YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Genelkurmay - Milli Savunma Bakanlığı ve tarihî süreç

 
Erkan-ı Harbiye, 1920'de vekaletti. Bu vekaletin başına önce, İsmet Paşa, sonra da 1921'de Fevzi Çakmak geçti. 1924'te vekalet kalktı, Erkan-ı Harbiyei Umumiye Riyaseti kuruldu. Bu Riyaset müstakildi. 1944'te, yani Fevzi Çakmak'tan sonra, Başbakanlığa bağlandı. 1949 ise, demokratikleşme ve tek elden yönetim sebebiyle, Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı'nın bir dairesi haline geldi. 27 Mayıs darbesi tarihî süreci tersine çevirdi.

 

Genelkurmay Başkanlığı'nın Başbakanlığa bağlı olmasını, askerlerimiz tarihi sürecin bir parçası olarak takdim ediyorlar.

Doğrusu bu süreci çok merak ettim ve araştırdım.

İtiraf edeyim, tarihin derinliklerinde, Genelkurmay Başkanlığı'nın Başbakanlığa bağlı olmasını gerektiren bir sebeb göremedim.

Vekaletten Riyaset'e

Erkan-ı Harbiyei Umumiye Reisliği, 3 Mart 1340'ta (1924'te) kuruluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı da aynı kanun ile tesis ediliyor.

Şeriye ve Evkaf ile Erkan-ı Harbiyei Umumiye Vekaletleri'nin İlgası adını taşıyan 429 sayılı kanun, 1920'den itibaren faaliyet gösteren Şeriye ve Evkaf Vekaleti'ni kaldırıp, yerine Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurarken, Erkan-ı Harbiyei Umumiye'yi de vekaletten, "Riyaset"e dönüştürüyor.

1920'den 1924'e kadar, Büyük Millet Meclisi İcra Vekillerinin Seçilmesine Dair Kanun'a göre, 11 kişilik Bakanlar Kurulu üyelerini (icra vekillerini) Meclis'in salt çoğunluğu seçiyor. 11 kişilik Bakanlar Kurulu şu vekaletlerden oluşuyor: Şeriye ve Evkaf, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye, Dahiliye, Hariciye, Maliye, Adliye, Maarif, Nafia, Sıhhiye, İktisat, Müdafai Milliye.

1924'te, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Şeriye ve Evkaf ile Erkan-ı Harbiyei Umumiye, vekalet konumundan "Riyaset"e dönüştürülüyor.

Diyanet ve Erkan-ı Harbiye

1924'te kurulan Diyanet İşleri Reisliği, Başbakanlığa merbut (bağlı) bütçesi, Başvekalet bütçesine mülhak. Diyanet İşleri Reisi'ni Başvekil'in inhası üzerine Reisicumhur tayin ediyor.

Erkan-ı Harbiyei Umumiye Reisliği de, Diyanet İşleri Başkanlığı'na paralel bir konuma getiriliyor. Burada da Reis, Başbakan'ın inhası üzerine Reisicumhur tarafından tayin ediliyor.

Hatta maaşları bile, bildiğimiz kadarıyla aynı.

Tek fark, Erkan-ı Harbiyei Umumiye Reisi'nin, vazifesinde müstakil olması. Hiç bir makama bağlı olmaması.

Bunun sebebini fazla araştırmaya gerek yok. Maraşal Fevzi Çakmak'ın şahsına bağlı bir durum olduğu ortada. Çakmak, 1921 ile 1944 yılları arasında Genelkurmay'ın başında kalıyor. Önce Bakan, sonra Erkan-ı Harbiyei Umumiye Reisi.

Çakmak'tan sonra

Fevzi Çakmak'tan hemen sonra, 5 Haziran 1944 yılında Genelkurmay Başkanlığı'nın bağımsız statüsü değişti; bu makam Başbakanlığa bağlandı. Göreve geliş biçimi de tadil edilerek, Genelkurmay Başkanı'nın Başbakan'ın teklifi ile Bakanlar Kurulu tarafından atanacağı esası benimsendi.

5 Haziran tarihli ve 4580 sayılı kanunun müzakereleri sırasında, bağımsız konumun uygulamada doğurduğu mahzurlar üzeride durulmuş, bu makamın, "uzun hazar (barış) yıllarındaki çalışmalarda ortaya çıkan aksamalardan dolayı" Büyük Millet Meclisi'ne karşı sorumlu olan yetkili bir merciye bağlanmasının zaruri olduğu sonucuna varılmıştır. Genelkurmay Başkanlığı'nın Başbakanlığa bağlanışında ise, "Genelkurmay'ın, memleketin topyekûn savaşa hazırlanması bakımından, bütün devlet teşkilatının faaliyeti ile ilgili, teknik bir ihtisas heyeti ve makamı olması ve diğer bakanlıklarla müştereken çalışıp ortaya koyacağı birçok işlerin bulunması" gibi sebepler göz önüne alınmıştır. Nitekim kanunun üçüncü maddesine göre, Genelkurmay Başkanı, vekillikler ile doğrudan doğruya muhavereye selahiyetli kılınmıştır.

