YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bende kalsın

 
Önümüze her sunulanı 'gerçek' kabul etmedik, 'gerçeğin' gösterilenin arkasında da olabileceğini söyledik; kuşkularımızı açıkça dile getirip kafa karışıklığını dağıtacak sorular sorduk... Bütün suçumuz bu.

 

'Bir kısım medya'nın şu günlerdeki sporu, aralarında benim de bulunduğum bir kaç yazara saldırmak... Yaşını başını almış başyazarlar, yazarlar, bir punduna getirip -ve asla isim vermeksizin- kalemlerine geleni sütunlarına taşıyorlar...

Dün kazandığım sıfatlar şunlar: "Paranoid" (Oktay Ekşi) ve "Ahmak" (Hasan Cemal)... Bu kalem erbabına göre, bizler, "Her olayı tersinden değerlendiren, kendimizi çok akıllı sandığımız için, Tanrı'nın bağışladığı bu müstesna zenginliği, senaryolar, komplo teorileri ve ipe sapa gelmez sorular üreterek herkesin hizmetine sunan 'paranoid'leriz"... Bunları yazan Hürriyet başyazarı, kendini tutamamış, benim gibileri, "Psikiyatristlerin ilgi konusu" da yapmış...

Peki, bu hakaretleri hak edecek ne yaptık ki biz? Basit bir şey: Önümüze her sunulanı 'gerçek' kabul etmedik, 'gerçeğin' gösterilenin arkasında da olabileceğini söyledik; kuşkularımızı açıkça dile getirip kafa karışıklığını dağıtacak sorular sorduk... Bütün suçumuz bu.

Sadece dün ortaya çıkartılan 'Hizbullah' örgütü konusunda değil, 1980'lerde ülkemize musallat olan PKK terör örgütü ve 1990-1999 arasında hayatını terör elinde kaybeden Prof. Muammer Aksoy'dan Prof. Ahmet Taner Kışlalı'ya kadar bir dizi aydın cinayetinde de 'aykırı' tavrı benimsedik. "Aykırı" diyorsam, sorduğumuz soruların 'çatlakça' şeyler olduğunu sanmayınız; geçerliliğini hâlâ sürdüren ve hâlâ gerçeğin bir yüzüne ışık tutan sorular bunlar...

Önümüze sunulan açıklamaların 'doğru' olduğunu bir an için düşünelim. Sözgelimi, eğer Prof. Aksoy'dan Prof. Kışlalı'ya uzanan çizgideki aydınlar, bizleri 'paranoid' ve 'ahmak' olarak karalayan kalem erbabının ısrarla ileri sürdükleri gibi 'İslâmî terör' kurbanı iseler, bu, hangi terör örgütü acaba?

Bu aydınlar gecenin bir vaktinde evlerinden alınıp kaçırılmadılar. Başlarına tek kurşun sıkılarak öldürülen biri de yok içlerinde. Son üçü, sadece devlet kurumları veya öyle bir kurumla irtibatlı kişilerin elinde bulunabilecek plastik patlayıcı (C-4) ile hayatlarını kaybetti; son ikisinde kullanılan düzenek uzmanların "Profesyonel işi" dediği türdendi.

Takarof/Makarof türü silâhların kullanımını televizyon bile seyretmeyen kişilere öğretebilirsiniz, ama Prof. Kışlalı'nın otomobili üzerine konulan türden bir bombalı düzeneğin bırakın hazırlanmasını kaputun üstüne koyup fünyesini sileceğe iliştirmeyi öyle birine asla emanet edemezsiniz... Bu işler, sanıldığı gibi, çocuk oyuncağı değildir...

Devlette üst düzey hizmetler görmüş biriyle sohbet ederken, bir büyük ilde emniyet müdürü olarak görev yaptığı sırada, sağda-solda bombalar patlamaya başladığında başvurduğu tedbiri anlatmıştı: Bombaların 'C-4' cinsinden olduğunu görünce, "Yeşil buralarda olmalı" diye düşünmüş ve "Bulun onu" tâlimatını vermiş... O gece bir eğlence yerinde bulmuşlar 'Yeşil'i ve araya çok etkili birileri girip kurtarana kadar içeride 'misafir' etmişler... "Olay, Emniyet kayıtlarına, 'Yeşil yakalandı' diye geçmedi tabii" dedi muhatabım. Ancak, patlamalar bıçakla kesilmişcesine durmuş o geceden sonra...

Tek başına bu olay bile, bizim gibilere "Paranoid" ve "Ahmak" sıfatlarını lâyık görenleri utandıracak 'derin' anlamlar taşıyor. Vaktiyle gazeteciler önünde söylediklerini bugünlerde inkâr eden bir eski istihbarat müsteşarı, yine o ünlü yemeklerden birinde, "Suikasta uğramadan kısa süre önce Bahriye Üçok'u MİT'e çağırıp bombalı paketler konusunda eğitmiştik" dediğini de unutmuş olabilir. Ancak, ne çare ki, arşiv unutmuyor...

Ben, şahsen, bugün "Paranoid" ve "Ahmak" diye anılmayı fazla önemsemiyorum. Önemli olan, gerçekler birer birer ortaya çıkmaya başladığında, kalemlerini pisliklerin üstünü örtme amaçlı kullananlar hakkında tarihin vereceği hüküm...

Onlar hakkında kullanılacak sıfatları biliyorum, ama müsaade edin de şimdilik bende kalsın...


27 OCAK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...