YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Derin zamanlama

 
Derin bir zamanlama ile ortaya geldiği çok belli olan olaylar, ancak ortak bir demokrasi talebi ile geriletilebilir.

 

Devletin açıklamaları ve operasyonları neden insanlarda köklü bir temizlik duygusu yaratmıyor da sadece mevzi açıklamalar olarak algılanıyor? Yanı sıra, cinayet görüntülerine gösterilen resmî tepkilerin hep belli dengeleri gözeterek kurgulanması da işe hep bir "zamanlama" gölgesi düşürüyor. Yani devlet, devlet olmanın hukuki gereklerini gözeten bir hassasiyetle davranıyor gibi algılanmıyor, bunun yerine belli olayları zamanlama dikkatiyle tasfiye eden bir güç merkezi olarak algılanıyor.

Oysa bütün bu vahşet görüntülerinin yanında, bu ülkenin vatandaşlarında güçlü bir hukuk devleti talebi oluşmuyorsa, vahşet görüntülerinin de istismar edildiği ve bu istismarla yeni güç ilişkileri şekillendirmenin kotarılmaya çalışıldığı ortaya çıkıyor.

Bu görüntülerin halkta yarattığı ürpertiyi bir manivela gibi kullanmaya çalışarak, bir yandan 28 Şubat'ı haklılaştırmaya çalışanlar, öte yandan dinî duyarlığı olan kesimleri bu olayların sorumluluğu içine çekmeye çalışanlar da ya bilerek ya da cehaletten bu istismara ve bu istismar üzerinde temellendirilmeye çalışılan yeni otoriter güç ilişkilerine alet oluyorlar.

Kimisi, "meşru silah kullanma tekeline sahip örgüt" olarak da tanımlanabilecek devletin güç yetiremediğine aydınların güç yetirmesini talep ediyor, kimisi de bu vahşet görüntüleri yoluyla, devletten çeşitli demokratik talepleri olan ve dinî kimliğe ait demokratik taleplerini daha yoğun bir biçimde dillendiren insanların tüm taleplerinden boşanarak otoriteryenizme teslim olmasını temin etmeye çalışıyorlar.

Bu zihin yapıları, her oluşumu ancak temsil ettiği güç oranında dikkate aldığını eleveriyor. Devlet, gücünü kullanma biçimine göre değerlendirildiği gibi, "İslamcılar" diye blok bir kategori kurgulanıp bunların da bir güç merkezi olarak devletin karşısında ya da yanında yer alışına göre değerlendirilmesi çabasına girişiyorlar. Buna bağlı olarak Adnan Oktar olayından Hizbullah olayına kadar bir dizi çarpık eşitleme faaliyetini önce gündeme getiriyor, ardından da "Müslüman aydınlar" diye bir kategoriyi acilen "ses vermeye" davet ediyorlar. Tabii bu davetin zımnen kendilerinin de devlet adına ses verdiklerini ifade etmeye çalıştığını söylemeye gerek bile yok...

Bu çabalar ve birbirine benzeyen cümlelerle devletin hizasında saf tutanlar yan yana koyulduğunda artık hiçbir "temizliğin" hukuk adına yapıldığını, hiçbir çetenin gerçekten iyi bir toplum düzeni adına tasfiye edildiğini söylemeye imkân kalmıyor.

Çünkü her olayın ardından yeni saf tutmalar ve bunlar yoluyla da yeni saf çözmeler gündeme geliyor. Bunca karmaşık olayın çözülmesine imkân olmasa bile her karmaşık olayın son aşamasının hangi saf tutmalara ve saf çözmelere işaret ettiğini kaydetmek bile bu nedenle çok açıklayıcı oluyor.

Derin bir zamanlama ile ortaya geldiği çok belli olan olaylar, ancak ortak bir demokrasi talebi ile geriletilebilir. Fakat bu, olayları manivela gibi kullanarak birilerini köşeye sıkıştıranlar olduğu sürece her zaman yara bere içinde kalır. "Zamanlama"ya dikkat. Kimlerin sesi çok çıkıyor, kimlerin sesi kısılmaya çalışılıyor buna dikkat.


27 OCAK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...