| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Ceza adaleti
Binlerce kişinin katilinin bir anda idamdan yakasını kurtarması zaten iyice bozulmuş olan Türk ceza sistemini iyice alt üst etti. Bakınız nasıl? Kanunların ülkenin sosyal ve kültürel yapısıyla bire bir ilişkisi olduğu ülkelerde suçların bu sosyal ve kültürel yapıya göre kendi aralarında bir sıralanışı ve sıralamaya uygun da bir cezalandırılışı vardır. Söz gelimi kasten adam öldürmenin cezası taksirle öldürmeden daha ağırdır. Devlet hazinesini soymanın cezası bir kilo baklava çalmanın cezasından daha fazladır. Kişi haklarına değer veriyorsanız bu tür haklara yönelik saldırılar diğerlerinden daha ağır müeyyidelerle önlenmeye çalışılmıştır. Ne var ki Türk ceza sisteminde zaman zaman gelişigüzel yapılan değişiklikler bu sistemin kendi içindeki bütünlüğü ve suç ve ceza dengesini alt üst etmiştir. Yargıtay Başkanı'nın ifadesiyle "Bugün Türkiye'de on gün yatakta kalacak biçimde adam dövmenin cezası, pencere camını kırmanın cezasının beşte biridir. Gözlüğü tehditle almanın cezası on yıl, göz çıkarmanın beş yıldır. Bir yasa göz çıkar ama gözlüğü alma, adam döv ama cam kırma diyorsa o ülkede mal cana üstün tutulmuş, değerler hiyerarşisi alt üst edilmiş demektir. Batı'dan alınan yasalar Batılı yasa koyucuların kafasında ansızın doğuvermiş minervalar, rastgele maddeler yığını değil, sebep-sonuç ilişkisine dayalı bir yumak, gerisinde tarihî motifler bağlamı gizleyen duyarlı ve dengeli bir sistemdir. O yüzden her değişiklik ve uygulamada bu sisteme 2500 yıllık bir ceza felsefesi perspektifinden bakmak gerekir." (Sami Selçuk, Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne, s. 108) Bu açıdan bakıldığında Öcalan'ın yakasını idamdan kurtarmasıyla ortaya gerçekten çok garip bir durum çıkıyor. Bir yanda binlerce kişinin katili, ülkeyi bölmek için fiilen uğraşmış ve Türk ordusunu senelerdir peşinde koşturmuş birisi nisbeten lüks şartlarda istirahata çekiliyor, zaman zaman yandaşlarına ve devlete mesajlar gönderiyor; öbür yanda yazılarıyla düşüncelerini kağıda dökmekten başka günahı olmayan nice fikir suçlusu din, mezhep ve etnik ayrılıkları körüklediği suçlamasıyla daha kötü hapishane şartlarında çile dolduruyor. Keza bir yanda çete kurup ülkeyi milyarlarca değil, trilyonlarca zarara uğratan insanlar sırtlarını sağlam yerlere dayadıkları için "Flamingo Yolu"nda lüks şartlarda istirahat ediyorlar, öte yanda sadece bir-iki kilo baklava çalanlar çok daha kötü şartlarla çile dolduruyorlar. Adi suçluların korunup fikir suçlularının ağır cezalara çarptırıldığı, fiilen bölücülerin korunup fikir ve siyaset adamlarının bölücü suçlamasıyla mahkum edildiği, daha açık bir ifadeyle Abdullah Öcalan'ın Hasan Celal Güzel'den daha çok korunduğu, gözetildiği, en azından böyle bir görüntünün verildiği bir ülkede ceza adaletinden bahsedilemez. Öcalan'ı ülke için daha yararlı olacağı düşüncesiyle asmayanlar ülkedeki ceza adaletinin bu kararlarıyla aldığı yarayı da görmeliler ve bir an önce bunu giderecek çareleri almalılar.
makifaydin@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|