müttefikleri tarafından silah indirimi konusunda yeterli desteği vermemiş olmaları Rusya'yı Kafkaslar'da istediği gibi at oynatacağı bir alan haline getirdi.

Oysa Bakû-Ceyhan boru hattının, Türkmen doğalgaz hattının bu bölgeden geçecek olması Batı'nın ihtiyacı olan enerjiyi taşıyacak boru hatlarının ve kaynakların güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye sokuyor. Ancak bu tehlikeyi göğüsleme riski de Türkiye'ye verilmiş gibi görünüyor. Hem Bakû-Ceyhan'a destek vereceksiniz hem de Türkiye'yi bu hattın bulunduğu bölgenin Rus tehlikesine karşı güvenliğini sağlama konusunda yalnız bırakacaksınız. Ortaya çıkan somut manzara bu.

Ancak Türkiye hemen her konuda olduğu gibi iradesi olan bir devlet gibi davranarak kendi stratejik çıkarlarına uygun siyaset üretme konusunda yanlış adımlar attı. Enerji kaynaklarından ekonomik ve siyasal ilişkilere kadar günü birlik taktiklerle bela savmaya çalıştı. Oysa içinde bulunduğu jeopolitik ve jeo-stratejik konumu Türkiye'nin çok daha uzun vadeli stratejiler geliştirmesini zorunlu kılıyor. Bu stratejileri üretmeye zorlayan tarihsel gereklilikler kadar aktüel ihtiyaçlar da Türkiye'yi hep gerçek rolünü oynamaya zorluyor.

İmza aşamasındayken Amerika'dan son anda gelen bir işaretle apar topar kaldırılan İran doğal gaz anlaşması daha sonra imzalanabilmiş ancak bu sefer de boru hattının inşası Türkiye tarafından geciktirilmiştir. Enerjide alternatifleri teker teker tüketen bir politika geliştirildi.

Aynı durum su meselesinde de geçerli. Yine Demirel, tarafında hiçbir garantisi olmadan Manavgat suyunu ihraç etmek için yapılan tesisler bugün ortada kalma riskiyle karşı karşıya. Demirel tarafından su fakiri olduğu ilan edilen Türkiye'nin (ki dünya standartları bakımından sanılanın aksine su fakiridir) aslında temel amacı İsrail'e su satmak için yapılan Manavgat tesisleri; İsrail'in Suriye ile barış imzalaması durumunda İsrail için ikincil bir alternatif haline gelmiş ve Türkiye'nin elinde kalma durumuyla karşı karşıyadır.

Sadece ekonomik değil politik vizyon eksikliği Türkiye'nin temel sorununun kendisi olamamasından, kendisi gibi davranamamasından ve kendisinin farkına varamamasından kaynaklandığı ap açık. Şu Öcalan ve dolayısıyla Kürt meselesinde bile temel yanlışlıklardan ders almak gibi bir tartışma gündeme bile getirilmiyor. Hangi toplumsal ve tarihsel süreçten geçtiğini kavramadan Batı'da çıkan ulus devlet modelini körü körüne adapte ederek tek bir ulus "yaratma" gayretleri Batıcılık sayılırken, bu politikaların sonucunda yine Batılılar tarafından parya muamelesi görmekteyiz. Aynı türden bir Batıcılık Türkiye'yi iki ay öncesine kadarki politikalarını tekzip etmeye zorlamaktadır. Bundan daha önceki politikaların olumlu olduğunu söylemek istemiyoruz; ancak, siyasi iradeden yoksun bir yönetimin kendi gibi olamamasının doğurduğu derin çelişkilerin faturasını toplum olarak ödemekteyiz. Ülkenin huzuru, kardeşliği neredeyse Abdullah Öcalan'ın iki dudağı arasından çıkacak talimatlara emanet edilmiş gibi duruyor.

Kendi konumunun farkında olmayan, gelecek hedeflerinin/projelerini gerçekçi ihtiyaçlara göre kurmayan, bunu toplumsal ve tarihsel birikimiyle beslemeyen politikaların geldiği noktaya en iyi örnek Türkiye'dir. Ve bunlara rağmen aynı başarısız, vizyonsuz liderlerin hâlâ iş başında olabildiği ender "demokratik" ülkelerden biridir.

Çeçenler'e karşı Rusya ile terörle mücadele anlaşması yapan, Çeçen katliamını Rusya'nın bir iç sorunu gibi algılayan yönetim anlayışı şimdi tedirgin biçimde Gürcistan'la askeri işbirliği imkanlarını araştırmaya bölgeye gidiyor. Grozni'yi savunamayanlar Bakû'yü nasıl savunacak, Bakû-Ceyhan'ı nasıl gerçekleştirecek? Tüm bunlar, daha stratejik hazırlıklarla bu noktaya kadar gelmeden aşılabilecekken, ağır bedeller ödüyoruz.


14.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Akif Emre

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...