| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Cârullah yolunda
Hangi sevda vardır ki uğrunda sarfedilmiş bir emekle de takviye edildikten sonra başarıya ulaşmasın. Mehmet Görmez'i dinlerken, ister istemez içimden böylesi hisler geçiyor. Zaten bizim dinimizin esası tevhid olduğu gibi, her yüksek başarının sırrı da tevhidde toplanıyor. Hedefi teke indirmek; enerji ve mesâîlerimizi tevhid etmek!.. İşte o kadar. Üç enerji: Cârullah, Hatiboğlu, Görmez
Bir tarihte değerli dost M. Görmez'i, ilâhiyattaki hocası Prof. Dr. Mehmet Hatiboğlu, Musa Cârullah'la yüz yüze getirmesin mi? Belki bir tesadüften yola çıkış bu. Ama arkasında; dinledikçe daha iyi farkediyorum, o büyük mürebbilerin kendini hemen hiç hissettirmeyen derin yönlendirmeleri, takdirkâr teşvikleri, motivasyonları!.. Belki insana asla yük teşkil etmeyen lütufkar ricâları. İşte Mehmet Hatiboğlu, böyle hocalardan. Belki de bir ocak bu adam. Kaç telebesinden dinledim, hemen hepsinden aynı sonuç hasıl oluyor: Büyük bir mürebbi!.. İnsandaki iç istidatları keşfederek ona göre istikametler tayin eden ve sağlam bir çalışma disiplini ile, bunu devamlı takviye edenlerden anlayacağınız. Kendisini yakından tanımadığım sayın Hatiboğlu'nun, bu tür sözlerden rahatsızlık duyacağından asla kuşkum yok. Fakat bir hakkın tesliminden de niçin geri duralım ki? Bu bakımdan ben şahsen, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Görmez'in Musa Cârullah'la karşılaşması kadar, Mehmet Hatiboğlu hocayla çalışmasına da büyük bir nasib olarak bakıyorum. Bu beraberliğin en büyük meyvesi ne biliyor musunuz? "Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metedoloji Sorunu" adlı çalışma. Hadisin sıhhatini, rivayet silsilesindeki sağlamlıkta arayan tarihî yaklaşımları bir kenara bırakarak (asla ihmal değil bu), anlambilimsel, bir denemeye girişmek. 1997'de Diyanet Vakfı yayınları arasında çıkan bu ciddi çalışmayı, zaman zaman yazmak istedimse de fırsat doğmadı. (İsteme adresi: Tlf. 0312.418 59 49) Sonra Musa Cârullah'ın güzel bir biyografisini yayınladı Mehmet Görmez. 1994'te yayınlanan bu eser, hakikaten büyük bir emek mahsulü: Cârullah'la ilgili II. Meşrutiyet'ten sonra hasıl olan geniş aktüaliteyi takip bir yana, ta Mısır kütüphanelerine kadar uzanışlar. Yüz civarındaki Musa Cârullah külliyatının peşinde koşturmalar. Onları okumak ve Mısır mezarlıklarında Cârullah'ın kabrini arayıp bulmak meşakkatleri. İşte aşk dediğim bu!.. Bu verimli mesâinin neticesi bu bibliyografya. Gerçekten büyük bir zevkle okudum. Bu eser de, Diyanet Vakfı Yayınları'ndan temin edilebilir. Bir aşkın semeresi
Şimdi dikkat edin: Ramazan'da Türkiye'de, Kazanlı büyük âlim Musa Cârullah'la ilgili bir sempozyum düzenlendi. Kim sebep oldu diye sormanıza gerek var mı? Sonra bu sempozyumun, çağdaş İslâm tefekkürünün öncülerinden M. Cârullah'ın kendi memleketinde de yapılabileceği düşünülüyor ve Tataristan'ın başkenti Kazan yollarına düşülüyor. Asıl şimdi dikkat edin: Mehmet Görmez, Musa Cârullah'ın doğduğu toprakları görmek, o bâkir zekâyı besleyip büyüten, yetiştiren, tarihî/toplumsal şartları tanımak heyecanıyla dopdolu. Onu orada karşılayan ne olmuş biliyor musunuz? "Musa Cârullah" bibliyografyasının hem Tatarca, hem Rusça tercümeleri!.. Anlayacağınız hem Türkiye, hem tarihî Altınordu'nun torunları olan Tataristan Türkleri, Musa Cârullah'ı aynı anda tanımaya başlıyorlar. Ne kadar acı değil mi? Daha bitmedi!.. Sempozyumun bir ânında, 80 yaşın üzerinde yaşlı bir Tatar kadını, orada Mehmet Görmez'i arıyor. Tercüme edilen biyografi dolayısıyla mı, nasıl olsa bu adam buralara gelmiştir düşüncesiyle mi, bilmiyoruz. Belki teşekkür edecek, M. Cârullah hakkında sorular soracak bilmiyoruz. İşte o kadın, elindeki kâğıt tomarları M. Görmez'e takdim ederek ne diyor, tahmin edin bakalım? "-Ben Fatma Habib Bigiyeva!.. Üzerinde çalıştığınız âlimin kızı Fatma Habib!.. Bunlar da, babamın bu toprakları terkettiği yıllarda, rahmetli annemin gizli gizli tuttuğu günlük notlar." O andaki mutluluk tablosu, inşaallah fotoğraf kareleriyle tesbit edilmiş olmalıdır. Arayanın Mevlâsını bulduğu gibi, işte, tevcih e dilmiş her aşk da böyle muradına eriyor. Fakat Mehmet Bey'in daha o anda, sevinci hüznüne karışıveriyor. Ne olurdu? Bizatihi M. Cârullah'ın kendisinin kaleme aldığı "Hatun" isimli kitabıın buraya getirebilseydi de, tarihin emaneti bu yaşlı kadına elleriyle takdim edebilseydi. Bu eseri Musa Cârullah bütün İslâm kadınlarına, özellikle de muhterem eşlerine ithaf ettiğine göre. Ne yazık ki Hatun'un baskısı, Kazan dönüşünde ancak tamamlanabilmiş. (Kitabiyat, 0.312.418 74 26) Şimdi M. Görmez'in gözü bütünüyle oralarda. Hâlâ daha tasnifi yapılmamış, 15 bin ciltlik yazma kütüphaneleri bulunan Kazan'da. Yurdunu kaybeden adam
"Hatun", kadın sorunu üzerine müdhiş bir kitap. Katılmadığınız bazı tarafları olsa dahi. Musa Cârullah bibliyografyası da aynı şekilde. Ben şahsen, okuyucularımın Musa Cârullah'ı tanımalarını isterdim. Çünkü Kazan, İslâm tarihi açısından, ikinci bir Endülüs'tür de onun için. Daha onaltıncı yüzyılda Rus işgaline maruz kalan Kazan, bu esarete rağmen yüksek bir tefekkür ortaya koyuyor da onun için. Hem ayrıca, 1930'larda yurdunu terkederek huduttan hududa atılan ve aynen Cengiz Dağcı gibi, ikinci bir "Yurdunu Kaybeden Adam" olan Musa Cârullah'ı tanımak istemez misiniz?
aridvan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|