YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Akılsız "baş"ların yükünü, bilinçsiz kalabalıklar taşır...

 
Hep bu politika izlenmedi mi? Kalabalıklar tahrik edilerek, hukukun ve diplomasinin kuralları unutulmadı mı?

 

Cidde'deki kumların üzerine saray yaptıran petrol zengini Suudi Arabistanlı milyarder, İskoçya'yı gezerken, her tarafı kaplayan yemyeşil çim bahçelere hayran olmuş..

İskoçya'daki malikanelerden birinin bahçıvanını, Cidde'ye davet etmiş.. Uçsuz, bucaksız, kumlarla kaplı bir alan üzerinde kurulu sarayını gezdirmiş..

Sonra almış İskoç bahçıvanı karşısına..

Sormuş,

- Ben de, sarayımın bahçesinin, İskoçya'da olduğu gibi, çimlerle kaplanmasını istiyorum. Bu mümkün mü?

İskoçyalı bahçıvan hemen cevap vermiş,

- Tabiî mümkündür.. Bunun için önce çim tohumlarını kumların üzerine serpeceğiz.. Sonra da, 300 yıl, hergün, gece ve gündüz, durmadan sulayacağız..

İşte "demokrasi" ve "hukukun üstünlüğü" gibi olguların da kök salıp, yerel kültürün bir parçası haline gelmesi için böyle yüzyıllarca sulanıp, bakılmaları gerekiyor.

Hergün "moda suçlar" ilan edip, toplumun öfkesini birilerine yönlendirirseniz, maşeri vicdanın her dönemde "suç" olarak kabul ettiği fiiller, normal davranış biçiminde görülmeye başlanır.

Eğer "hukuk", "adalet" ve "devlet" kavramlarını, güdümlenmiş medyayı kullanarak, sokaklardaki gösterilere konu ederseniz, sonunda Öcalan'ın infazı" olayındaki gibi açmazlara düşersiniz..

Olay, "suçlu mu-suçsuz mu" tartışmasından çıkar, "asılsın mı-asılmasın mı" kavgasına dönüşür.

Daha dün, İtalya'ya boykot ilan edenler, sonunda İtalya'yı kucaklamak için, kampanyalar açarlar..

İç ve dış politikayı da, hukuk ve adaleti de, böylece Öcalan'ın infazına endekslersiniz..

Böyle bir hukuk ve adalet anlayışı sonunda, koalisyonu oluşturan partilerin liderleri de, gerekirse idamı infaz etmek yetkisine sahip "görevliler" konumuna girerler..

Bir Yahudi, bir Alman arkadaşına gitmiş, dert yanmış..

- Ben bu ülkede yaşamaya tahammül edemiyorum.. Almanya'dan başka bir ülkeye göç edeceğim..

Yahudinin arkadaşı olan Alman sormuş..

- Neden göç edeceksin? Ne oldu ki?
Yahudi cevap vermiş..
- Baksana söylentilere.. Yahudiler'i ve terzileri öldüreceklermiş..
Alman şaşırmış..
- Neden terzileri öldürsünler ki?
Yahudi,
- İşte bu yüzden Almanya'dan göç edeceğim, demiş..

Yahudilerin öldürülebilir olmasını kabullenip, terzilerin öldürülmesine şaşıran Alman zihniyeti, belki sonsuza kadar, "soykırım" denilen insanlık suçunun faili olarak yargılanacak..

Oysa aynı Almanlar, aralarından Beethoven'in, Goethe'nin, Kant'ın, Hegel'in, Marx'ın ve sayısız yaratıcı beynin çıktığı uygar ve yüksek kültürlü bir ulus..

Demek ki, kitleleri öfkeye, nefrete, ırkçılığa ve şovenliğe yönlendirip, tahrik etmek, çok tehlikeli..

Hep bu politika izlenmedi mi?

Kalabalıklar tahrik edilerek, hukukun ve diplomasinin kuralları unutulmadı mı?

Kuruçeşme'deki "Q-Midnight" lokalinde programlarına başlayan Leman Sam, açılış gecesinde bir anısını nakletti bizlere..

Yıllar önce Bodrum'da bir yaz gecesi, Yunanca (veya Rumca) bir şarkı söylüyormuş çalıştığı gece kulübünde.. İzleyenlerden biri gitmiş, polise ihbar etmiş Leman Sam'ı..

Gece kulübüne hemen polisler gelmiş.. O sırada kapının yanındaki bir masada oturan rahmetli tiyatro sanatçısı Turgut Boralı, bir polise sormuş,

- Neden geldiniz.?

- Efendim, ihbar aldık.. Sahnede Yunan şarkıları söyleniyormuş..

Turgut Boralı, cin gibi, zeki bir adamdı.. Durumu anlayınca, hemen Leman Sam'ı kurtaracak formülü bulmuş.. Polise,

- Yok canım.. Bu şarkı Yunanca değil, Portekizce, demiş..

Polis bunu duyunca, "o zaman mesele yok" deyip, çıkmış gitmiş..

Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?

ŞAKA

Ayıp oluyor!.

Kanunlar önünde eşitlik, temel bir ilke değil mi?

Ama bu Adnan Hoca konulu sorgulama, hergün, çarşaf çarşaf basında..

Buna karşı Erol Evcil ve Alaattin Çakıcı dosyalarından, çıt çıkmıyor..

Daha da ötesi, biri üzerinde "yayın yasağı", diğeri konusunda da "sorgulama yasağı" var..

Vallahi, billahi, tallahi garip oluyor..

Öyle değil mi?

ZIRVA-ZİRVE

Böyle liderlere, böyle hukuk...

Sabah gazetesinde, rahmetli Başbakan Adnan Menderes'in avukatı Talat Asal, "Yassıada Anıları"nı yayınladı..

Avukatların bile tutuklandığı bir yargılamanın öyküsü bu.. Adnan Menderes, avukatının tutuklandığını bilmediği için, görüşme günü "avukatlarım neden gelmedi" diye sorunca tartaklanıyor, dayak yiyor..

Siyaset ve hukuk hayatımızda böyle hatıralar var.. Ve bunlar çok eski geçmişten, bazılarının karaladığı Osmanlı döneminden kalma anılar değil.. Cumhuriyet'in ilanından 38 yıl sonra, başbakanları, bakanları idam etmedik mi?

Hepimiz biliyoruz..

Türkiye'nin Avrupa hukuku ile kaynaşması için, idam cezasının kalkması gerekiyor.

Ama bakın son liderler zirvesinin bildirisine..

"İdam cezasının kalkması" konusunda tek satır yok..

Bazılarının "işte lider böyle olur" diye yağladığı bu isimler, tersine, idam cezasını, bir siyasi şartın gerçekleşmesine göre infaz edilebilir alternatif biçimde sunuyorlar..

Ne diyebiliriz ki?

"Derin devlet" ve "derin medya" arasında bocalayan "sığ siyaset"ten ne beklenilebilir ki?


14.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...