Zor bir süreç

 
AB'nin Türkiye'den, siyaset üzerindeki ordu etkilerinin azalması talebi mevcut. Şimdi ne olacak? Şu görüntü siyasetin özgür bir ortamda yürütülebildiği izlenimi veriyor mu?

Hiç şüphesiz Genelkurmay'ın açıklaması siyasi bir beyandır. Demokratik bir yapı için ordunun siyasi tavrı ne kadar makulse, bu tavrın kabul edilebilirliği de o kadardır.

Bizde, Genelkurmay'ın anayasal statüsü Başbakanlığa bağlıdır. Herhalde demokratik yapılarda, bu tür siyasi tavırlar da Başbakanlık tarafından ortaya konur. Genelkurmay açıklamasının Başbakanlığın bilgisi içinde olup olmadığını öğrenme ihtiyacı içindeyiz. Çünkü, eğer sistemin hiyerarşik yapısı normal şartları içinde devam ediyorsa, bunu gerekli kılmaktadır. Ya da, eğer Başbakanlığın da bilgisi dışında bir gelişme söz konusu ise, ortada daha dramatik bir durum var demektir.

Ordunun siyaset yapmaması, siyasetin yapısından farklı olarak, ortaya koyacağı tavrın tartışılamaz olmasından kaynaklanmaktadır. Ordunun emir-komuta yapısı, ona, tartışmasız tavırlar koyma imkânı vermektedir. Oysa siyasi alan, alabildiğine tartışmalı bir alandır.

Şimdi ne yapsın Ana Muhalefet Partisi?

Ortada tüm toplumu tedirgin eden bir hadise var, toplumun farklı düşünce eğilimindeki pek çok çevresi, çok değişik kuşkular serdediyor. Ve Ana Muhalefet Partisi bu kuşkuların açığa çıkması için siyasi değerlendirmeler yapıyor. Bu değerlendirmelerin bir bölümünün, vaktiyle TSK bünyesinde bulunan kişileri kapsaması da mümkün. Bunların eleştiri dozunda olması da mümkün. Demokratik yapı zaten bu demektir. demokratik yapı içinde eleştirilemez, tartışılamaz, murakabe edilemez kişi ve kurum mu olur?

Hizbullah'ı ve Susurluk'u tartışırken Ana Muhalefet Partisi herhalde TSK ile polemiğe girmeyi düşünmemiştir. Herhalde Türkiye'nin demokratik vasatını düşünüp, kuşkulu tüm alanların açığa çıkarılmasını temenni etmiştir. Ama cevabını siyasi muhataplarından değil Ordu'dan alıyor. Garip bir durum bu Türkiye hesabına.

Bu durumda Türkiye dünyadan nasıl izleniyor acaba?

AB'nin Türkiye'den, siyaset üzerindeki ordu etkilerinin azalması talebi mevcut. Şimdi ne olacak? Şu görüntü siyasetin özgür bir ortamda yürütülebildiği izlenimi veriyor mu? Ana Muhalefet partisi açısından veriyor mu, şu an iktidarda bulunan siyasi ekiplerin sisteme hakimiyetleri açısından veriyor mu?

İşin daha dramatik bir boyutu ise, Genelkurmay açıklamasının, yürümekte olan FP'ye yönelik kapatma davası ile irtibatlandırılma ihtimalidir.

"Nitekim, bu zihniyeti temsil eden siyasi partiler, bugüne kadar Anayasa Mahkemesi tarafından üç defa kapatılmıştır. Böylece bu siyasi zihniyetin irticaa destek sağladığı, onun yeşermesne ve gelişmesine imkan verdiği Anasaya Mahkemesi tarafından da tescil edilmiştir."

Bu ifadeler yer alıyor açıklamada...

Bunu Anayasa Mahkemesi nasıl okur?

Bunu dünya nasıl okur?

Bu şartlar altında, bağımsız bir yargılama imkânı mevcut mudur?

Bu açıklamayı yapan iradeden nasıl bir temenni algılanmaktadır? Ve öyle bir askeri temenni, yargı sistemini nasıl etkiler?

Anayasa Makemesi'nde FP adına savunma yapan Cemil Çiçek, "FP hakkında dava açılması o günkü konjonktürün eseriydi, bugün bu dava reddedilmelidir" demişti.

Konjonktür! İşte konjonktür!

Bir yanda AB ülkeleri, diğer yanda Türkiye...

Nasıl demokratikleşmeyi başarabilecek miyiz?

Zor dostum zor!