YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

MHP'yi terbiye etmek

 
Devlet Bahçeli, Osmaniye'den Ankara'daki zirve iklimine gelirken yaşadığı dönüşümü, kendi içinde nasıl hazmediyor bilmiyoruz. Mutlaka bir hazım düzeni geliştirmiş olmalıdır.

 

Hükümetin kurulmasından bu yana 20 zirve oldu. Şimdi artık şu söylenebilir: Bu zirveler, MHP'ye yönelik tedrici bir terbiye sürecidir.

Bir gün bu hükümetin muhasebesi yapıldığında hükümet ortaklarından biri, meselâ Ecevit veya Yılmaz, "Anasol-M hükümetinde MHP'yi nasıl terbiye ettikleri"ni anlatacaklar. Tıpkı Tansu Çiller'in ortaklık sırasında "Refah'ı nasıl terbiye ettikleri"ni anlattığı gibi...

Türkiye, vaktiyle Refah'ta seyrettiği filmi yeniden iziyor gibi... Bu defa başrolü MHP üstlenmiş durumda. Tıpkı Refah tabanı gibi, MHP'ye "umut" bağlayanlar, her gerilimde biraz daha yıkılmanın üzüntüsünü yaşıyorlar.

Devlet Bahçeli, halk huzurunda veya partililere hitab ederken, kararlı bir lider edasında konuşuyor. Ses tonu, "yeni bir Başbuğ" edasını andırıyor. Son Osmaniye konuşmasındaki kararlılığı, tok ses tonu, kürsüde bir Türkeş intibaı uyandırıyordu. Oradan zirve sonrası görüntüye geçtiğinizde, dönüşüm geçirmiş bir lideri gözlüyorsunuz. Sıkıntılı, kendi çizgisinden uzaklaşmış ve izahı zor bir konuma sürüklenmiş kişilik... Belki Demirel gibi bir oportünizm (günü kurtarma) üstadı olsaydı, "Dün dündür bugün bugündür" der, bir kahkaha atar geçerdi. Ama çizdiği lider imajı, buna imkân vermiyor. Böyle bir durumda soru sormayı önleyerek içe kapanmak bir savunma mekanizması haline geliyor.

Devlet Bahçeli, Osmaniye'den Ankara'daki zirve iklimine gelirken yaşadığı dönüşümü, kendi içinde nasıl hazmediyor bilmiyoruz. Mutlaka bir hazım düzeni geliştirmiş olmalıdır. Çünkü böylesine bir ateş-buz sınavı kolay tahammül edilebilir bir şey değildir.

Nitekim, gerek parti grubu, gerekse MHP tabanı, bu dönüşümü hazmetmekte güçlük çekiyor ve tepkiler ortaya koyuyor. Biraz önce yaptığınız Başkanlık Divanında "Dosya Meclis'e inmeli" kararına varmışsınız, sonra gidip, Ecevit ve Yılmaz'ın kanıtları(!) karşısında ikna olmuşsunuz. Size demezler mi? Ya Başkanlık Divanında sağlıklı görüşmeler, ayağı yere basan, ülke çıkarlarını gözeten değerlendirmeler yapmıyorsunuz, ya da koalisyon ortaklarınızla sağlıklı değerlendirme ortamınız yok... Sadi Somuncuoğlu gibi, parti ne, grup ne, parti disiplini ne, hükümet ne, bilen birisi bile liderin tavrı ile açık düşüyorsa, bu işte bir sakatlık var demektir.

RP hükümet olmadan önce, bu sütunda yaptığımız eleştiriler sebebiyle parti tabanından büyük tepkiler alırdık. Hükümet olduktan sonra ortaya konan zaaf, tabanı o kadar rahatsız etti ki, yapılan eleştiriler yeterli bulunmamaya başlandı...

Şimdi aynı durum MHP çevresinde yaşanıyor. Artık MHP tabanı, iki Bahçeli arasındaki farkı çok net görüyor... Taa, Rahşan Ecevit fırçasının hazmından, Nesrin Ünal'ın başının açtırılmasından, Gürüz'ün içe sindirilmesinden, bugüne kadar uzanan çizgi kırıklıkları yüzünden...

