YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Globalleşmenin neresinde olmalıyız?

 
Global ekonominin bir parçası olalım, ama, diken üzerinde dengelere sahip bir ekonomi ile değil.

 

Global ekonomiye entegre olmamak gibi bir seçeneğimiz yok gibi. Gelişmiş batı ekonomilerinden bahsediyoruz.

Kurallarını ve işleyiş mekanizmasını bizim belirlemediğimiz, bizim dışımızda oluşan bir dünyaya ait global ekonomi.

Biz belirleyici değiliz global ekonomide.

Biz sadece figuranız.

Deryada damla gibiyiz.

Üretimimiz sıfırlansa ya da ikiye katlansa global ekonomide hiçbir şey değişmez.

Ekonomimizi Dünya'ya kapatalım demiyorum. 1980 öncesinin ürkütücü ekonomik ortamına, ülkemizin rekabet imkanını ortadan kaldıran ithal ikameci politikalara dönülmesini savunmak mümkün değil. Kalitesiz ve pahalı malların, yüksek oranlı gümrük duvarlarının arkasına sığınarak Türk tüketicisine dayatılmasına elbette karşı çıkılması gerekiyor.

Globalleşme yanlış anlaşılıyor

Kafamızı kuma sokarak yaşayamayız. Kaliteli ve ucuz mal ve hizmet sunulması için uluslar arası rekabete ihtiyacımız var. Milli gelirimiz ve refah seviyesinin yükselmesinde dışa açık ekonomilerin avantajı ispatlanmış bir gerçektir.

Konunun bir de kaçınılmazlığı söz konusu. Yaşadığımız Dünyada şu veya bu şekilde global ekonominin bir parçası olmak durumundayız. Karşı koyamayız. Ayrıca karşı koymaya gerek de yok.

Ancak, globalleşme teslim olmak değildir. Güdüme girmek anlamına gelmez. Biz bu şekilde algılıyoruz. Biraz sesinizi yükseltecek olursanız, çağın dışında kalmakla suçlanıyorsunuz.

Ekonomimiz Dünya'ya açılsın. Firmalarımız yabancı rakipleriyle rekabet edebilir hale gelsinler. Denge seviyesini bulmuş makro ekonomik göstergeleri bulunan ekonomi ile gerçekleştirilmesi şartıyla.

Dış ticaret ve cari işlemler dengesini ele alalım. İthalatımız, ihracatımızın 20 milyar Dolar üzerinde. Bu açığın bir kısmını turizm ve işçi dövizleri ile kapatıyoruz. Cari işlemlerimiz, birkaç yıl hariç, sürekli açıkla kapanmıştır.

Cari işlemler açığı bizi dış dünyadan sermaye ithal etmek zorunda bırakıyor. Bazen buluruz, bazen bulamayız. Cari işlemler açığı sonuçta dış borç stokumuzu artırıyor. Şu ana kadar 100 milyar Doların üzerinde başkalarının tasarrufunu harcamışız.

Borcumuz yüksek, her zaman borç almaya ihtiyacımız var. Borç ihtiyacı içinde olan zayıf konumdadır. Borç isteyen tabi olacaktır. Başkalarının koyduğu kurallara uyacaktır.

Merkez Bankası'nın döviz rezervleri kısa vadeli sermayeden oluşuyor. Yabancı sermaye spekülatif amaçlı ve geçici olarak ülkemize gelmiş ve Merkez Bankası'nın kasasına girmiş. Rezerv dediğiniz bu. Ve Merkez Bankası yeni para ve kur politikasının başarısı için yabancılara ait rezervlerine güveniyor.

Nasıl bir globalleşme?

Global ekonominin bir parçası olalım, ama, diken üzerinde dengelere sahip bir ekonomi ile değil. Yabancıların üçte biri Türkiye'deki dövizlerini yurt dışına çıkarsalar ekonomimiz çöker. Cari işlemler kadar açığımızı yurt dışından temin edemez isek ekonomimiz çöker. Kamu finansman açığının sonucu olarak ortaya çıkan iç borç ihtiyacını sağlayamaz ise ekonomi büyük darbe alır. Dışımızdan esecek hafif bir rüzgarda dahi dağılabilecek dengeye sahip ekonomi ile global ekonomiye entegre değil yanaşma olunur.

Ürettiği kadar tüketen, hatta ürettiğinden daha azını tüketen, yabancı sermayenin insafına terk edilmemiş, cari işlemler fazlası verebilen ve bu fazlalığı uluslararası arenada ağırlıklı bir statü elde edilmesinde kullanabilen ekonomi ile küresel ekonominin içinde olmak keyif verir insana. Eğer Türkiye, Sovyet Bloğunun dağılmasından sonra, Türk Cumhuriyetlerine milyarlarca Dolar sermaye ihraç edebilir durumda olsaydı, ürünlerimiz için muazzam bir Pazar ve siyasi güç alanı elde etmiş olurduk.

Uzakdoğu Asya ülkelerinin başına gelenlerin unutulmaması gerekir. Refah içinde yüzdüklerini zannettikleri bir anda yerlerde sürünmeye başladılar.

Uzun vadeli yatırım için gelenler hariç olmak üzere, mevcut ihracat miktarımızı önemli oranlarda artırmadan, ülkemize giren yabancı sermaye miktarı arttıkça, ekonomimizin kırılganlık oranı artar. Ekonomimizin yönetim ve kontrolü bizden çıkar.

Globalleşmeyi iyi anlamamız gerekiyor.


14.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nurettin CANİKLİ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...