* * *

Demek, önceleri bir vekalet olan Genelkurmay, 1924'te, Diyanet İşleri ile birlikte, Riyaset'e dönüşmüş ve 1944 yılına kadar müstakil konumda faaliyet göstermiş; mahzurlar ortaya çıkınca, Maraşal Fevzi Çakmak'ın görevden ayrılmasından sonra, Başbakanlığa bağlanmıştır. Başbakanlığa bağlanma sebebi, Genelkurmay'ın savaşa hazırlanırken bütün bakanlıklarla temas halinde olacağının düşünülmesidir.

Savunma Bakanı'na bağlanıyor

Tarihi süreci inceledikçe, belirli bir tenzil-i rütbe gözleniyor:

Önce vekalet, sonra müstakil bir riyaset; bunu takiben Başbakanlığa bağlı bir riyaset.

Ve nihayet, 31 Mayıs 1949'da 5398 sayılı Milli Savunma Bakanlığı Kuruluş ve Görevlerine Dair Kanun çıkıyor.

Madde 1: "Cumhuriyet Ordusu'nun hazırlanması ve idaresiyle ödevli ve bu işlerden barışta ve seferde sorumlu olan Milli Savunma Bakanlığı; barışta harp kuvvetlerinin komutası kendisine verilmiş olan Genelkurmay Başkanlığı ile Bakanlık Müsteşarı'nın idaresi altındaki daireleri ihtiva eder."

Görüldüğü gibi birinci madde ile, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'nın bir dairesi haline getiriliyor.

Genelkurmay Başkanı'nın atanması ise, Milli Savunma Bakanı'nın teklifi ile Bakanlar Kurulu'nun uhtesine veriliyor.

5398 sayılı adı geçen kanunun gerekçesinde, "askeri idaredeki iki başlılığın, her iki makamın görev ve yetkileri arasında, tedahüllere ve aynı konu üzerinde muzaf çalışmalara yol açtığı" belirtilerek, "bu durumun, sürat, selamet ve isabetin sekteye uğramasına sebebiyet verdiği" ifade edilmektedir.

"Gayritabiiliğin giderilmesi ve aynı mevzu üzerinde çalışan teşkilatın biraraya getirilerek tek bir mercide toplanması ve nihayet DEMOKRASİ İLE İDARE EDİLEN HER MEMLEKETTE OLDUĞU GİBİ, BİZDE DE ASKERİ İŞLERİN İLGİLİ BAKANIN YETKİ VE SORUMLULUĞUNA VERİLMESİNİN ZARURETİ" kanunun gerekçesinde yer almıştır.

Tarihi ve tabii süreç, Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması biçiminde cereyan etti.

1949'da, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, demokrasinin bir gereği olarak görülüyordu.

1960 darbe sonrası

Tarihi ve tabii süreç, 1960 darbesinden sonra tersine çevrildi. Genelkurmay Başkanlığı hem Başbakanlığa bağlandı; hem de bu bağlılık Anayasa ile teminat altına alındı.

Peki 1960'ın Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa, siyasete alet mi olmuştu? Yoksa, siyasi emeller peşinde koşan cuntacılara alet olmamış mıydı? Kabahati, meşru hükûmeti savunmak mıydı? Nitekim cuntacılar, başlarına geçecek bir orgeneral bulma gayreti içindeyken, ancak Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel'i, ikna edebildiler.

Erdelhun değil, Cemal Gürsel politikaya bulaşmıştı. Gürsel, devrin Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e, Celâl Bayar'ı yeren, Menderes'i ise büyük devlet adamı diye öven bir mektup göndermişti.

27 Mayıs sonrasında, Orgeneral Erdelhun'u tutuklayan cunta, Cemal Gürsel'i Komite'nin başına geçirdi. Tabii, Ethem Menderes'e yazılan ve içinde Menderes'i öven o cümlenin bulunduğu mektubun söz konusu satırları, kamuoyundan gizlendi.

Ev ödevi

1949'da, demokrasinin gereği olarak, Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmıştı.

1949'dan bu yana, dünyada demokrasi büyük merhaleler kat etti. Türkiye'de ise maalesef, 1960'da ortaya çıkan militarizm, biraz da siyasetçilerin pısırıklığı yüzünden, gelişip serpildi.

Öyle ki, 1949'da yapılanı bugün gerçekleştirmek, Avrupa Birliği'nin mecbur tutmasına rağmen mümkün görünmüyor.

.................

Kendi kendime sorup duruyorum: Biz acaba, sadece Apo'yu asmayarak mı demokratikleşeceğiz? Başka ev ödevlerine ne zaman sıra gelecek?


14.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...