MHP, bugüne kadar işi, FP karşıtlığı ile götürdü. Ama bu miad doldu.

Ayağı yere basan siyasetçi, sütunlarda verilen, "Ağır devlet adamı" payesinin, halk nezdinde ne kadar anlamlı bulunduğunu test etme ihtiyacı duyar.

Öcalan dosyasını Meclis'e bile götürme cesareti gösteremeyen bir koalisyon sözkonusu... Yani kendine güvenoyu veren gruplarından emin olmayan bir siyasi kadro var. Referanduma götürmek ise korkulu rüya... Demek alınan karar ne Meclis iradesine uygun, ne halk iradesine... Bunların, bir siyasi kadro için hiçbir toplumsal bedeli olmadığı söylenebilir mi?

* * *

Şehit aileleri, tam bir dramı yaşıyorlar. Onların payına, sadece bağırlarına taş basmak düştü. Yüreklerine yansıyan acıyı, Bahçeli ve MHP kadar kolay hazmedebilecekler mi, göreceğiz. Korkarım kısa süre sonra, hükümetin tavrına uyum gösteremedikleri için "sakıncalı" topluluklar haline gelecek, hatta "yük" telakki edilecekler... Ah burunlarından kokusu gitmeyen, yüreklerinden acısı uzaklaşmayan çocuklar! Ah, şu birlikte yattıkları şehid urbaları! Ah şu mahzun şehit kabristanları...

* * *

Ben bile bugünden, şu ifadelerimin bir çok kesimde nasıl fazla bulunduğunu hissediyorum.

* * *

Zirve ile aynı zamana denk düşen son Tunceli hadisesi, terör olgusunun devam ettiğini gösterdi. Öcalan'la ilgili hükümet kararı, terörle mücadele eden askerî birlikleri nasıl etkileyecek sorusu ortada duruyor? Dağda mücadele eden askerlerin elleri soğuyacak mı ısınacak mı, bilemiyoruz.

* * *

İkinci bir soru da şu: Zirvede alınan karar metninde, "terör örgütü ve yandaşı çevrelerin Türkiye'nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanıldığının değerlendirilmesi halinde infaz sürecine geçilmesi" öngörülüyor. Bir yandan Öcalan'ı "rehine" haline getirerek, kamuoyundaki tepkiyi azaltma amacı taşıyan bu ifade, bir başka yönden de PKK'ya yönelik bir pazarlık görüntüsü veriyor. Peki hükümet hangi durumda böyle bir değerlendirme yapacak? Meselâ Tunceli türü bir gelişme mi, ya da kaç ölümlü bir çatışma? Ya da PKK içinde farklı fraksiyonlar, farklı eylemler sergilerse ne olacak? Ayrıca, hukuk açısından bu "rehine" statüsü şık bir görüntü olarak kabul edilebilecek midir? Ya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu defa, zirve kararındaki bu ifadeyi hukuk dışı bulur, değiştirilmesini isterse... Apo'nun avukatları bu istikamette bir girişimde bulunursa? İlkay Çınar da 1991 yılında, "ölüm koridorunda bulunma tedirginliği"ni öne sürerek AİHM'ye başvurmamış mıydı? Ayrıca PKK ile pazarlığın boyutu ne olacak? PKK'nın varlığını kabul anlamı da taşıyan bu yaklaşım, PKK'ya verdiği statünün farkında mıdır? Hükümet, PKK'nın nasıl bir süreç içine gireceğini tahmin etmektedir?

* * *

MHP'nin terbiye sürecinin önünde bir sınav kaldı, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirel'i destekleyip desteklememek... Orada da, kendi tabanı yerine kolayca oluşturulan medyatik kamuoyunun güdümlemesi istikametinde hareket ederse, belki birilerinden yıldızlı pekiyi almayı başaracak, ama toplumsal tabanında da, CHP türü bir erimeden kendini kurtaramayacaktır...

* * *

Hasan Cemal, gençlik döneminde "kafası karışık" olmayı bir hayli cazip hale getirmişti. Şu sıralar MHP'li yöneticilerin de bu cazip halet-i ruhiyeyi çok benimsedikleri söylenebilir.


14.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...